Haziran 2011

27 Mayıs Devrimi’nin Getirdiği Değerlere Sahip Çıkalım

Bir insanın siyasi düşüncesinin esasını [yönünü ve düzeyini] saptayabilmek için en önemli kıstaslardan birisidir 27 Mayıs 1960 tarihi…

Çünkü 1960 askeri hareketi bir “devrim”dir…

1950 ile başlayan karşı devrim hareketi ve ABD’nin egemenliği altına girme süreci 1960 Devrimi ile [bir süre için de olsa] duraklatılabilmiştir…

1960 Devrimi dünyanın en çağdaş anayasalarından birisi olan 1961 Anayasası’nı bu ülkeye kazandırmıştır.

1961 Anayasası bu ülkeye hukuk devleti ilkesini getirmiştir.

Anayasa Mahkemesi’ni getirmiştir.

Kaybettiklerimiz

Yazar: 
Aylin SAPAZ

Öncelikle kendimize karşı öz saygımız vardı, ailemize, milletimize ve değerlerimize saygıyı kendimize olan saygımızdan yola çıkarak dikkat ederdik.

Gelenek, görenek, kültürel adetlerimiz hayatımıza yön verirdi, üstelik bununla övünürdük. Saygı göstermek için küçüğümüz yada büyüğümüzün olması fark etmezdi.

Dinimiz sevgiydi, Kabe’miz insan,

Biz bu felsefeyle övünürdük.

En büyük sevginin silah olduğunu kavramıştık, acılarımız vardı, sevinçlerimizde, yarın yanağından gayrısını paylaştık.

Sevgiler büyüdü, içimizi ısıttı, birimizin sevinci hepimizi sevindirdi.

Kötülükleri engellemek için, iyilikleri çoğalttık, anlattık, büyük düşünenlerin kendini beğenmişliklerini henüz gören olmamıştı.

Doğruluk ailemizden bize kalan mirasımızdı, doğru olanın işinin rast gittiğini bilirdik.

Hoşgörüyü yaşam biçimi haline getirdik.

Seçime Yaklaşırken

12 Haziran 2011 seçimlerine çok yaklaştık. Türkiye AKP’ye “tamam” veya “devam” demeye hazırlanıyor. Tabii ki AKP ve diğer partiler de bunun için uğraşıyor. AKP devam etmek, diğer partiler AKP’yi durdurmak istiyor.

Bunun için partiler televizyonlara reklâmlar vererek propagandalarını yapıyorlar. Oyunu AKP’ye atmayacak olanlar, televizyonda AKP’nin reklâmlarını görünce kızıp söyleniyorlar; oyunu AKP’ye atacak olanlar da, diğer partilerin reklâmlarını görünce sinirleniyorlar, söyleniyorlar. Başka birileri de belden aşağı iğrenç komplolar yaparak halkın seçimini etkilemeye çalışıyorlar ama ben bu iğrençliğe bu makalemde yer vermeyeceğim... Sadece, MHP’nin suçu AKP’nin üzerine yıkmaya çalışmasına kızan AKP’lilere şunu söyleyeceğim. Yüzünüzde çıkan sivilceyi bile Ergenekon denen hayaletin yaptığını düşünüyorsunuz da, MHP suçu AKP’ye atınca neden kızıyorsunuz?

 

Bu aralar hem AKP’lileri hem CHP’lileri dinliyorum. CHP’liler, AKP’nin sloganı “hayaldi gerçek oldu” ile dalga geçiyorlar ve oldukça fazla mizahi durum buluyorlar. Mesela otoyol yapmanın hayal olduğu ve otoyolların AKP zamanında yapıldığına dair reklama, benzinin 4,5 TL’ye çıkmasıyla dalga geçerek, “4,5 TL. Hayaldi gerçek oldu” diyorlar. Haksız da değiller hani... Arabama benzin koyamadıktan sonra ben bu otoyolların turşusunu mu kuracağım...

