Tek Dil veya Resmi Dil...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ülkemizde, 10 yıla yaklaşan sürede tek başına iktidar olan bir siyasi parti/hükümet var. Siyasi iktidar, geleneğinden geldiği muhafazakâr tabanca değil, geniş bir yelpazede destek görmekte.

 

Özellikle, hükümet dönemlerinin ilk yıllarında, Adalet ve Kalkınma Partisi, “liberaller”, makul “solcular” tarafından epeyce desteklendi. Adalet ve Kalkınma Partisi, bu bahsettiğim blok tarafından, toplum indinde sürekli olarak “övüldü”.

Adalet ve Kalkınma Partisinin, tek başına iktidara gelmesi ve hükümeti tek başına kurması, ülkeyi yönetirken geçmiş dönemlerde tecrübe edilmiş “koalisyon” tıkanmalarının olmayacağının ifade edilmesi, AK Parti’ye, demokratik parlamenter rejiminin aksayan yönlerinde, kâh AB’liğine şirin gözükmek, kâh gerçekten de AB’liğinin müktesebatı zorunlu gördüğünden ötürü, hukukî ve toplumsal yaşamda “önemli” denilebilecek adımlar attırdı. Tüm bu süreçler, bahsettiğim bloklar tarafından, elde edilecek kazanımlar doğrultusunda “desteklendi” ve yazıları marifetiyle de, propagandası yapılmış oldu.

* * *

Tekrara düşerek geçmişi hatırlatacak değiliz. Lâkin, Adalet ve Kalkınma Partisinin, ülkemizdeki bazı kronik meselelerde, gerekli “siyasal iradeyi” alabildiğini söyleyemeyiz. Bir kere, Kürt kökenli vatandaşlarımız ile PKK terör örgütünün içinde bulunduğu durum, kesin kes olarak ayrılmalı ve aralarına kalın bir kırmızıçizgi çizilmelidir. PKK terör örgütü, ülkemize terör saldırıları düzenleyerek, bölge halkımızın huzurunu ve güvenliğini teslim olarak, bölge sathında kendi otoritesini tesis etmeye amaçlamaktadır. Terör örgütünün, bölgedeki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olan Kürt kardeşlerimizin herhangi bir davasına kafa yorduğu ileri sürülemez. Buradaki yurttaşlarımızın, zaten AK Parti iktidarının, daha önceki koalisyon hükümetlerine nazaran daha “liberal politika” izlemesi sonucunda, birçok kazanım elde ettiği söylenebilir.

O yüzden, aslında tek amaçları “Kürtçülük” propagandası yapmak olan bölücü ve kan emici terör örgütünün, bölge vatandaşlarımız üzerinde hiçbir şekilde bir tesirleri olamaz. Terör örgütünün, bazı köşeyazarlarınca ciddiye alınarak, sanki yaşanan bir meselede, bu meselenin çözümünde başat faktör olarak gösterilmesi de, ayrıca dikkatlice okunması gereken bir vakîadır. Bilmem dikkat ettiniz mi, PKK terör örgütünün, dağdaki yöneticisi Murat Karayılan ile Sayın Avni Özgürel bir röportaj yaptı ve bu röportaj çeşitli sitelerde yayınlandı.

PKK terör örgütünün, terör eylemlerini sonlandırarak ve silahlarını, Türk güvenlik güçlerine teslim ederek, adalete hesap vermekten başka alternatif yolları yoktur. Bazı dönemlerde bulundukları dağdan, gazetecilerle röportaj yaparak, güya kendilerinin de “Barış”, “Demokrasi”, “Özgürlük”, “Huzur ve Aş” yanlısı oldukları mesajlarını vermeleri, zaten sıklıkla test etme olanağını bulduğumuz “inandırıcılıklarını” bizlere gösterebilmektedir.

* * *

Şu bir gerçek ki, başbakan Erdoğan ve kurduğu hükümetler, adının herkesin vakaya yaklaşımına göre değişik isimler aldığı Kürt kökenli yurttaşlarımızın sıkıntısına, kimi zaman hakikaten içtenlikle yaklaşarak çözme meylinde bulunmuştur. Ama, daha önce de dediğim gibi, bazı durumlarda, “siyasi irade veya inisiyatif” alınması gereken raddede alınamamıştır.

