PD Okur Yazısı ve/veya Okur Yazarı Araması

İçerik ve/veya yazar araması için lütfen tek bir kelime kullanarak arama yapınız.

Atatürk Emperyalizm ve Kapitalizm

Yazar: 
Gökhan Cebeci

   Ülkemizin de yer aldığı Ortadoğu bölgesinde tansiyon bir hayli yükseldi. Emperyalist devletlerce kurgulanmış olan oyun nedeni ile ateş sınırlarımıza kadar dayandı. ‘Yurtta barış dünyada barış’ ilkesini bir kenara koyan hükümet çıkardığı tezkere ile Türkiye’yi ateş çemberinin içine iyiden iyiye sokmuş durumda.

 

   Tam da bu sırada, yeryüzünde emperyalizmi ilk kez mağlup eden komutan ve devlet adamı olan Atatürk’ün, ‘kapitalizm afeti ve onun çocuğu emperyalizm’ şeklinde tanımladığı bu iki kavram hakkındaki görüşlerini bir kez daha hatırlayalım, politikacılarımız anlamasa bile halkımız bilsin istedim.

İslamofobi Yıkılıyor

Yazar: 
Halit Durucan

İslam Korkusu Yıkılacaktır! Mezhep sorunlarını Ortaçağ karanlığına gömen Vatikan, yüzyıllar boyu dünya insanlığını Hıristiyanlaştırıp, kiliselerde toplamak için Müslümanlar üzerinde çirkin entrikalar çevirmiş; ancak istediği sonucu alamamıştı. Bir başka din devleti olan İsrail ise, Vatikan’ın, ABD’nin ve Batı dünyasının projelerine maddi-manevi her türlü desteği vererek, Arz-ı Mevut düşüncesini fiilen hayata geçirmek amacındadır. Haçlı ittifakı, yaşadığımız şu günlerde Hıristiyanlığı dünya dini haline getirmek için sinema filmleri ve çocuklara yönelik çizgi filmler yapmakta, kitaplar yayınlamakta, makaleler yazmaktadır. İncil kitaplarını caddelerde, sokaklarda ve internet ortamında pazarlamaktadır. Ayrıca uluslararası konferanslar düzenleyerek Hıristiyanlığın bir nevi propagandasını yapmaktadır. Haçlı ittifakı; hedef tahtasına oturttuğu ülkelerde vakıf üniversiteleri, vakıf hastaneleri, sendikalar ve vakıf dernekleri gibi daha başka sivil örgütler kurarak amaçlarına sinsice ulaşmak amacındadır. 

Şahıslaşan Kurumlar Ve Terör Zafiyeti

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
24.09.2014

Son dönemde yaşanan gelişmeler ışığında kulağımıza bilgi kaynaklarımdan ilginç bilgiler de gelmeye başladı. Bugüne kadar söylediğimiz birçok husus aynen çıktı ve çıkmaya da devam ediyor. Bu konuda bizi takip edenler iyi bilir. Özellikle baktığımız zaman Camia ve AKP’nin birbiri ile çatıştığı bir dönemde özellikle Camiaya yapılanlar parti içinde de birçok kişi tarafından tepki ile karşılanmıştı. Emniyette başlayan zorunlu atamalar ve görevden almalar öyle bir hal aldı ki Terörle canla başla mücadele eden Müdürler ve Komiserler gayri hukuki bir süreç işlenerek yok yere yalan yanlış fişlemeler ile görevden alınmaya başladı. Tam da bu süreçte MİT özellikle sessiz kalarak Emniyet içinde olan bu hadiseleri umursamayarak ve hatta baştaki siyasileri yanlış yönlendirerek kariyeri boyunca birçok başarı sağlamış ve emniyette kendini kanıtlamış kişilerin görevden alınmasını dolaylı yönden sağlamıştır.

