'Tek ve Birleşik Dünya' Mümkün mü?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Yakın tarihe baktığımız zaman, krallıklar ve imparatorlukların hâkim olduğu bir dünya görmekteyiz. Bu krallıklar ve imparatorluklar, güçlerini ya savaşlarla ya da ticari ve ekonomik bahanelerle sömürü anlayışlarıyla kullanmaya çalışmışlardır. Farklı milletler ve devletler arasındaki iletişim de elçiler, mektuplar, telgraflar gibi kısıtlı imkânlarla sağlanmıştır. Bunun doğal sonucu olarak da, milletlerin birbirini tanıması, devletlerin birbiriyle uzlaşması günümüze göre daha sorunlu olmuştur.

Özellikle 20. yy.ın ilk yarısından sonra, gelişen teknoloji, ulaşım araçları ve milletler arası iletişim araçlarının çeşitlilik kazanması, her ne kadar yüzyılın son yarısında savaşları bitirmemiş olsa da, milletleri birbirine yakınlaştırmış, devletlerin de daha sık ve yoğun iletişimini sağlamış ve bu iletişim esnasında farklı argümanlar ortaya çıkarmıştır. Bu argümanlar iletişimde kolaylık sağlamasının yanı sıra, sosyal ve kültürel alışverişi, bilgi paylaşımını hızlandırarak, bir nevi sınırların ortadan kalkmasına yönelik bir tablo sunmuştur.

Çağımızda milletlerarası iletişimi sağlayan araçlara örnek vermek gerekirse, radyo, TV, telefon, internet vb. araçları sayabiliriz. Bu noktada, Atatürk’ün eşsiz dehasıyla yaptığı öngörüyü hatırlatmak istiyorum:

Sinema gelecekteki dünyanın dönüm noktasıdır. Şimdi bize basit bir eğlence gibi gelen eğlence olan radyo ve sinema, bir çeyrek asra kalmadan yeryüzünün çehresini değiştirecektir. Japonya’daki kadın, Amerika’daki zenci, Eskimo’nun ne dediğini anlayacaktır. Tek ve birleşik bir dünyayı hazırlamak bakımından sinema ve radyonun keşfi yanında tarihte devirler açan matbaa, barut, Amerika’nın keşfi gibi olaylar oyuncak nispetinde kalacaktır.

Atatürk’ün, o dönemde sadece radyo ve sinema için yaptığı bu teşhis ve öngörüyle, ne kadar haklı çıktığı ortadadır. Bu iki örneğin yanına televizyon ve interneti de koyduğumuz zaman tek ve birleşik dünyanın çok da uzak olmadığını söylemek, güç olmasa gerek…

Ulu Önder”in “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünü, tek ve birleşik dünya düşüncesine uygun ve bunun yakın bir zamanda olabileceğini, aynı doğrultuda örnek olarak verebiliriz. Yine “Ulu Önder”in yaptığı bir başka müthiş öngörüyü ve milletlerin birlik içerisinde olmasını arzuladığı şu sözlerini de hatırlamakta fayda var:

Bir Balkan Birliği’ne lüzum vardır? Beni bırakınız ki, fırkamın lideri olarak Balkanlar’da bir seyahat yapayım. Balkan devlet adamlarıyla konuşayım ve efkarı umumiyeyi hazırlayayım. Dünyanın ufuklarında kara bulutlar görüyorum. Balkan Birliği kurulabilirse, bir Avrupa Birliği’ne yol açılabilir. Batı devletleri de er geç birleşmiş olacaklardır.

Yaşadığı o döneme göre, bu teşhisin haklılığı, hala geçerliliğini korumaktadır. Dünya devletleri, 2. Dünya Savaşı sonrası pek çok birlikler kurmuştur. Bu birlikler, Soğuk Savaş döneminde, bildiğimiz ideolojilerin, tek güç olabilmek, bilim, sanat, teknoloji, spor vb. gibi birçok konuda yarışmasına aracılık etmişlerdir. Soğuk Savaş dönemi kapandıktan sonra, ekonominin küreselleşmesi, devletlerin bu doğrultuda birbirlerini pazar olarak görmesi ve birbirlerine zorunlu olarak ihtiyaç duyması ve ekonomik bağımlılık sonucunu doğurmuştur.

