Türkiye'de Alevi Olmak

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Ahmet Güvenç
Yazının Yazıldığı Tarih: 
24.05.2013

Alevilik ile ilgili sorun en az Kürt meselesi kadar mühimdir. Zira ne onlar kendilerini bugüne kadar net olarak tanımlayıp taleplerini de net bir şekilde ifade ettiler, ne de iktidar sahibi Sünniler Alevilerle ilgili tasarruflarını samimiyetle belirttiler. Böylece her geçen gün çözmesi biraz daha zorlaşan bir düğüm haline geldi bu mesele

Türkiye'de alevi olmak nedir diye soruyorum kendime ve şu cevapları alıyorum. Tarihimizin en acı hatıralarının oyuncuları olmaktır. Yeni taşındıkları mahallede başkalarının aksine sanki vebalıymış gibi kimse tarafından kapısı çalınmamaktır. Herkesin birbiriyle samimi olduğu varoş mahallerinde bile yalnız bırakılmaktır. Sünni halkın anlayışsızlığı ve hoşgörüsüzlüğü yüzünden adetlerini, gelenek ve göreneklerini açıkça ifade etme cesaretini gösterememektir.

Namaz kılmadıkları, ramazan orucu tutmadıkları halde sırf arkadaşları tarafından alay edilme ve dışlanma korkusuyla insanlara yalan söylemek ve bunu yaparken de her seferinde ayrı ayrı yerin dibine girmektir. Aleviliğin bizim anladığımızdan öte bir şey olduğunu, Hz. Ali'nin onlar nezdindeki değeri ve anlamının bizimkinden çok farklı olduğunu bir türlü insanlara anlatamamaktır. Kendilerini katleden lidere ve onun partisine gönül vermenin mantıklı bir tek sebebini bulamadığım, bu garip bilinmezlik, kararsızlık ve belki de bilinçsizliğin sahibi olmaktır. Ve daha bunun gibi onlarca şey.

İşte böyle bir şeydir Türkiye'de Alevi olmak. Hayatta olumsuzluğa dair ne varsa hepsini bünyesinde barındırmak zorunda bırakılmaktır. Öyle bir şeydir ki bu kimse kendini net olarak ifade etme gözü karalığını gösteremediği için sanki kendi içlerinde çelişkiye düşmüşler gibi görünmektedirler. Oysa hepsinin inandıkları aynı, farklı olan ise Sünnilerin meseleye baktıkları açı. Ve buna paralel Sünnilerin gösterdikleri hoşnutsuzluktur Alevileri çelişkiye düşmek zorunda bırakan.

Cemevleri tartışmasını çıkmaza sokan da budur. Aleviler, Aleviliğin İslam dininden ayrı bir inanç sistemi mi yoksa İslamiyet’e getirilmiş bir yorum mu olduğunu hiçbir zaman net olarak söyleyememişlerdir. Çünkü iki türlü de kaybedenler onlar olacaklardır maalesef. Eğer Aleviliği İslamiyet’in dışında bir inanç sistemi ya da din olarak gördüklerini söylerlerse onları bekleyen tehlikeler olacak. Bunlar insanlar tarafından rencide edilmek, dışlanmak, hor görülmek, ötekileştirilmek, on yıllara dayanan dostlukların bitirilmesi gibi tehlikeler. Aleviliği İslamiyet’in içinde bir mezhep ya da yorum olarak tanımladıklarında ise karşılarına çıkan şey, Müslümanların yegane ibadethanesi olan camileri Cemevlerine tercih etmek zorunda kalacak olmalarıdır. Bu da onların hiçbir şekilde kabul etmek isteyecekleri bir şey değildir.

Bu sorunun üstesinden gelmenin ise bir tek yolu var. O da farklı inanç sistemlerine hoşgörü ve anlayışla bakmaktan geçer. İnsanların inandıkları şeyleri hiç çekinmeden, rahatlıkla söyleyebildikleri ve bu açıklamaların hiç bir şekilde dışlanma ve ötekileştirmeye sebep olmadığı aydınlık yarınlar umut ederken yazımı Ahmet Kaya'nın sıkça kullandığı bir sözle bitirmek istiyorum. "İnanca saygı, düşünceye özgürlük."

 

 

Ahmet GÜVENÇ

 

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.