Vatanını En Çok Seven, Görevini En İyi Yapandır.

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Selvihan ÇİĞDEM

Ergenekon soruşturması kapsamında 16 aydır tutuklu bulunan Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın, "Kongre ve Organizasyon Başkanlığı"nı yaptığı, Dünya Yanık Derneği'nin 15. Kongresi İstanbul'da 21-25 Haziran tarihleri arasında yapılacak.

Fakat gelin görün ki uluslararası çapta araştırmaları ve üretimiyle bilim dünyasına hizmet eden bir derneğin Türkiye ayağını oluşturan ve bu alanda ülkemizde öncülük eden bilim adamı parmaklıklar ardında. 57 ülkeden yüzlerce bilim adamının katıldığı kongreye ülkemizde başkanlık yapması gereken yerde Sayın Haberal avukatları aracılığıyla yazılı açıklamada bulunuyor. Bilim adamının tutuklandığı bir ülkede bilim alanında kongre düzenlenmesi acaba 21. yüzyıl Türkiyesi için ne kadar önem taşımaktadır…

Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın hayatını ilk kez lise yıllarımdayken Başkent Üniversitesi’nin yayını Bütün Dünya dergisinden okumuştum. Kendisiyle yapılan söyleşide o zamanlar dikkatimi en çok çeken ve beni etkileyen cümlesi şu olmuştu: “Çocukken köz ışığında ders çalışırdım, şimdi lazerle ameliyat yapıyorum.” Yılmaz bir irade ve azmin kendisini nereden nereye getirdiğini bu kısacık cümleyle çok güzel özetlemişti. Tek bir cümlesiyle bile insanlara umut aşılayan bu değerli insanın hayatını bir kez daha paylaşmak istedim.

Prof. Dr. Mehmet Haberal, 1975’te Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümüne bağlı olarak Yanık ve Transplantasyon Ünitesi'ni kurdu. 3 Kasım 1975 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü'nde, Türkiye'de ilk kez annesinden 12 yaşındaki bir çocuğa, akrabalararası böbrek naklini gerçekleştirdi. 1976 Hacettepe Üniversitesi Genel Cerrahi Doçenti olan Haberal, 10 Ekim 1978'de Avrupa Transplantasyon Birliği'nden (Eurotransplant) sağlanan ölü böbrek ile Türkiye'de ilk defa kadavradan böbrek transplantasyonununu gerçekleştirdi. Alanında birçok ilke imza atan Haberal, 2238 sayılı "Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli" yasasının hazırlanıp, 3 Haziran 1979'da yürürlüğe girmesine de öncülük etti.

 Eylül 1980'de Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı'nı kurdu ve 2 yıl sonra Mart 1982'de, Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı'na bağlı Hemodiyaliz Merkezi'ni açtı.

 8 Aralık 1988'de Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Türkiye'de ilk kadavradan karaciğer naklini gerçekleştirdi. 1990 Ekim ayında Türkiye Organ Nakli Derneği'nin kurucu üyesi ve başkanı oldu. Alanında birçok ilk gibi 1990 yılı 15 Mart'ında Kuzey Afrika, Ortadoğu, Avrupa ve Türkiye'de ilk kez çocuklarda canlıdan segmental karaciğer naklini gerçekleştirdi. 24 Nisan 1990'da Dünya'da ilk kez yetişkinlerde canlıdan segmental karaciğer naklini gerçekleştirdi. 16 Mayıs 1992'de Dünya literatüründe ilk kez yapılan bir uygulamayla aynı vericiden, aynı anda hem kısmi karaciğer naklini, hem de böbrek naklini gerçekleştirdi.

 Haberal, Dünya Yanık-Tedavisi camiasında tanınan bir bilim adamıdır. Eylül 2006'da ISBI (International Society of Burn Injuries/ Uluslararası Yanık Derneği)'nin Brezilya'daki Uluslararası Yanık Kongresinde bu kuruluşa başkan seçilmiştir.

Görüldüğü üzere Haberal, tıp alanında ülkemizde, ilklere imza atmış bir profesör olmanın yanında yurtdışında da başarılarıyla Türkiye’yi temsil etmiştir. Birçok hastanenin yanı sıra çeşitli vakıflar, bir üniversite ile televizyon, radyo ve haber ajansı kurmuştur. Aynı zamanda 35 ulusal ve uluslararası tıp derneği üyesidir. 1428 bilimsel makalesi, 4’ü Türkçe 2’si İngilizce 6 kitabı, ulusal ve uluslar arası alanda 25 ödülü bulunmaktadır.