Bu bağımlılığa şu örnek, diğer devletlerin de birbirlerine ne kadar bağlı olduklarını gösterecektir. Her ne kadar, ABD ve Çin gibi önemli aktörler, zaman zaman aralarında gerginlikler yaşasa da, ekonomik veriler, bu iki ülkenin artık birçok üretim malında birbirine ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Bunun yanı sıra, Çin’de üretim yapan ABD kökenli şirketlerin, Çin iç pazarındaki satışları, ABD’nin Çin’e yaptığı ihracatı geçmiştir. Buna benzer örnekleri, Avrupa Birliği ülkeleri ve diğer gelişmekte olan Rusya, Hindistan, Brezilya gibi ülkeler için de verebiliriz.

Elbette devletler arasında, savaşlar ve siyasi gerginlikler, insanoğlunun doğası gereği yaşanmaya devam edecektir. Fakat sonuç olarak, gelişen teknoloji, iletişim araçları ve ekonomik koşullar, dünyayı ‘tek ve birleşik dünya’ olmaya doğru adım adım götürmektedir. Belki yarın, belki yarından da yakın…

 

Oğuz Kemal ÖZKAN

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

BÜYÜK İNSANLIK DÜZENİ ve TÜRK BİRLİĞİ

Dünya'ya uzaydan bakınız. Dünya zaten tektir. İnsanlık tektir. Fakat toplumsal düzenin sağlanması ve yönetilmesi açısından bakıldığında, "Tek ve Birleşik Dünya" şu andaki hayal menzilimiz çerçevesinde mümkün değildir. Örneğin, "Tek ve Birleşik Dünyanın Dili Ne Olacaktır?" sorusu sorulduğunda, çatışma başlayacaktır. Küresel güçler, İngilizce'yi dayatırken, biz insanlığın en eski dili olan Türkçe'de ısrar edeceğiz. Bu gibi sorunların akademik, siyasal ve diplomatik çalışmalarla çözülmesini beklemeyiniz. Sorun bir sosyal evrim ve doğal ayıklanma sorunudur.

Milletler (ve eskiden beri kavimler) doğar, büyür ve ölürler. Dilini yaşatan ayakta kalır. İnsan doğası ve mantığına en uygun olma açısından rüştünü ispat etmiş ve birkaç on bin yıldır yaşamakta olan bugünkü adı ile Türkçe Dili, gelecekteki Büyük İnsanlık Düzeninin de dili olacaktır. İnsanlığın bu aşamaya ulaşması için günümüzde atılması gereken adım; Türk'ün, Türkçenin yaşatılması ve Türk Birliğinin sağlanmasıdır. Türk Birliği, Büyük İnsanlık Düzeni dediğimiz atomun, çekirdeğidir.

Son iki yüz yıldır, Dünya üzerinde yaşanan bütün uluslararası savaşların özünde, yukarıda ifade ettiğim atomun çekirdeği işlevini kimin, hangi kavmin üstleneceği sorusu yatmaktadır. Güncel olarak karşı karşıya kaldığımız, Türk'e, Türklüğe, Atatürk'e ve Türkiye Cumhuriyetine karşı yürütülen küresel emperyalist saldırının özünde de, bu hedef ve bu sorun bulunmaktadır.

Şunu unutmayalım: Çatışma olmadan, birleşme olmaz. Büyük İnsanlık Düzeni gibi büyük birlikler için yaşanacak çatışmaların da büyük olacağını görmeliyiz. İnsanlık bu büyük hedefe, ham ve saf barış hayalleriyle değil, kendini kuvvetlinin ayakta kalacağı ilkesine göre geliştirmiş güçlü toplumsal birliklerle ulaşabilir. Bu nedenle Büyük Önder Mustafa Kemalin önümüze koyduğu Milletleşme hedefi ve Millet kavramı, gelecek yüzyıllarda da büyük önem taşımaktadır.

Genç ve aydınlarımız, küresel güçlerin aklımızı çelmeye çalıştığı, "ulus devletin devri geçti, milletlerin anlamı kalmadı" gibi aldatmacalara karşı uyanık olmalıdır.

Saygılarımla.

tabii ki bu yazıyla ULUS

tabii ki bu yazıyla ULUS DEVLET devri gecti gibi birşey asla kasetmek amacı gütmedim.fakat bu yogun ve sıkıcı gündemde, farklı seylerde dusunmek gerektigini düsünüyorum.geleceğe,gelişen etkenler ve yenilikler cercevesinde de bakmak zorundayız..ve dunya bizim tahmin ettiğimizden çok daha hızlı gelişiyor..keşke bugun tartıştıgımız konular yerine bunlar uzerine tartışabilsek..
saygılar..

Tek bir devlet kalsa orduya

Tek bir devlet kalsa orduya gerek kalmaz zannımca; o kadar askeri personeli nasıl istihdam edeceksiniz?

bu da bir bakış açısı

bu da bir bakış açısı tabi..:)

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.