İçeriği Yazan: Mehmet ÇAĞIRICI Zaman: Çar, 08/01/2014 - 19:07
Türkiye’de Başbakan Erdoğan ve hükümeti 11 yıldır iktidarda. Başbakan, devlet organlarından meclisi ve hükümeti tam kontrolü altında tutarken, Cemaat ise poliste ve yargıda, özellikle de Özel Yetkili Mahkemelerde tam söz sahibi olduğu biliniyor. Dolayısı ile Başbakan ve Cemaat yıllarca el ele hem de yasa ve anayasaya aykırı olarak, illegal yöntemlerle birlikte çalıştılar.
İki ortağın oluşturduğu bu iktidar; Başbakanın Kasım 2007 o zamanki ABD Başkanı Bush’u ziyaretinden itibaren yurtseverlere, Atatürkçülere ve özellikle de TSK'ya karşı birlikte bir cadı avı başlattılar. Ergenekon, Balyoz. Askeri Casusluk vs. gibi davalar, sonradan bizzat Başbakan tarafından da itiraf edildiği gibi, tertiplenmiş, kumpas davalardı.
Başbakan ve hükümeti, bu cadı avından yeterince siyasi olarak faydalandı; ordunun ve yurtseverlerin direncini kırarak ülkede "Kürt Sorunu" başlığı altında çok yoğun süren bir "bölücü" kampanya ortamında önce Oslo ve sonradan İmralı görüşmeleriyle “Açılım” adlı politikalarla PKK ile ortaklık kurdu. Yine aynı süreçte Başbakan ve hükümeti, Türkiye Cumhuriyetinde Atatürk devrim ve ilkelerini tasfiye eden siyasi ve yasal düzenlemeler yaptı. Yani orduya ve millete karşı kurulan kumpaslardan sonuna kadar yararlanan; Başbakan ve hükümetidir!
Kısaca, Başbakan ve AKP hükümeti, yurtseverlere ve orduya karşı düzenlenen bu kumpasın hem suç ortağı ve hem de bu kumpasın rantiyesini yiyendir.
Fakat Başbakan’ın Nisan 2013 Obama ziyaretinden sonra işler tersine döndü. Özellikle Mısır’daki 2013 Temmuz devriminden sonra ve de Türkiye’de Mayıs sonu, Haziran başı şanlı “Gezi” direnişiyle ABD artık İslam dünyası için “Ilımlı İslam Modeli” ve BOP eş başkanı olarak tayin etmiş olduğu Erdoğan’dan tamamen vaz geçerek onu “deliğe süpürüp”, AKP’yi kurtarma kararı aldı. Bu karar, ülkemiz siyasetinde Erdoğan-cemaat kavgası biçiminde yansıdı. Cemaatin merkezinin, daha doğrusu karargâhının ABD Pennsylvania’da olduğu asla unutulmamalıdır.
Bu kavgada Başbakan Erdoğan, şimdi ABD’nin Türk polisi ve yargısında etkili olan Cemaat üzerinden kendisinin de işini bitireceğini çok iyi bildiği için, bütün suçu cemaatin üzerine yıkarak ve de yurtseverlere ve orduya yapılan kumpası da itiraf ederek “yeniden yargılanma” yolunu da açıyor ki böylece;
Kamuoyuna , “Bakın! Nasıl cemaat orduya kumpas kurduysa aynen bana da aynı kumpas kuruluyor” mesajıyla “Yolsuzluk ve Rüşvet” operasyonlarını etkisizleştirmeye ve
Gerçek adaletten yana olan, Yurtseverlerin Özgürlüğünü talep eden Atatürkçü çevrelerden de yaklaşan seçimlerde biraz da oy çalmaya çalışıyor.
Şimdi Sayın Cem Osman Tamtürk ’ün yazısının başlığı olan “Hangi Taraftansınız?” sorusuna yanıt vermeye çalışalım: Ülkemizde gelişen bu son siyasi durumda bu soru aslında şu biçimde sorulmalıdır: “Yıllardır suçsuz olduğunu iddia eden yurtseverlere karşı en yetkili ağızdan kurulan bu kumpasın bozulmasından yana mısınız yoksa değil misiniz?”
Hükümet, siyaseten çok zor durumda ve yukarıda belirttiğim argümanlarla bu kumpası bozmaya hazır olduğunu söylüyor. Hükümet, TBB Başkanı Sayın Fevzioğlu’un bu kumpası hukuken çözecek önerisini de kabul etmiştir. Şimdi bütün mesele "Kumpasın bozulmasından yana olmak veya olmamaktır!” Biz yurtseverlere düşen; Sayın Fevzioğlu’un önerisini destekleyerek bu kumpasın bir an önce ve tamamen bozulmasından ve gerçek adaletin yerine gelmesindenyana olmaktır!!