Milliyetçilik Altı Ok’un Birisidir ve Asla Öcü Değildir!

Bir önceki Milli Eğitim Bakanımız olan Hüseyin Çelik, görev yaptığı dönem içinde şöyle bir söz etmişti:
-         Ben AB'ye karşıyım, ben ABD'ye karşıyım, ben buna karşıyım, ben şuna karşıyım, diyen bir gençlik, ama küreselleşmenin farkında olmayan bir gençlik… İşte, liselerden başlamak üzere gençliği şoven milliyetçiliğe iten zihniyetin eseri!..
Gençliğe “milli nitelikli bir eğitim” vermekle görevli en sorumlu kişinin düşüncesi böyleydi…
Şimdiki Milli Eğitim Bakanı da benzer içerikli sözlere imza atıyor. Ve hatta bu sözleri uygulamaya dönüştüren önemli adımlar atıyor.

Milli Eğitim Bakanı, liselerden başlayarak tam bağımsız Türkiye ilkesine bağlı olarak yetişen gençlerimizi halka şikayet ediyor!..
Bu nokta çok önemlidir.
Demek ki, Milli Eğitim Bakanımızın hedefi, Türk gençlerini, AB ve ABD’ye bağlı bir nitelikte yetiştirmektir!..

AKP’nin "41 Kere Maşallah" lık Yalanları

‘Milletimiz ileri bir demokrasi hayal ediyordu’ yalanıyla başlıyordu AKP’nin gazetelere verdiği tam sayfa reklâmı.


‘Darbesiz, şaibesiz, eksiksiz tam bir demokrasi hayal ediyordu.’ şeklinde devam ediyordu.

Yalandı çünkü 12 Eylül Anayasası’na yüzde 91 evet veren, partilerin ‘Genel Başkan’ sultası altında yönetilmesine olanak sağlayan siyasi partiler yasasını değiştirmeyen, yüzde 10 barajını düşürmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen, Kenan Evren’in avukatını milletvekili yapan bir partiyi iki dönem iktidar yapmakla, milletimizin ne kadar ileri demokrasi hayalleri kurduğunu görüyorduk!

‘Tam demokrasi hayali gerçek oldu’ vurgulaması yapılan bu ilan, kendinize ‘acaba ben başka bir ülkede mi yaşıyorum’ sorusunu sormaya zorluyordu.

Ardından diğer sıralanan yalananları okurken, Goethe’nin 'Hiçbir gerçek, onu görmemeye çalışmaktan daha acı verici değildir.' sözü aklıma geliyor.

İlanda ki, ‘Milletimize reva görülen haksızlıklar, hukuksuzluklar, yolsuzluklar artık yok.’ sözleri üzerine, Taşeron firmalara ve 3. Dünya ülkeleri çalışma şartlarına mahkûm edilmiş, Tuzla Tersanesi işçileri, Madenciler, Tekel İşçileri, Sözleşmeli öğretmenler, haksız hukuksuz suçlamalar yapılarak gururuna yediremeyip intihar eden Albay Ali Tatar, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın ve intihar eden Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı, Ergenekon’un kasası olduğu iddia edilen beş parasız kanserden ölen Kuddusi Okkır, telefonlara şehven yüklemeler, sınavlarda şifrelemeler, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’nı hakkındaki iddialara dayanarak soruşturmanın selameti açısından görevden alırken, Kayseri’de, Elazığ’da, Ankara’da farklı uygulamalar yapılması, Şaban Dişli, Kemal Unakıtan, Hilmi Güler ve son olarak Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın Kürşat Tüzmen’in bakanlığında 7 ayrı yolsuzluk yapıldı açıklaması gibi gerçekler geliyor aklıma…

Bu Adamlar Nereye Bakıyor?