O, hekim olmakla kalmadı, insanları aydınlatmak ve onları yönlendirmek için toplum önderi oldu. Birçok yerde sayısız konferanslar verdi. Kurduğu ulusal kurum ve kuruluşlarla yaptığı tüm çalışmalarını yasal zeminde gerçekleştirdi. Örgütlenmenin bilincinde bir eğitim neferiydi. Dünyada eşine az rastlanacak olan bu benzersiz insan bulunduğu yeri elbette hak etmiyor.  

En verimli çağında bir bilim adamını verimsizleştirmek hem bilim adamına hem bilime hem de tüm insanlığa büyük haksızlık ve hakarettir. Böylesine acı bir olayın ülkemizde yaşanması ise yüz kızartıcıdır.

Haberal’ın hayat hikâyesini Paul Langevin’e çok benzetiyorum. Langevin bir Fransız fizikçi. Fransa’da bir işçi çocuğu olarak dünyaya gelir ve Fransa’nın hiç de seçkin olmayan parasız belediye okullarında okur. Üniversite hocasının tavsiyesiyle doktora yapmaya karar verir. Fransa’nın en önde üniversitesi Ecola Normale Supérieure’e birincilikle kabul edilir. 1902 yılında doktora tezini tamamlayarak Collége de France’de önce öğretim görevlisi sonra profesör olur. İki yıl sonra kendi okulu olan EPCI Enstitüsü’nde hocasından boşalan kürsüye atanır ve sonra oranın müdürü olur.

Langevin, doktorasını bitirdikten sonra yaptığı buluşlarla tüm Avrupa’da ses getirdi. 1906’da 12 makalesi birden yayımlandı. Günümüzde askeri amaçların yanı sıra sualtı araştırmalarında ve tıbbi alanlarda kullanılan “sonar”ı icat etti. 1905 yılında mıknatıslanmanın mikroskobik yapısını açıklayan “manyetizma” Langevin teorisini yayımladı. 1905 yılında Langevin, rastgele bir kuvvet etkisi altındaki parçacığın hareketini veren denklemini “Brown Hareketi” adı ile yayımladı. Denklem o yıllarda kurulan İstatistik Mekanik biliminin kabul edilmesinde önemli bir kanıt oldu. Einstein’ın da en yakın arkadaşı olan bu adam, “görelilik teorisi”nin doğruluğunu ilk kez fark etmiş ve tüm Avrupa’da kabul edilmesini sağlamıştır.

Langevin’in, bilimin yanında sosyal mücadeleye katkısı da yadsınamaz. 1918 yılında bilim adamının toplumsal sorumluluğu hakkında şunları söylemiştir: “Yaptığım bilimsel çalışmalar başkaları tarafından da sürdürülebilir… Fakat siyasi çalışma yapılmazsa bilim falan kalmayacaktır.” Ona göre sosyal sorunlar “adaletin bilimin arkasında kalmasından kaynaklanıyor” du. Bu sözlerin söylendiği sıralarda faşizmin ayak sesleri de yaklaşmıştı.

1921 yılında Einstein’ın daveti üzerine Berlin’e gitti ve iki dost Berlin’de savaş karşıtı bir gösterinin öncülüğünü yaptılar. 1927 yılında da LDH “İnsan Hakları Derneği”nin başkanı oldu. 1935 yılında yaklaşan faşizmin iktidar olmasını önlemek amacıyla “Halkçı Bütünleşme” adlı hareketi başlattı. 1936 yılında “Halkçı Cephe” koalisyonu seçimleri kazanıp hükümet oldu. 1939 yılında bilim adamları ile Marksist filozofları buluşturmak amacıyla La Pensée “Düşünce” adlı dergiyi kurdu ve yönetimini üstlendi. Fakat savaş karşıtı tüm bu çabalar bir sonuç vermedi ve 3 Eylül 1939’da Fransa Almanya’ya savaş ilan etti. Sonuç yine hüsran oldu; dokuz ay sonra 10 Mayıs 1940’da Alman birlikleri Paris’e girdi.

