Demokrasi İstiyorsan Adaleti Sağla!

Herkes adaletten ve hukuktan, hukukun üstünlüğünden bahsediyor. Gazetelerde boy boy haberler: “Hukuka müdahale”, “mahkemeye müdahale”, “hukukun üstünlüğü” vs... Bunları söyleyenler sanki bu ülkede hak, hukuk, adalet varmış gibi davranıyorlar.

Bunları söyleyenler, bu ülkede demokrasinin gelişmediğini de söylüyorlar. Böylelikle kendi kendilerine çelişkiye düşüyorlar aslında... Bir ülkede hak, adalet, hukuk varsa o ülkede demokrasi gelişmiş demektir. Hem bu ülkede hak, hukuk, adalet varmış gibi davranacaksın, hem de bu ülkede demokrasi oluşmamış diyeceksin. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu...

Bu gazeteler en son Ergenekon davası hakimi Köksal Şengün hakkında ses kaydı ile mahkemeye müdahale ettiler ve halen bu ülkede hak, hukuk, adalet varmış gibi davranıyorlar. Aslında olmadığını bildikleri için bu kadar rahatlar.

Adaletten, haktan, hukuktan bahseden aynı gazeteler, sanki hukuk, hak, adalet varmış gibi, hukuka müdahale edildiğine dair, Yargıtay 8. Daire Üyesi Hamdi Yaver Aktan’ın, İlhan Cihaner davasıyla ilgili hukuka müdahale ettiğine dair ses kayıtlarını yayınladılar. Al bir de burdan yak.

İlhan Cihaner davası demişken; aynı gazeteler, Ergenekon Davaları CD’lerden görülürken, İlhan Cihaner davası CD’lerden görülmeye başlayınca, “bu nasıl hukuk” diyebiliyorlar. (Herhalde İlhan Cihaner için CD üretmeyi unuttular, orijinal CD’ler mahkemenin elinde olabilir diye tutuştular.)

Adaletten dem vuran bu gazeteler, Ergenekon tutuklularıyla ilgili aslı astarı olmayan tüm iddianamelerdeki iddiaları gazetelerinde boy boy manşet yaptılar ancak, bu kişiler yaklaşık bir buçuk yıldan beri savunma yaparken, bu savunmaları yokmuş gibi kabul ediyorlar ve savunmaların hiç bir cümlesine dahi gazetelerinde yer vermiyorlar.

Bir arkadaşım Ergenekon davaları için şunu söylemişti: “Ergenekon davaları halkın desteğiyle açıldı ve halkın desteğiyle yürüyor.”

Ben arkadaşımdan bu sözü duyunca basının neden savunmaları haber yapmadığını daha iyi anladım. Eğer basın, bu vatansever insanların savunmalarını bir yayınlasa, bu halk, yapılan o savunmalar karşısında oturur ve yalancı basına inandığı için vicdan azabından ağlar. Sonra ayağa kalkar ve bu ülkeden hem besleme yalancı basını, hem hükümeti, hem de Silivri’yi siler...

Peki ya hükümet?

Hükümet de kendi hukukunu kurmanın peşinde. Yarı aksak da olsa en azından devlet hukukunun teminatı Anayasa’yı değiştirip, güya daha demokratik bir devlet olacaklar. Ancak bunlar bu işi yaparken Hakim Şovmen Osman Can’ın faşist diktatörleri aratmayan “Anayasa Mahkemesinin vereceği kararlar yok sayılabilir” sözüne alkış tutuyorlar. Ha bu arada, Hakim Şovmen Osman Can’ın bu sözlerine, bu ülkede hak ve adalet olduğunu ama demokrasi olmadığını söyleyen demokrasi isteyen yukarıdaki gazete ve yazarlar da alkış tutuyor.

Başbakan; “Üstünlerin hukuku yerine hukukun üstünlüğü” diyor ama ülkede hukukun, guguk olduğundan haberi yok. Öyle olsaydı sadece kendini dinleyenleri mahkum edeceğine, diğer dinleme yapan gazetecileri ve Fethullah ajanlarını da mahkum ettirirdi. Bu bile aslında hukukun üstünlüğünün kimin elinde olduğunu çok iyi gösteriyor.

Başbakan’ın çok iyi bilmesi gereken Hz. Ömer’in “Adalet mülkün temelidir” sözünü ne kadar anladığı aşikardır. Herhalde Başbakan “Adalet mülkün temelidir” sözünün içindeki “mülk” kelimesinin “devlet” demek değil de bildiğimiz “ev” anlamına geldiğini zannediyor.

Doğrulanmamış bazı kaynaklara göre, Güneydoğu’da artık Barzani’nin mahkeme celpleri dolaşıyormuş. Türkiye’de 90 yıl sürebilen arazi davaları için artık Güneydoğu halkı Barzani’nin mahkemelerine başvurup, sorunlarını öyle çözüyorlarmış. İşte gördünüz mü adaletin olmadığı bir ülkede devletin ne duruma düşebileceğini... Ne yalan söyleyeyim, ben de Güneydoğu’da yaşasam ve bir arazi anlaşmazlığım olsa, dava açmak için ben de Barzani’nin kapısını çalardım... Çünkü geç gelen adalet, adalet değildir...

Bu ülkede, adalet isteme ihtiyacı duymamanız dileğiyle...

Umit.Minel@PolitikaDergisi.com