Politika Dergisi - Banu Avar Mülakatı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
PD Roportaj Ekibi: 
Emrah ÖZDEMİR

‘TRT İLE YOLLARIN AYRILMASI VE YENİ PROGRAM’

   Emrah ÖZDEMİR: Banu Hanım, okuyucularımızın hemen hemen hepsi sizi yakından tanımaktadır. Yine de, geriye dönersek; Tuncay Güney'e dahi mikrofon uzatan TRT'den tasfiye süreciniz hakkında kısaca bilgi ve değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

Banu AVAR: TRT’de “Sınırlar Arasında” ile 4 yılda 82 ülkeden gözlemleri izleyicilerimizle paylaştık.  ‘Demokrasi,  özgürlükler’  safsatalarıyla göz boyamaya çalışanları, Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nin ana hatlarını deşifre eden programlar yaptık. Sınırlar Arasında taraflı bir programdı; Türkiye’nin tarafındaydı. Özellikle ‘Hangi AB’ bölümleriyle TRT’yi işgal altında tutan bir kesimden büyük tepki aldık. Ve 2008 Mayıs’ında program yayından kaldırıldı. Yeni genel müdürün yöneticilerinden biri, programın yayından kaldırılmasında  “bazı büyükelçilerin” şikayetlerinin etkili olduğunu açıkça söyledi. ‘Türkiye’de Türkçe bakışlı bir program’ onları rahatsız etmişti…

   Washington ve Brüksel hakimiyeti altındaki Türkiye yönetimine basın yayını kontrolde tutma görevi verilmişti. Bugün TRT ve bir iki kanal dışında tüm televizyonlar, bir iki gazete dışında tüm gazeteler  ‘sistem’in doğrudan kontrolü altındadır ve Amerika’nın ‘projeleri’ doğrultusunda bilgi kirliliği yapmaktadırlar. Şubat başı itibariyle kontrolde tutulamayan kanallardan birinde; Avrasya Televizyonunda şimdilik masa başı bir programla yola devam ediyorum. “Dünya Düzeni” adlı programla yine benzer konuları ART’de ele almaya devam edeceğim.

 

‘ÜÇÜNCÜ ABDÜLHAMİT SLOGANLARI ARASINDA YAPILAN CAMBAZLIK’

   Emrah ÖZDEMİR: Sayın Avar, Başbakan R. Tayyip Erdoğan'ın Davos çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda değişik fikirler dolaşmakta ve tabii ki kamuoyunda en etkili olanı; Tayyip Bey'in "Davos Fatihi" diye adlandırılması. Bunun yanında; İsrail'in Türkiye'ye fatura ödeteceğini öne sürenler var. Peki, bu çıkış sizce göründüğü gibi midir; yoksa mesela "New Ottoman" projesinin bir uzantısı mıdır? Sizin gündeme getirdiğiniz, "Şii direnişini kırma" programı çerçevesine de sığabilir mi?

Banu AVAR: Türk halkı tarih boyunca çok oyun izledi. Son yıllarda sahnelenen oyunlar, hızla sarılan bir filmi izlemeye benziyor. Türkiye bölgede üzerine en çok bahis açılan ülke. Morton Abromowitz 1995 yılında “Önce SSCB, ardından Yugoslavya… Sıra Türkiye’de!” dememiş miydi?

   Amerikan imparatorluğu, 2050 yılında bir Büyük Orta Doğu devletini hayata geçirme arzusunu yayınladığı haritalarda gösteriyor. İstanbul merkezli bir federal devletten dem vuruyor. Suudi Arabistan’dan Ürdün’e,  İsrail’den Lübnan’a yayılan bir devlet; ortasında Türkiye. Orta Doğu’da bir Amerikan devleti rüyası bu. Yeniçağ gazetesinden Arslan Bulut’un söylediği gibi “Osmanlı geliyor”, “Üçüncü Abdülhamit geliyor” sloganları arasında Türk halkı uyutulurken, “Büyük İsrail Projesi” planlanıyor. İsyankar Şiilere karşı itaatkar Sünni yönetimler,  “halklarına rağmen” oyunun piyonları olacak; sonuçta bölge, Siyonizm’in emrine sunulacak.