30 Ekim 1940 günü EPCI Enstitüsü’nün kapılarını zorlayan Gestapo birlikleri Profesör Langevin’i Santé hapishanesine kapatırlar. Bu olayla “Fransız Direniş Örgütü” de kurulur. 1944 baharında savaşın gidişatı değişmeye başlayınca Fransız Direniş Örgütü Langevin’i ülke dışına çıkarmaya karar verir. 2 Mayıs 1944 sabahı Paul Langevin zorunlu ikamet ettiği Troyes’teki Alman karakoluna son bir kez görünüyor. Bir dahaki kontrole kadar önünde üç günü var. Hemen sonra direniş örgütünden bir görevlinin yardımıyla Paris’e giden bir trene bindiriliyor. Örgütün özverili çalışmalarıyla İsviçre sınırına bırakılıyor.

Savaş bittiğinde ise direniş örgütünün birlikleri Langevin’i başlarına alarak ülkeye getirirler. Langevin İnsan Hakları Derneği’nin başkanı seçilir. Fransız Komünist Partisi’ne üye olur. 19 Aralık 1946’da hayatı son buluncaya dek eğitimle ilgili çalışmalarda bulunur. Einstein, ölümünün ardından Amerika’dan bir mektup gönderir. Suat Yıldırım’ın çevirisinden: “…Langevin bizim sosyal ve ekonomik kuramlarımızın yetersizliklerini ve haksızlıklarını düşünerek bütün ömrü boyunca acı çekti. Ama aklın ve bilginin gücüne kesin bir inancı vardı. Arı bir insandı; tüm insanların, doğrunun ve akla uygun olanın ne olduğunu bildiklerinde, hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan ona hizmet edeceklerine inanıyordu.

 

Akıl onun diniydi; yalnız ışığı değil aynı zamanda kurtuluşu da getirmeliydi. Daha iyi bir yaşama ulaşması için insanlara yardım etme isteği, saf entelektüel bilgiye duyduğu tutkudan belki de daha güçlüydü. Bu yüzden enerjisinin ve zamanının çoğunu politik çatışmaları açıklamaya harcadı. Onun toplumsal bilincine başvuran hiç kimse eli boş dönmüyordu. Sahip olduğu bu yüce kişisel ahlâk, bazı vasat aydınlar arasında sevinçle karşılanan bir düşmanlık yaratıyordu. Ama o, o kadar yürekliydi ki onları hep anlayışla karşıladı ve asla kızmadı.”

Evet, Poul Langevin’in hayat hikâyesini Bilim ve Ütopya Dergisi’nin şubat ayı sayısına taşıyan İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bekir Karaoğlu’nun makalesinden özetlemeye çalıştım. Karaoğlu makalenin sonunda şunları söylüyor: “Bu öykünün beni en çok etkileyen tarafı Fransız demir yolu işçileri ve Direniş Örgütü’nün böylesine ciddi bir örgütlenmeyle bu zor işi başarmış olmasıdır. Bence öykünün gerçek kahramanı onlardır. Emekçilerin gücü geniş bir dayanışma ve iletişim ağına sahip olmalarında yatar. Bu, parayla satın alınamaz. … Bence her sosyal örgütlenme şu soruya içtenlikle cevap vermelidir: Paul Langevin gibi birini düşman işgalindeki ülkenizden dışarı çıkarabilir miydiniz? 

Örgütçülerin kâh sırtlarında taşıyarak kâh Alman devriyelerinin önüne kendilerini atarak Langevin’i korumaya çalışmaları bilime hizmetten başka bir şey değildir. Çünkü örgütçülerin kafalarındaki tek şey Langevin gibi insanların kolay kolay yetişmediğidir. Bizim ülkemizde Haberal’a karşı tutunulan tavır ile Fransız örgütçülerin Langevin’e karşı tutundukları tavır arasındaki farkı tek bir şeye bağlıyorum: Fransızlar Fransız Devrimi’nde aydınlığa ulaşmak için karanlığı kendi elleriyle parçaladılar. Biz ise “1923 Aydınlığını” milletçe gümüş tepside, bunun için bir mücadele vermeden aldık. Bu yüzden Türkiye’nin aydına, bilim adamına, sanatçıya verdiği değer her fırsatta kendini göstermektedir. 

iletisim@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Vatanını en çok seven, Görevini iyi yapandır.

Tıp aleminin parlayan yıldızı, insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuş, birçok insanın yaşam savaşını kazanmasını sağlamış Sayın Mehmet Haberal'ın içinde bulunduğu durum gerçekten içler acısı. En kısa zamanda hizmetlerine kaldığı yerden devam edebilmesini temenni ediyorum.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.