Yorumlar
Kumpasın Bozulmasından Yana Olmak veya Olmamak!
Türkiye’de Başbakan Erdoğan ve hükümeti 11 yıldır iktidarda. Başbakan, devlet organlarından meclisi ve hükümeti tam kontrolü altında tutarken, Cemaat ise poliste ve yargıda, özellikle de Özel Yetkili Mahkemelerde tam söz sahibi olduğu biliniyor. Dolayısı ile Başbakan ve Cemaat yıllarca el ele hem de yasa ve anayasaya aykırı olarak, illegal yöntemlerle birlikte çalıştılar.
İki ortağın oluşturduğu bu iktidar; Başbakanın Kasım 2007 o zamanki ABD Başkanı Bush’u ziyaretinden itibaren yurtseverlere, Atatürkçülere ve özellikle de TSK'ya karşı birlikte bir cadı avı başlattılar. Ergenekon, Balyoz. Askeri Casusluk vs. gibi davalar, sonradan bizzat Başbakan tarafından da itiraf edildiği gibi, tertiplenmiş, kumpas davalardı.
Başbakan ve hükümeti, bu cadı avından yeterince siyasi olarak faydalandı; ordunun ve yurtseverlerin direncini kırarak ülkede "Kürt Sorunu" başlığı altında çok yoğun süren bir "bölücü" kampanya ortamında önce Oslo ve sonradan İmralı görüşmeleriyle “Açılım” adlı politikalarla PKK ile ortaklık kurdu. Yine aynı süreçte Başbakan ve hükümeti, Türkiye Cumhuriyetinde Atatürk devrim ve ilkelerini tasfiye eden siyasi ve yasal düzenlemeler yaptı. Yani orduya ve millete karşı kurulan kumpaslardan sonuna kadar yararlanan; Başbakan ve hükümetidir!
Kısaca, Başbakan ve AKP hükümeti, yurtseverlere ve orduya karşı düzenlenen bu kumpasın hem suç ortağı ve hem de bu kumpasın rantiyesini yiyendir.
Fakat Başbakan’ın Nisan 2013 Obama ziyaretinden sonra işler tersine döndü. Özellikle Mısır’daki 2013 Temmuz devriminden sonra ve de Türkiye’de Mayıs sonu, Haziran başı şanlı “Gezi” direnişiyle ABD artık İslam dünyası için “Ilımlı İslam Modeli” ve BOP eş başkanı olarak tayin etmiş olduğu Erdoğan’dan tamamen vaz geçerek onu “deliğe süpürüp”, AKP’yi kurtarma kararı aldı. Bu karar, ülkemiz siyasetinde Erdoğan-cemaat kavgası biçiminde yansıdı. Cemaatin merkezinin, daha doğrusu karargâhının ABD Pennsylvania’da olduğu asla unutulmamalıdır.
Bu kavgada Başbakan Erdoğan, şimdi ABD’nin Türk polisi ve yargısında etkili olan Cemaat üzerinden kendisinin de işini bitireceğini çok iyi bildiği için, bütün suçu cemaatin üzerine yıkarak ve de yurtseverlere ve orduya yapılan kumpası da itiraf ederek “yeniden yargılanma” yolunu da açıyor ki böylece;
Şimdi Sayın Cem Osman Tamtürk ’ün yazısının başlığı olan “Hangi Taraftansınız?” sorusuna yanıt vermeye çalışalım: Ülkemizde gelişen bu son siyasi durumda bu soru aslında şu biçimde sorulmalıdır: “Yıllardır suçsuz olduğunu iddia eden yurtseverlere karşı en yetkili ağızdan kurulan bu kumpasın bozulmasından yana mısınız yoksa değil misiniz?”
Hükümet, siyaseten çok zor durumda ve yukarıda belirttiğim argümanlarla bu kumpası bozmaya hazır olduğunu söylüyor. Hükümet, TBB Başkanı Sayın Fevzioğlu’un bu kumpası hukuken çözecek önerisini de kabul etmiştir. Şimdi bütün mesele "Kumpasın bozulmasından yana olmak veya olmamaktır!” Biz yurtseverlere düşen; Sayın Fevzioğlu’un önerisini destekleyerek bu kumpasın bir an önce ve tamamen bozulmasından ve gerçek adaletin yerine gelmesinden yana olmaktır!!