Dünün Şövalyeleri, Bugünün Tapınakçıları

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
05.10.2014

Dünün Şövalyeleri, Bugünün Tapınakçıları

     Evet, sevgili dostlar geçmişten beri gelen önemli bir teşkilat olan ‘’Tapınak Şövalyeleri’’ hakkında maalesef birçok kişi yanlış bilgiye sahiptir. Oysa araştırıldığında Tapınakçıların felsefesinden, kuruluş amacına ve bugün ise var olup olmadığına kadar birçok soru az da olsa bazı bilgilerin netleşmesini sağlamaktadır. Haçlı seferleri sırasında ortaya çıkan bu gizli teşkilatın adının da bir manidarlığı vardır. Mescid-i Aksa’da toplanıp yemin ettikleri için Tapınak Şövalyeleri adını almışlardır. Çünkü Mescid-i Aksa bir ibadet yeri yani onlara göre ‘’Tapınak’’ olduğu için bu isimle anılmışlardır. Da Vinci’nin kitabında Tapınak Şövalyelerinden ‘’Kutsal bilginin muhafızları’’ diye anılmaktadır.

     Tapınak Şövalyeleri veya Mabet Şövalyeleri, resmî olarak iki yüzyıl boyunca faaliyette bulunmuşlardır. Fransız Soylusu Hugues de Payen tarafından 1119 civarında Kudüs'te Hıristiyan hacıları korumak için 9 şövalyeden oluşan bir grup kurdu. Katolik Kilisesi tarafından resmî olarak 1129 yılında tanınan tarikat kısa zamanda güçlenmiştir. En güçlü zamanlarında askerî varlıkları 20.000'i bulmuştur, fakat bunların sadece % 10'u tarikata bağlı şövalyelerdir. Tarikatın ömrü neredeyse Haçlı Seferleri'yle eş olmuştur. Beyaz renkteki eşyaları üzerindeki kırmızı haçlarıyla Tapınak Şövalyeleri zamanlarının en korkulan savaşçılarından olmuşlardır. Günümüzde de varlıklarını ve Sırlarını koruyarak amaçlarına devam etmektedirler. Tarikatın askerî kanadı savaşlarda ün kazanırken tarikata bağlı diğer gruplar Avrupa genelinde ve Topraklarda geniş ölçekte yapılanmışlardır. Kutsal Topraklarda ve Avrupa'da birçok mevzi inşa eden tarikat, bankacılık ve para transferinin ilkel bir formunu bularak Hıristiyan hacılara büyük kolaylıklar sağlamıştır. Haçlı Savaşları'nın ardından tarikata büyük borçları olan Fransa Kralı IV. Philippe'in kâfirlik ("Katolik olmayan" anlamında) ve eşcinsellik gibi suçlamalarla, Tapınak Şövalyeleri'nin ortadan kaldırılması için Papa V. Clemens'e yaptığı baskıların neticesinde 1312'de tarikat ortadan kaldırılıp tüm mal varlığına el koyulmuş ve Tapınakçılar cadı avında olduğu gibi yakılarak öldürülmüşlerdir. Son olarak 19 Mart 1314'te Jacques de Molay ve beraberindeki tarikat üyeleri kazığa bağlanarak yakılmak suretiyle idam edilmişlerdir.

Dokuz Yaşında Başörtüsü

Yazar: 
Gökhan Cebeci

Güzel bir deyiş vardır Türkçemizde: ‘Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma.’ Aslında son yıllarda çok da hayatımıza yansımayan bu söz artık önemini tamamen yitirmiş durumda.

Neden böyle bir giriş yaptım, anlatayım.

Dört ay süre ile ve özel koşullarda geçirdiği hapis hayatını 12 yıl boyunca her fırsatta dile getiren bir Tayip Erdoğan izledik. Mağduriyetini, uğradığı haksızlığı onlarca kez anlattı, dinledik.

Ama başbakanlığının ikinci yarısında yaşanan hukuksuzluklar sonucu yıllarca özgürlüklerinden yoksun kalan insanlar için yapıcı tek kelime ettiğini duymadık. Yetmedi, bu davaların savcısı olduğunu öğrendik.

Stratejiyi IŞID'dinimiz mi?

Yazar: 
SADULLAH BAKIRTAŞ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
25.09.2014

Kaynayan ve kanayan Ortadoğu’da strateji savaşları aslında ABD’nin Irak işgaliyle başlamıştır. İzlenen yol, asker ve mühimmat lojistiği ve taktiği aslında kimsenin bilmediği yollarla ilerletiliyordu. Amerika’nın Ortadoğu’da savaşmaya askeri yeterlimiydi? Asker takviyesi nasıl gerçekleştirildi?  Kaçımız bilgi sahibi. İşte bunu konuşalım ama perdenin önünde ki sesi IŞİD’ diniz hepiniz; Ya arkası!

