Türkiye'de Oluşturulan Eğitim Şeytan Üçgeni

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mujgan Agardici


Ben bugün, Türkiye' de oluşturulmaya çalışılan ve şimdiden başarılı olan, Eğitim şekillendirmeleri konusuna değinmek istiyorum.

 

Ülkemizin ne yazık ki 1946' lı yıllardan bu yana kendine özgün bir Milli Egitim anlayışı olmamıştır. Benzerlikler diye empoze edilen, aslinda komple ayrışmalar yaratan milli eğitim metodları, gençlerimizi sadece sanattan, spor ve diğer sosyal aktivitelerden uzak tutmakla kalmayıp, kendine özgü fikirlerini cesurca ortaya koyacağı arenaların da önüne bir set çekmiştir. Uzun yıllar Amerikali eğitmenlerin kontrolü ve denetimleri ile idare altına alınan da, neleri ne kadar bilmemiz gerekeni tayin eden de hep bu gücün yansımalarıdir. Uzun yıllar, tarihinden yanlis ya da eksik detaylar ezberletilerek yetistirilen bir genclik, eger kuvvetli bir kültür alt yapısı olmasaydı ve cok sukur ki hala Atatürkçülük anlayışına sahip bilim ve fikir adamlarimiz olmasaydi; çoktan sömürü toplumu olmaya mahkum edilmişti.


 

Bizler ve bizden önceki nesil bu anlamda, su anki Turkiye' deki egitilmis, yetismis genclige gore daha sansliydi sanirim. Çünkü, bizler babalarimizin eve ekmekten çok kitap getirdigi, sadece belli bir kesim degil de, halkin her kesiminden olan insanlarin katildigi sanat gosterimlerine, tiyatroya ve daha nice kültürel anlamda gelisim ve tanitim saglayan aktivitelere asina olarak büyüdük. Bizim neslimizin en büyük ve affedilemez hatasi, simdiki genclige bu anlayisi yeterince asiliyamamis olmasidir. Su anki Turkiye' deki durum (istisnalar kaideyi bozmaz diyerek), ne yazik ki sanata, spora, tarihe, bilimsel arastirmalara ya da baska alanlara ayiracak zamanlari olmayan, dersane, ev ve okul uclemi arasinda gencliginin en guzel yillarini heba eden bir gencliktir. Daha da otesi, bazi metazori sinav sistemleri ile oyun oynama aliskanliklari dahi ellerinden alinmis, ailesi ile hicbir paylasimi olamiyacak kadar mesgul edilmis bir cocukluktur. Bir ulkenin egitim sistemi ile oynarsaniz, onlari dusunemez insanlar haline getirir, yoneticiden cok YONETILENLERDEN olusan bir somuru toplumu hazirlarsiniz. Elit secilmislerin (!) seneler once Turkiye icin bictigi kaftan da, iste budur! Egitimdeki sistem farkliliklarini her yonuyle almak (hatta deformasyona ugramis olarak empoze ettirmek), ancak kulturel ve tarihsel gecmisi birlikte paylasan ve ayni dili kullanan toplum yapilari ile mumkun olur. Sayin Prof. Oktay Sinanoglu' nun dil ayrisimi yaratmanin ve kendi dilinde egitim yerine yabanci dildeki egitimin uygulanmasi ile ilgili goruslerini gozden gecirmemiz gerekir. Ana dili yerine yabanci dille verilen egitimde, kendi dili ile algilayabilmekte gucluk cekmedigi bazi konulara daha zor algilama ile ve hatta eksik olarak hakim olunmasi, yetisen genclik ve ilerki nesiller icin bir engeldir. Yabanci dil egitimi, ancak kendi dilindeki egitim sureci icinde farkli yonden alinabilir. Bu da gereklidir, ancak butunuyle egitim formasyonunda verilmesi sakincalidir.

 

Diger bir konu da, dersanelerin su an Turkiye genelindeki hakimiyetidir. Tam anlamiyla bir kadrolasmaya ve farkli bir olusuma giden DERSANE KRALLIGI, tum ulke genelinde cocuklarimizi okuldan sogutup, uzaklastirmak ve kendilerini dersanelerin belirledigi yonde ve anlayista yetistirilmesine zemin hazirlamak icin, onceden belirlenmis, kurgusu en ince ayrintisina kadar dusunulmus bir sistemin parcasidir.