Geçenlerde, yine başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürtçe dilinin, seçmeli ders olarak okutabilineceğini açıkladı. Tabii ki, esas amaçları, ortamı sabote etmek, ülkenin sorunlarının çözümlenmesi yerine, olduğu yerde kalarak, daha da kesif bir duruma gelmesi olan, Kürtçülük yapma cihetinde olan BDP’li politikacılar, şirretle bu gelişmeyi reddettiler. Pekâlâ, amaçları, “Kürtçenin öğretim dili” olarak kullanılması... Dillerimizin çokluğu, tabii ki bizlerin zenginliğidir; kültürlerimizin çeşitliliğidir. Fakat, bizler, Türkiye Cumhuriyetini, tek devlet ve üniter ulus devlet şekliyle atalarımızdan teslim aldık. Üniter devletin de, tek bir “resmi dili” olur.

Sabah gazetesi yazarı Sayın Hasan Celal Güzel, 14.06.2012 nüshalı makalesinde, Kürtçe dilini, ülkemizin birliği ve bütünlüğü aleyhinde olabilecek şekilde “Ana dilde eğitim ve öğretim” doğrultusunda gündeme getirmeye çalışanlara, gerekçeleriyle “neden tek bir resmi dil” olması gerektiğini izah ediyordu.

“(...)Ana dilde eğitim yapılması birçok bakımdan imkânsız ve mahzurludur. Şöyle ki: 1. Ana dilde eğitim, dünyanın her yerinde genellikle 'azınlıklar' için geçerli olmuştur. Kürtler ve diğer Müslüman etnik gruplar azınlık değil, Türkiye'nin aslî unsurları ve Türk Milleti'nin parçalarıdır. 2.'Dil' kriteri, bir azınlığı belirlemede doğrudan bir ölçüt olarak kabul edilmemektedir. Demokratik kültürün olgunlaştığı sistemlerde, kültür farklılıklarına iki model çerçevesinde inceleyerek çözüm arayabiliriz. Bunlardan 'çokkültürlülük'ayrışmayı, 'bireysel haklar' çözümü ise birleşmeyi doğurur. 3. Dil konusunda tâviz veren ülkeler, daima bölünmüş ya da bölünmenin eşiğine gelmişlerdir. 4. 'Kürtçe', eğitim için uygun bir dil değildir. Araştırmacılar, Kürtçe'nin ayrı lehçelerini konuşanların birbirlerini anlayamadıklarını vurgulamaktadır. Esasen Kürtçe yayınlanmış kitap sayısı birkaç yüzü geçmemektedir. 5. Kürtçe eğitim neticesinde, bölge halkında fırsat eşitliği bakımından denge bozulacak ve istihdam konusunda güçlükler başlayacaktır. Ayrıca, gerekli sayıda, öğretmen vasfı taşıyan kişilerin temini de imkânsızdır. 6. Özetle, ana dilde eğitim konusunda en önemli mahzur, ortak kültür değerlerine sahip insanımız arasında ayrışmaya sebep olmasıdır. Bir millî ve üniter devlette resmî dil dışında eğitim yapılması siyasî bölünmeye temel teşkil eder. Zira eğitim sadece bilgilerin değil, ortak değerlerin de aktarılmasının yoludur.” (Sabah, 14.06)

* * *

Ne PKK terör örgütünün... Ne de, siyaset yaptığını zanneden bir partinin, ağız oyunlarına gelmemek gerekir.

Türkiye’de resmi dil, Türkçedir.

Pekâlâ, Türkçe dışındaki dillerde öğrenilmelidir.

AK Parti iktidarının, 2009 yılında ve ertesinde yoğun olarak üzerinde durduğu “Demokratik Açılım”, “Millî Birlik ve Kardeşlik” projelerinde olduğu gibi, bu hususta da bir ikileme düşülmez. Ülkemizin; insanlar, onların değer ve yargıları üzerinden gerilmeye daha fazla toleransı kalmamıştır. Zaten, süreçlere yayıla yayıla, Kürt kökenli yurttaşlarımıza, dilleri ekseninde bir çok açılım yapılmıştır. Fakat, ülkemizde çift ana dil veya çift ana dil üzerinden “eğitim ve öğretim” görülmesinin önünün açılması, kesinlikle ülke barışına ve huzuruna katkı sağlamayacaktır.    

 

Erhan SALMAN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.