ABD Irak işgalinde kısa süreli bir taktikle çok da çatışma yaşamadan bölgeyi teslim almayı düşünüyordu. Ancak bir yıl bile olsa bölgede operasyon düzenleyecek askeri yoktu. Nasıl yoktu diyorsunuz şuan; Amerikan askeri iklimi Ortadoğu iklimi ile uyuşmuyordu. Uzun vadede bir operasyon yapabilmek iklimsel olarak zordu.

Kısa Bir PKK-IŞİD (İD) ANALİZİ

Yazar: 
Meçhul Yolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
10.09.2104

Emperyalist ülkeler; ele geçirmeyi planladıkları ülkeleri siyasi, askeri, iktisadi ve kültürel yönden kuşatarak sonsuza kadar sömürmek amacındadır. Afganistan, Pakistan, Irak, Libya, Mısır ve Suriye emperyalizmin ağına düşen İslam ülkelerinden bazılarıdır. Batı-Vatikan-İsrail üçgeninde geliştirilen BOP ve Dinlerarası Diyalog projeleri; CIA, MOSSAD ve M16 ajanları tarafından hayata geçirilmiştir. Bu kanlı projeleri hayata geçiren ajanlar, merkezi ABD’de bulunan düşünce kuruluşları ve Dış İlişkiler Konseyi (FRC) tarafından eğitildikten sonra hedef ülkelere gönderilir. Fas’tan Tunus’a, Tunus’tan Cezayir’e ve Mısır’a kadar uzanan büyük halk ayaklanmaları (Yasemin Devrimi) esasında ‘Para Sihirbazı’ olarak nitelendirilen zengin ABD’li iş adamı George Soros’un ‘Turuncu’ Devrimlerinden başkası değildir. Amaç; İslam’ı yeryüzünden kaldırmak, dünyada tek devlet, tek din ve tek ekonomi düzenini sağlamaktır. Batı emperyalizminin en büyük düşmanı üniter devletlerdir. Üniter devletler, tarihin her döneminde emperyalizme karşı çıkmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Üniter devlet yapımız; yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti de emperyalizmin bir numaralı düşmanı durumundadır. İşte bu sebeple; ABD-BATI ve İsrail devleti, PKK Terör Örgütü’nü kurup, başta Suudi Arabistan olmak üzere Kuveyt ve Katar gibi bazı körfez ülkeleri tarafından desteklenmesini sağlamıştır. Dost dediğimiz Suriye ve Irak devletleri, PKK Terör Örgütü’ne gerilla eğitimi yapmaları için alan açmış, sınırlarımızdan teröristlerin girip, çıkmasına müsaade etmişti. PKK Terör Örgütü’nün amacı; bin yıllık Türk-Kürt kardeşliğini yok etmek, ‘özgürlük, barış, özerklik’ gibi etnik ayrımcılığı körükleyen projelerle Türkiye’yi parçalamaktır. Bu projenin mimarları durumunda olan ABD-BATI ve Terörist Devlet İsrail, birbirlerinin hedeflerine yardımcı olacak şekilde planlarını uygulamaktadır. 

CHP Nereye Gidiyor?

Yazar: 
Gökhan Cebeci

“Benim iki büyük eserim vardır; biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’dir.”M.K.Atatürk.

 

   Çok açık ki ikincisini kurtarmadan birincisini kurtarmak olanaksızdır.

 

   Büyük bir deha olmasına karşın hayatı boyunca örgütçülüğe inanmış ve birçok örgütlenmeyi gerçekleştirmiş olan Atatürk’ün göz ardı edilen en büyük özelliği budur.

 

   Ülkenin karanlığa sürüklenişini durdurmak, Cumhuriyet başta olmak üzere Ata’sının devrimlerini ve bütün emanetlerini koruyup kollamak isteyen Atatürkçülerin de Ulu Önder’i örnek alıp örgütlü güç olarak hareket etmekten başka şansları yoktur. Sahip oldukları en büyük örgüt de CHP’dir.