   “Davos Fatihi” toplantının hemen ardından söylediği öfkeli sözleri moderatörle sınırlandırdı. Azar işitip, ‘katil’ dediği Peres’ten hiç söz etmedi. ‘Süre eşitliği’  üzerine odaklandı. Tüm televizyonlardan servis edilen ağır konuşmasıyla, Türk halkının uzun zamandır beklediği  ‘dik duruş’  gösterilmiş, bu duruş, belediye seçimleri için gerekli yatırımı yapmıştı. İsrail’le bozulan havaya gelince; ertesi gün Başbakan Olmert halkına ve bakanlarına  “Türkiye’nin seçim arifesinde Müslüman bir ülke” olduğunu söyledi. Üst düzey yetkililere “Türkiye’yle gerilim yaratacak beyanlardan uzak durmaları” mesajını verdi. Erdoğan’ın küresel rotada yürümesi şarttı. İçerde Davos Fatihi olarak görülmeli, dışarıda anlayışla karşılanmalıydı… Çünkü şimdi Osmanlıcılık zamanıydı!

 

‘DÜNYA SU FORUMU GERÇEĞİ’

   Emrah ÖZDEMİR: Yalçın Küçük Hocanın kamuoyuna sunduğu "Orta Doğu için Siyonist Plan" adlı 1982 tarihli raporun uzantıları bugün var mı, varsa nelerdir?

   Dünya Siyonist Örgütü'ne bağlı Kivunim'de yayınlanan Orta Doğu İçin Siyonist Plan adlı rapor, Orta Doğu’da çizilecek yeni sınırları tarif etmişti. Lübnan, Suriye, İran, Irak ve Türkiye dinî ve etnik bazda parçalara bölünecekti. Hedefe giden yolda en önemli adım bir Kürt devletiydi. Irak, Türkiye ve Suriye’den parçalar kopararak oluşturulacak bir Kürt devleti, bölgedeki 2.  İsrail olacak ve Büyük İsrail’in “büyümesindeki” en etkin adım olacaktı…

   Bugün Türkiye, bu projenin tam ortasında yer almaktadır. Projenin en önemli adımlarından biri 14 Mart 2009’da atılacak. Dünya Su Forumu Türkiye’de toplanacak. Bu masum isim kimseyi kandırmasın! Bu toplantıda Türkiye’nin su kaynakları pazarlanacak… Kürt devletinin hayata geçişiyle petrolün denetimini eline geçirecek olan İsrail, Batı adına Fırat ve Dicle suyunun kontrolüne de talip! 1967’den beri ‘su savaşının’ içindeki İsrail, Avrupa Birliği’nin arkasında Türkiye’ye kılıç çekiyor…  O nedenle öfkeli sözler onu hiç ilgilendirmiyor. O yürüdüğü yoldan hiç şaşmıyor.  Bakın, Arslan Bulut 3 Şubat 2009 tarihli yazısında ne diyor: “Son Katılım Müzakereleri Çerçeve Belgesi’nde, Fırat ve Dicle sularının aralarında İsrail’in de bulunduğu uluslararası bir konsorsiyum tarafından yönetilmesi isteniyordu! Üstelik, Fırat ve Dicle sularının kontrolü demek, Erzurum’daki Palandöken Dağları’nın kontrolü demektir. Çünkü su kaynağı orasıdır!”

