İçeriği Yazan: Mehmet ÇAĞIRICI Zaman: Cts, 28/01/2012 - 22:39
Sayın Alphan TELEK geçen yazısında olduğu gibi bu yazısında da Badiou’nun "çağımızda felsefe-kitle bağı kopmuştur." tezinden hareketle "...günümüzde teorinin pratiğe oranla bir adım önde olması gerektiğini.." söylüyor. Aslında anlatmak istediği, devrimci pratiğin gelişememesinin nedeni olarak devrimci teorinin yetersiz olduğudur. ÖZEL anlamda bu tesbiti doğrudur; fakat GENEL anlamda, yani ilke olarak bu görüş doğru değildir.
Sanırım kendisiyle geçen yazısındaki tartışmalarımızda bu ayrımın yapılmaması, ikimiz arasındaki tartışmanın farklı kulvarlarda olmaları nedeniyle karşılıklı yanlış anlaşılmalara neden oldu. Çünkü o konuyu özel bir tesbit olarak yukarıda ifade ettiğim anlamda değerlendirirken, ben ise konuya genel ve ilkesel bazda yaklaşmıştım.
Örneğin Sn. TELEK'in "...günümüzde teorinin pratiğe oranla bir adım önde olması gerektiği" ifadesini ele alalım. Eğer Sn. TELEK bu ifadeyi TOPLUMSAL BİLİNÇİN günümüzde yetersizliği anlamında kullanıyorsa, ki öyle olduğunu sanıyorum, o zaman çok haklı, fakat teori ile pratik ilişkisi açısından ilke olarak bu ifade çok yanlış.
Çünkü "Teori" ile "Pratik" arasındaki diyalektik ilişkide teori zaten ve doğal olarak HER ZAMAN pratiğin ÖNÜNDEDİR! Bu durum geçmişte de böyledir, "Günümüzde" de böyledir, gelecekte de böyle kalacaktır. Teori ile pratik birbirine organik olarak bağlıdır. Birbirlerinden ayrılmaz. Bu organik bağ ise özne olarak insandır. Çünkü teoriyi de insan yapar, pratik te insanın uygulmasıdır. Yani insan bir uygulamaya(pratiğe) girmeden ÖNCE, ne yapacağını ÖNCEDEN kafasında canlandırır. Buna en güzel örnek bir ev inşasıdır. Bir insan evini inşa etmeden önce kendisi veya bir mimar tarafından inşa edilmesi istenen evin bir planını yapar. Yapılan bu ev planı işte teoridir. O plana göre o evin inşası ise pratiktir. Şimdi, ben önce evi yapayım daha sonra planını çizeyim denebilir mi? Bunun bir anlamı olabilir mi? Bu durum üretim için de, siyaset için de, kısaca her türlü insani ve toplumsal eylemler için geçerlidir.
Eğer sayın TELEK derdini "teori ve Pratik" kavramlarıyla değil de "Toplumsal bilinç" kavramıyla anlatmış olsaydı, o zaman bu yanlış anlaşılmalar da olmazdı.
********
Sayın Doğu Perinçek'in “Teori de toplumsal pratiğe dayanıyor.” ifadesiyle de aslında kendisi genel anlamda yukarıdaki teori ile pratik arasındaki karşılıklı bağımlılık ilkesine referans vermektedir. Fakat Sayın Doğu Perinçek, "Bilimsel Sosyalizm" kitabında, bu ifadesini bir kanıt olarak kullandığı çok özel bir tezi savunmaktadır:
Sayın Doğu Perinçek'e göre 20. ve 21. yy devrim teorisi Karl Marks ve F.Engels'in savunduğu 19. yy devrimci teorisinden çok farklıdır. Ona göre 19. yy'da proletarya öncülüğünde Avrupa da sosyalizm devrimler beklenirken, 20. ve 21. yy'da daha çok Asya ve Güney Amerika kıtasında "milli demokratik devrimler" biçiminde gerçekleşmişlerdir. Sn. Perinçek tezine örnek olarak ta Rusya'daki 1917 Ekim devrimini, 1908 ve 1923 Türk devrimlerini, 1949 Mao'nun Çin devrimi vs. göstermektedir. Perinçek bu tezinde çağımızda öncelikli devrimin niteliğinin sosyalizm değil, milli demokratik devrim olduğunu, arkasından sosyalizmin geleceğini anlatmaya çalışmaktadır.
********
Gelelim Marxizmi' tanımlamaya. Marxizm kısaca bir toplum bilimidir. Örneğin bir doğa bilimi "Fizik" gibi. Her bilim sürekli gelişim içindedir. Fizik bilimi ilk gelişim aşamasında örneğin öncelikle doğadaki mekanik hareketleri incelemekle başlamıştır. O zaman elektrik ve elektronik hareketler konusunda bilgi birikimi yetersizdir. Hele atom konusunda hiç bir fizikcinin haberi yoktur. Zamanla bilim insanları o bilime ait alanlarda yeni teoriler, fikirler üretilir, pratikte bunları dener, dolayısı ile yeni bilimsel ilkeler, yasalar, kategori ve kavramlar oluştururlar. Fizik te öyle. Zamanla elektrik ve elektronik hareketleri incelenmiş ve 20.yy ile birlikte Atom Fiziği de oluşmuştur.
Tıpkı bir doğa bilimi olan Fizik gibi bir toplum bilimi olan Marsizm de 19. yy. da o çağın koşullarındaki kapitalist toplumun analizi ile K.Marx ve F.Engels tarafından kurulmuştur. Marksizm de bir bilim olarak gelişmektedir. 20. yy başlarında iyi bir Marxist olan Lenin kapitalizmin emperyalizme evrilmesini analiz ederek bu bilimi daha da geliştirmiştir.
Yorumlar
Eski bir tartışmaya yeniden devam..