Askerin Hükümete "İlk" ve En Net" Eleştirisi

Yazar: 
Tamer YAZAR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
31.08.2014

Davutoğlu, çok önceden belirlendiği gibi, Başbakan oldu…

Erdoğan da, çok önceden belirlendiği gibi, Cumhurbaşkanı…

 

Merak ettiğimiz şey, çok önceden BAŞKA nelerin belirlendiği… !

 

Aslında bunu merak eden sadece biz SİVİLLER değiliz…

ASKER de o MERAK konusunda hayli net…

 

Ve hatta hayli SERT…

 

Evet…

Yerel Seçimler, Cumhurbaşkanlığını Seçimleri ve Kurultay

Yazar: 
Alper TEKİN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
02.09.2014

CHP Yerel seçimleri, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini neden kaybetti ? Nedeni basit. CHP Genel Merkez Yönetim Kurulu 5 kişilik (sonra bu sayı 7'ye çıktı) Yerel seçimler aday belirleme komisyonu kurdu. Doğru bir karar olabilir fakat komisyonun aday belirleme işlemleri yanlış. Neymiş efendim bu komisyon kamuoyu yoklaması, anketler vs. ile aday belirleyecekmiş. Aday belirlendikten sonra Parti Meclisi onayı yani Genel Merkez Ataması. Kaldıki Parti meclisi oylamasıda bayağı muammalı geçti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MYK böyle bir karar ile hata yapmıştır. Bu komisyon eğilim yoklaması ve ön seçim ile adaylar belirlenmeyecekse en azından köy ve mahalle örgütlerine tek tek gezerek fikirlerini alıp rapor hazırlayıp adayı CHP Genel Merkezi'ne sunsaydı daha iyi olurdu. Bazı yerlerde fermuar sistemi ile eğilim yoklaması yapıldı. Yani tek rakamlı belediye meclis üyesi adayları CHP Genel Merkez ataması ile çift rakamlı belediye meclis üyesi adaylarını eğilim yoklaması ile belirledi. Şahsen fermuar sistemini çok saçma buluyorum. Fermuar sistemini yapacağına ya komple önseçim veya eğilim yoklaması ile Belediye Başkan adaylarını ve Belediye meclis üyelerini belirlersin yada bunların hiçbirini yapmazsın az önce yazdığım gibi köy ve mahalle örgütlerini gezip rapor hazırlayarak adayları belirlerseydi daha mantıklı olurdu. En azından örgütün fikri alınırdı.

CHP'de Kurultay Varmış...

Yazar: 
Murat ŞİMŞİR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
31.08.2014, Ankara

Bugün pazar ve Tv kanallarını gezerken Halk Tv de “Gündem özel” programına baktım biraz.. Konu “CHP de kurultay süreci” konuklar Bülent Tezcan, Önay Alpago ve Şaban Sevinç....

Konuşmalara bakarak, Kemal kılıçdaroğlu'nun nerdeyse çok başarılı bir yönetim gösteriyor gibi bir algıyı sürekli pompalama gayretkeşliğine girmiş bir Halk Tv gördüm. Örneğin Şaban Sevinç, CHP üzerine öyle analizler yapıyor ki, sanırsın siyaset profesörü, adam partinin belirlediği kendi üst kurul delegelerinin ne olduğunu kimler olduğunu bilmeden, sanki sadece bu kurultay için yurdun her yerinden ilinden, ilçesinden köyün toplanacakmış gibi anlatıyor ve gelen kişiler CHP li olmayıp o yörelerdeki seçmenler olarak algılatıp, CHP nin bu delegeler yolu ile politikalarını ülkeye anlatacak gibi bir algıyı paylaştı...