   Avrupa Birliği Türkiye’deki suların denetimi için bir konsorsiyum kuruyor, bunun içine İsrail’i katıyor ve Suriye sınırından Erzurum’a kadar olan bir bölgenin suyunda söz sahibi olmak için hak iddia ediyor… İşte Siyonist planın Mart ayında Türkiye’ye son darbesi bu olacak…

 

‘FULLER’İN KİTABI’

   Emrah ÖZDEMİR: CIA Türkiye masası eski şefi Graham Fuller'in "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" adlı kitabını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Banu AVAR: CIA istasyon şefi Fuller, kitabında “yeni düzen”in Türkiye’ye biçtiği yeni rolleri el kitabı olarak servis ediyor. Kemalizm’in Türkiye’yi bölgeden soyutladığından giriyor, AKP yönetimindeki Türkiye’nin, Adriyatik’ten Çin’e, nasıl etkili olduğundan çıkıyor…

   Özellikle Türkiye’nin İran’la çatıştırılmasının üzerinde duruyor, Türkiye’nin bölgede lider konumuna getirilmesi gereğinin altını çiziyor, Yeni Osmanlıcılık ve Hilafet rolünün öneminden bahsediyor…

   Fuller ve arkasındaki “yeni dünya” imparatorluğu peşindekiler bu kitapla Orta Doğu’da bir kaos planladıklarını ve bu cehennemi yaratacak ilmeğin AKP yönetimindeki Türkiye olacağını fısıldıyorlar. İran’la savaşan bir Türkiye, Arap milliyetçilerinin nefretini üzerine toplamış bir Türkiye, eskiden olduğu gibi bugün de emperyalizmin rüyasıdır…   Ancak bunu gerçekleştirebildikleri takdirde, önümüzdeki 20 yıl içinde gerekli kaynaklara, madene, suya, petrole kavuşacaklar. Önce büyük kaos yaratılacak ardından yeni sınırlar ortaya çıkacak ve taşlar yerine oturduğunda Büyük Ortadoğu (Amerikan ) devleti oluşacaktır.

   Ama bu rüyadan onları, “uyanık bir millet” tıpkı 1919’da olduğu gibi uyandıracaktır.

 

‘TÜRKMENLER, ERDOĞAN’IN GAZZE ÇIKIŞINI KENDİLERİNDEN NEDEN ESİRGEDİĞİNİ MERAK EDİYOR'

   Emrah ÖZDEMİR: Türkiye'nin İsrail'e yönelik çıkışının Doğu toplumlarındaki etkisi, Türkiye ve Doğu için bir fırsata çevrilebilir mi?

Banu AVAR: AKP yönetimindeki Türkiye, çevresindeki ülkelere, sürekli çelişkili, karmaşık mesajlar gönderiyor. Kerkük, Musul, Telafer’deki Türkmenler, Tayyip Erdoğan’ın Gazze konusundaki çıkışını, neden kendilerinden esirgediğini anlamakta zorlanıyor. Azerbaycan, hayretle Ermenistan’la müzakereleri seyrediyor. Kıbrıslı Türkler, Erdoğan’ın Loizidu, Aristis ve son olarak Orams davası ile Kıbrıs’taki tüm hakların elden gidişine ne dediğini merak ediyor.

 

‘TÜRKİYE SİZDEN BU ÜLKE İÇİN SENTEZLER YAPMANIZI BEKLİYOR’

   Emrah ÖZDEMİR: Gençlerin oluşturduğu bir proje olan Politika Dergisi aracılığıyla, gençlerimize son bir mesajınız var mı?

Banu AVAR: Türkiye’nin başına en çok çorap örülen bir dönemin gençleri olan sizler, titiz birer araştırmacı olmak zorundasınız. Hamasetten kaçarak, bilimsel çalışmalara hız verme zamanı… Her konuda detaylı araştırmalar yapılmalı… İşte önümüzde Dünya Su Forumu, işte önümüzde Musul meselesi, işte basın yayının hokkabazlığı. İşte sözüm ona  “aydınlar” ve dehşet verici tezleri. Türkiye, sizden bu ülke için sentezler yapmanızı bekliyor.

iletisim@politikadergisi.com

 

 

 [Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 12’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 12’yi indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

Yorumlar

nasıl da güzel

nasıl da güzel özetlemiş..senin gibilere ihtiyacımız var..