Yazar: 
Ozan YEŞİLTEPE
Yazının Yazıldığı Tarih: 
01.06.2011

 Yeter, söz milletindir. (Demokrat Parti)

Öküzü 3 liraya nallıyordun şimdi, 15 liraya nallıyorsun. (Hür Parti)
Bu zafer inanların zaferidir. (Milli Selamet Partisi)
Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir. (Milliyetçi Hareket Partisi)
Kula kulluk yetsin artık. (Türkiye İşçi Partisi)
Analar çocuklarınızı oylarınızla koruyun. (Cumhuriyet Halk Partisi)
Güçlü devlet, zengin millet. (Milliyetçi Hareket Partisi)
Namuslu bilgi ciddi devlet idaresi için. (Cumhuriyetçi Güven Partisi)
Kula kulluk yetsin artık bu sömürü bitsin artık. (Türkiye Birlik Partisi)
Hırsıza hırsız diyemiyoruz çünkü ispat hakkı yok. (Cumhuriyet Halk Partisi)
Celal Bayar 1948’de demişti ki:” Eğer yarın DP iktidara geldiği takdirde vaatlerini yerine getirmezse ve siz onu alaşağı etmezseniz milli vazifenizi yerine getirmemiş olursunuz…” Vatandaş! Milli vazifeni yerine getir. (Cumhuriyetçi Millet Partisi)
Ne yazık ki traktörü öküzle çekiyoruz. (Cumhuriyet Halk Partisi)
Kızıl eşkıyayı MHP ezer. (Milliyetçi Hareket Partisi)
Bundan sonra refah, huzur, lider ülke Türkiye. (Milli Selamet Partisi)

Azerbaycan- Güney Kore Siyasi İlişkileri

Yazar: 
G. Kore Çağdaş Siyaset Bilimi Uzmanı İmdad HASANLI

 

a) Azerbaycan- Güney Kore siyasi ilişkilerinin gelişim süreci

Azerbaycan-Güney Kore ikili ilişkileri Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan hemen sonra 1991 yılında kurulmuştur. Azerbaycan’la Güney Kore arasında diplomatik ilişkiler ise 1992 yılının 23 Martında başlamıştır. 2006 yılının Martında Güney Kore’nin Azerbaycan’daki, 2007 yılının Şubatında ise Azerbaycan’ın Güney Kore’deki Büyükelçiliği açılmıştır. Güney Koreli üst düzey yetkililer defalarca Azerbaycan’a büyük önem verdiklerini ifade etmişler.

Yerel Yönetimlere Özerklik Ülkeyi Böler mi?

CHP Genel Başkanı, Hakkâri’de Yerel Yönetimlere Özerklik vaadi kamuoyunda Kürt Sorununa dair AKP’den rol çalma olarak yorumlandı. Ulusalcı kesimde ise, PKK ve BDP’nin söylemleriyle CHP’nin politikaları kesişiyor düşüncesiyle ülke bölünebilir endişelerine sebep oldu.

Sana Niye Aptal, Koyun, Bidon Kafalı Diyorlar?

 

Hiç lafı orasından burasından dolandırmayacağım canım kardeşim… Yıllardır seçim meydanlarında da söylenen ve senin de inandığın iftiralardan, dedikodulardan sana örnekler vereceğim… Hala o iftira ve dedikodulara inanmayı tercih edersen, ben sana saygı duymaya devam edeceğim… Ancak birilerinin sana koyun, göbeğini kaşıyanlar, bidon kafalılar demesini uzaktan seyrederek, aynı zamanda biraz gülümseyerek biraz üzülerek…

"Birinci Vazifemiz"

 

Yanlış mı hatırlıyorum?..
Özel yetkili savcılar Oda TV’nin altını üstüne getirmişler, saatler süren incelemeler sonunda piyasaya çıkmamış bir kitap müsvettesini bohçalarına yükleyip, adliyenin yolunu tutmuşlardı…
Benzeri birçok olay yaşadı Türkiye insanı…
Generallerinin evlerinin didik didik edildiğini, Devlet’in en mahrem köşelerinin tozunun alındığına tanık oldu…