Sykes-Picot'un Yansımaları

Yazar: 
Merve Gülçin GÜLEÇ

Osmanlı devletinin Ortadoğu toprakları, İngiliz hükümeti adına Mark Sykes ve Fransız hükümeti adına Georges Picot tarafından imzalanan 16 Mayıs 1916'da gizli bir antlaşma ile paylaşılmıştır. Rusya'nın istediği bölgelere dokunulmamış ve Rusya iç savaş halinde olduğundan, antlaşmadan haberdar edilmiştir.Burada İngiltere'nin en büyük amacı Rusya'yı çevrelemekti.Birinci Kriz evresinde de ABD'de SSCB'yi çevreleme politikası uygulamak amacıyla İsrail'le birlikte pek çok devleti desteklemiş ve İngiltere'nin aynı amaçla desteklediği Bağdat Paktı 1955'te kurulmuştur. SSCB, Ortadoğu'da istediği prestiji ikinci kriz aşamasında,Stalin sonrası " barış içinde birarada yaşa" politikasında yakalamıştır.ABD buna karşılık 1957'de Eisenhower Doktirinini oluşturmuş. Ancak doktirini kabul eden ve etmeyen ülkeler arasında ayrıma yol açmıştır.

Uzun Adam Türkiye'si

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
24.08.2014

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye üç dönem başbakanlık yapmış bir kişidir. Hükümeti döneminde oğlu, bakanları ve bakanların oğullarıyla birlikte pek çok yolsuzluğa, rüşvete ve usulsüzlüğe adı karışmıştır. Savcıların ve emniyetin bir yıllık fiziki ve teknik takibi sonucunda yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık tespit edilmiş; adı geçenlere tutuklama kararı çıkartılmıştır.

Ne acayip bir yönetimdir ki; yolsuzluğu ve rüşveti ortaya çıkaran emniyetçileri ve savcıları ‘paralelci’ olmakla suçlamış; HSYK, Emniyet Teşkilatı ve savcılara yönelik geniş çaplı bir operasyon düzenlemiştir. Hükümet tarafından atanan yeni isimler, mahkeme kararlarını hiçe saymış, emniyet teşkilatı ise mahkeme kararına rağmen tutuklama yapmamıştır.

Liselere Osmanlı Türkçesi İmamı

Yazar: 
Emine SONSUZ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
24 Ağustos 2014

Öğrencisini her yıl farklı bir imtihanla deneyerek strese sokan, dağıttığı bozuk tabletler ile “FATİH” olan, son 12 yılda 40 bin imam hatipliyi 721 bine çıkararak imanlı olan, Mili Eğitim Bakanlığımız –sadece adında “Milli” olan- yeni bir uygulama ile lahana-perhiz ilişkisini bizlere yeniden sorgulatmış oldu..

4+4+4’ün yürümeyen eğitim sitemine gelenekçi bir sıva geliyor…

Liselerde Osmanlı Türkçesi eğitimi verilecek!

Osmanlıca eğitiminin varlığını tartışmak bir yana bu uygulamanın vahim olan tarafı, eğitimi ilahiyat mezunu din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri verecek olması.

Üstelik Osmanlı Türkçesi dersi verecek öğretmen açığı da var.

Daha bitmedi.

Bu eğitimi verebilecek öğretmen ihtiyacı için ilgili(!) bakanlığın sayın yetkilileri “Hayrat Vakfı”  ile sözleşme imzaladı.

30 Ağustos Zafer Bayramı Üstüne

Yazar: 
Osman Ali KACAR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
14 Ağustoa 2014

Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınmak istenmekte, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son verilmek isteniyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu. Bu gün baktığımızda Ergenekon ismi bir terör örgütü gibi gösterilmekte aslında Türklerin efsanevi anayurdunun adı olduğu unutturulmak istenmektedir. "Ergenekon (örgüt) - Vikipedi" Aynı senaryolar tekrar kurgulanmakta ve tekrar uygulamaya sokulmak istenmekte. Gördüğümüz üzere unutulanlar dışında bir şeyin olmadığı gibi unutturup tekrar güçlenip milletimizi haritadan silme kimliğimizi yok etme çabasına girmişlerdir. Adını bile duymadığımız terör örgütleri çıkarılmakta gizli destekler verilmekte Türk milletinin onurunu kıracak tehditler sergilenmektedir. Savaşarak bu milleti yok edemeyeceklerini anlayan bu güç, çeşitli planlar içerisine girişmiş din, mezhep, ırk kavgalarıyla ve bunu bahar adıyla bu insanları birbiriyle savaşarak elde edeceğini düşünmektedir. Geçmişten devam edersek ;