Düşüncelerinize ve

Düşüncelerinize ve tezlerinize sonuna kadar katılıyorum.
İnsanları biliçlendirmeye çalştığınız için kendi adıma teşekkür ederim sizlere.

amerika bugune kadar

amerika bugune kadar atatürkçüleri kullanıyordu şimdi islamcıları kullanıyor atatürkçüleri kullanırken neredeydnz

NE ZAMAN KULLANDI..????????

amerika ne zaman atatürkçüleri kullanıyordu diyelim ki kullanıyordu şimdi neden içerdeler .....çok güzel özetlemiş banu hanım türkiyeyi bu gaflet ve zaruretten kurtaracak bilinçli bir 1919 nesli çıkacak oda bizleriz kimse merak etmesin...
ATATÜRKÇÜ MİLLİ HAREKET...

çok üzgünüm vatandaşlarım.

çok üzgünüm vatandaşlarım. elimizden hiçbişey gelemiyor.dünyayı yöneten bu politikacılarmı?kim yönetiyor bu dünyayı? politikacıların elinde hiçbir güç yoktur; yetki vardır. gücü elinde tutan şirketlerdir . bunlar ellerindeki gücü ahlaksızca ve insanlık dışı kullandıkları zamanlarda politikacılar onları aklar..
amaçları ne peki.. siz yukarda yorum yazan zavallı türk milleti tamda onların istediği kişilersiniz.. türk ve kürt islamcı ve atatürkçü. şeriatçı laikçi.melek şeytan gece gündüz cennet ve cehennem gibi zıt kavramlar toplumumuyuz..

Gerçeği gözümüze soksalar dahi nafile

Zamanımızı; kısa eğlenceli filmlerle, kankslarla takılarak, amerikanın hülyali filmlerindeki gibi romantizm bekleyerek, eğlenceli sitkomlar izleyerek, yabancıdil öğreniyorum ayaklarında dil sayfalarında çetleşerek, her gördüğümüz popüleri değerli zannederek, bir gazeteye- köşe yazarına saplanıp entelektüel görünmeye çalışarak, ilişkilerimizde birbirimizi umursamayarak, ailemizle görüşme aralarını uzatarak, değişen kadına yeni hakettiği rolünü vermeyip- avrupa hayranlığına mecbur bırakarak, üniversitede olmayan ödevi ve doçenti yağlayarak, bilmediğimiz siyasi görüşlü topluluğa-yalnız kalmamak için-sığınarak veya daha kötüsü (daha kötüsü mü emin değilim) siyaseti artık paranın yönlendirdiğinin farkında olup güzel araba şekil giysiye ağzımızın suyunu akıtarak, memurken; umursamazlık rutinlik asosyallik bihaberlikten rahatsızlık duymayarak, özeldeyken ne kadar mal,para o kadar güç mantığıyla turgor basıncı yapan egonun çeperlerinin vicdan ve ahlakınkini daralttığının farkına varmayarak, akademik kadroda; öğrencilik yıllarındaki üretme hevesinin - tozlu raflara kaldırılacak kağıt parçalarını süsleyip paketleyip pazarlama becerisine dönüştüğünü görmeyerek...Bu röportajı okuyarak,Bir Mustafa KEMAL daha bekleyerek, boşuna harcıyoruz, boşuna.

Dinime göre kaderi sadece Allah çizmiştir.Tanrı, benzetme gereği tükenmez kalemiyle çizmişse şayet, birileri de nasılsa kurşun kalemi geçirmiş eline, karalaya karalaya da belirginleştirmiş sağlamlaştırmış yolunu ülkemin. O sebep boşuna...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.