 

Amaclardan bir başka biri de (yukarda belirtigim gibi); ders disinda hic bir sosyal aktivite ile mesgul edilmeyerek ve hatta ailesi ile birlikte gecirecegi (!) zamanlarin kisitlanmasi ile, butunuyle esaret altina alinmis genc dimaglari, birer burokrat olarak yetistirmek, daha da kotusu bu kadarini bile basaramiyan, kendine guvensiz, itaatci, ozgur dusunme ve yaratici kaabiliyet ve fikirlerinden uzak bir yeni nesil olusturmaktir. Bu yetisecek nesil, ilerde anne - baba olarak, diger nesillere ne tur bir bagimsizlik ve guven anlayisini asiliyabilir? Kendilerinin almadigi birseyi elbette ki cocuklarinin egitimlerinde uygulamalarini beklemek oldukca naif bir yaklasim olur. Daha da otesi, bunu beklemek bir mucizedir.

 

ABD ve AB ulkelerini gozden gecirirsek (sozumona ornek alinan egitim sistemleri), cocuklarin okul ve okul oncesi egitimlerinde, sanat spor ve bilimsel calismalara ayirdiklari zamanin ne denli diger derslere oranla yogun oldugunu gorebiliriz. ABD' de bir is basvurusunda (bu durum, bilim - teknik branslari icin de gecerlidir), ilk goze alinan sey ise; tercih edilecek iki elemandan, sosyal aktivitelerle, sanat ile ilgili bir gecmisi olan ve hala bunlari bir hobi olarak surdurenler ve o da yetmeyip, belli dernek ve sosyal olusumlar icinde faaliyette bulunanlarin daha fazla one cikmasidir. Ozellikle de, siyasi ve hukuki alanlarda calisacak ve yeni olusumlara imza atacak olan kisilerde, bu unsurlar olmazsa olmazlardir. Genis kitlelere seslenecek, onlarin guvenini uzerinde topliyacak ve yeni kararlarini uygulayacak gucu uzerinde toplamis olan liderlerin basarisi da (her toplum kesiminden olan insanla), basta dil ve toplum ruhunu hazmetmis olmaktan gecer. Bunun icin alinacak egitimin de buyuk capta onemi vardir.

 

Simdi tekrar donelim, Turkiye' deki egitim yapilanmasina; soruyorum sizlere, bu gunun sartlarinda olusturulan bu dersane, okul, ev seytan ucgeni icersinde yetisen cocugun, herhangi bir yonetim kademesine gelme şansı ilerki donemlerde nedir? Genelin yuzde kaçı bunu başarabilir? Yoksa yine kuresel elitlerin kurdurduklari ve sadece belli kesimden olan sansli cocuklarin gidebilecegi egitim kurumlarindan mezun olanlarin, simdiden ilerki donemlerde bir yoneten olmasini beklememiz, bir hayal midir? Ustelik, bunlarin ilerde yurtdisi egitimleri ve hatta gidecekleri merkezler de onceden planlanmistir. Daha da otesi, hangi kademelerden baslayip, nerelere kadar yukselmeleri gerektigi bile yillar oncesinden belirlenmistir.

 

Sonuc olarak; bu haksiz olarak niteledigimiz ve EGITIMDE ESITLIK savunculugunu yaptigimiz olusumlarda, karsi goruslerin ve hareket mekanizmalarinin da iyice ozumsenmesi ve buna gore de cok gecikmeden kalici onlemler alinmasi gerekir. Sadece su anki toplum yapisini duzeltmek degidir amac, ilerki nesillere de uzun yillar kullanilacak ve anilacak bir egitim dengesini hazirlamak, bizim misyonumuz olmalidir. Bunun icin damarlarimizda tasidigimiz kan da yetmez, bilinclenmislik ve yaraticilik, biraz da strateji belirleme yetisine sahip olmaliyiz. Bu ugurda yapilacak islerin basinda da bana gore, su dersane cikmazina karsi direnis hareketidir. Aileler, bu konuda uyarilmali ve birkac ciliz ses yerine, toplu olarak isyan edilmesi icin bir hareket baslatilmalidir. Bu hareket, elbette ki yasalarin izin verdigi boyutta ve amaca ulasmak icin diger bilim adami ve Ataturkcu dusunceye sahip aydinlarimizdan da yardim alarak mumkun olur. Medya unsuru da, goz ardi edilmemesi gereken bir onem taşır. Amacimiz, eger gercekten ulkemiz ve gelecegimiz icin birseyler yapmaksa; surekli kendi icimizde konusarak, elestirerek yahut hicbir zaman dikkate almiyacaklarini bile bile bazi yonetim mercilerine protesto mektuplari gondermekten daha fazlasini basarmaktir.

 

Her konuda oldugu gibi, bu ugurda da davasindan vazgecmiyecek ve yari yolda terketmiyecek, zaaflari olmayan " cesur yureklere" ihtiyac vardir.

 

 

Mujgan Agardici


 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.