Temmuz 2011

Demokrasi Öyle Bir Şeydir ki, Dadından Yinmez.

   2002 – 2007 arasındaki tarih aralığında Türkiye 2001 krizinin yıkıcı etkilerinden kurtulmaya çalışan ve buna da görünürde muvaffakiyet gösteren bir ülkeydi. Dünyadaki likidite bolluğuna dayalı ekonomik konjonktürü arkasına alan Türkiye için işler yolunda gibi gözüküyordu.
   Ancak bas bas bağıran 2008 krizinden sonra işler bozuldu. İşsizlik, borç, cari açık rekor kırdı. %4.7 küçüldü, Türkiye. Kapasite kullanım oranı %60’lı oranları gördü.
   İşte tam bu noktadan sonra da çalkantılar baş gösterdi. Sokaklarda muhalif öğrenci hareketleri ve yumurtalı protestolar yönetimi zorlamaya başladı. Günden güne azan terör sokağa sıçradı ve eline molotof kokteyli alıp sağı solu ateşe veren gruplar, dilediklerini yaptırmaya başladılar. 2002 öncesinin tam tersi bir Türkiye tablosu vardı artık önümüzde.

Yürekteki Ateş - 2 Temmuz

Yazar: 
Murat HASGÜN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
28.06.2011

   Tertemiz yüreklerine, tertemiz sevgilerini ve inançlarını alıp gitmişlerdi; büyük şair, büyük ozan, aydınlar aydını Pir Sultan Abdal'ı anmaya...
   Hiçbir art niyetleri, hiçbir kötü düşünceleri yoktu hayata ve insana dair. Kendilerine insanı esas almışlardı nasıl kötü olabilirlerdi...
   Ama o gün, 2 Temmuz 1993 günü Sivas'ta bu bembeyaz insanların soluduğu havayı kırmızı gözlü baykuşlar da teneffüs etmekteydi.
   Birbirlerini galeyana getiren, beyazı siyahmış gibi gösterip küçücük beyinlerine başka küçük beyinleri de katarak yol aldılar.
   Yakarak, yıkarak geldiler Madımak Oteli'nin önüne.
   Yetmedi, hedef büyüktü, oteli yakacaklardı.
   Otelin önünde ağızlarından salyalar damlayan binlerce aç kurt yığılmıştı ve kapkara elleri "yaktı" sadece "yaktı".
   Madımak alev alevdi artık. Umutlar, genç fidanlar, bilgili beyinler ve aydınlık gelecekler yanıyordu.
   Orada bulunan polis diğer güvenlik görevlileri şöyle dursun, devlet dahi bir şey yapamadı. Sanki yapamayacakmış gibi...

Bu mudur ki Hukuk?

Anlayamadım, şunu mu diyor ki hukuk? :
 
Mademki niyet ettin bir adamı vurmaya
Vuracaksın kardeşim
Yatarsın yatacağın kadar hiç değilse suçundan
 
Keza;
     Bir canla oynayan canın
                     hakkıdır ceza!
 
Yalnız dokunur kanımca
“Eksik teşebbüs” ten
Uzun yatmak içerde bir katilden…
 
Diyelim ki tutuklusun bu sebepten
 
846 gün ardından
“Deliller henüz toplanmadığından”
 

“Yemin Edin” Diyen Parlamentariztler…

 

   “Türkiye’nin kaderi” olarak nitelediğimiz o seçimleri geride bıraktık. 12 Haziran’dan önce yazdığım son yazımda seçmenin dikkatini bir yere çekmeye çalışmıştım. Ama görüyorum ki seçim sonuçları ve arkasından gelen yorumlar, insanların “demokrasi” den anladıkları şeyin en kadar sınırlı olduğunu gösteriyor. Bu kırmızı renkli “aşılamayan” çizgiler, diğer tüm ana renklerle birleşerek, “halkın iradesi” kavramına öyle bir makyaj yapıyor ki, eskiden insanların bilinçlenip ve birleşip isyan ettiği despotlar, şimdi halkın “yanlış bilinç” ile verilen oylarıyla iktidar oluyorlar… Şu satırlar okunduğunda beni çok az kişinin anlayacağının bilincinde olmama rağmen, bu gerçeği 29 Haziran akşamı değişik düşünceler içinde yazdığım bu yazım aracılığıyla tarihe geçirmek istiyorum…

 

İnsan Balık Olmaya/görsün...

 

   Merhum Bülent Ecevit’in bizim siyasetçilerin ağızlarını alıştırdığı bir sakız vardı…
   Siyaset adamları Bülent Ecevit’ten önce de söverlerdi birbirlerine, sonra da sövmeye devam ettiler.
   Ama bir farkla: Ecevit sonrası küfürleşmelerin hemen başına bir “sayın” sözcüğü eklenmeye başladı.
   Nasıl mı?..
   Günümüzden örnekler verelim:
   Mesela Sayın Erdoğan, Sayın Kılıçdaroğlu’na şöyle sesleniyor:
   – Sayın edepsiz!
   Yetmiyor:
   – Sayın alçak!..
   Bir türlü hızını alamıyor Sayın Başbakan:
   – Sayın ahlaksız!..

Ülkemizde Başkaları da Var

   Dün, bütün günümü her zaman yaptığım gibi aile vakfımız olan SAMTAY Vakfı binasındaki odamda araştırmalar yapmakla, kitap okumakla ve makale yazmakla geçirdikten sonra, gün bitiminde Vakıf binamızdan eve gitmek üzere çıktım.
   Bazen aracımla, bazen de bisikletimle gider gelirim evden Vakıf binasına.
   Mecbur olmadıkça, gün içinde uzak bir yere gitmeyeceksem muhakkak bisikletimle giderim Vakıf binasına.
   Ama bisiklet sürmenin de keyfine doyum olmuyor. On beş yirmi dakikalık bir yolculuk ve spor yapmanın ötesinde müthiş bir sosyal yaşamı da beraberinde sürüklüyor bisikletle iş yerine gidiş.
   Mağusa’da neredeyse tanımadığım yok, tabii beni tanımayan da.
   Bu nedenle de yoldan geçen araçların içindeki kişilerle selamlaşmanın, yolda yürüyenlerle konuşmanın ve özellikle de kale içine girdikten sonra ana cadde üzerinde sıra sıra dizilmiş dükkânların neredeyse tümünde durup sohbet etmenin tadına doyum olmuyor. On beş yirmi dakikalık yol oluyor bir saat ama keyifli bir bir saat oluyor bu uzama.

Yemin, İstisnai Durum ve Schmitt..

   Parlamentolar, bir ülkenin namusudur. Sonuna cı cu eki getirilmeden her düşünce orada temsil edilir.
   Türkiye’de 12 Haziran seçimlerinden sonra, parlamento iktidar gücüyle kurulsa da muhalefetin varlığı parlamentoyu etkin hale getirmiştir.
 Milletvekili adaylığı sürecinde kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen Ümraniye soruşturmasından iki, Balyoz planından bir, KCK davasından altı olmak üzere dokuz kişi vekil olarak seçilmiştir.
   Millet iradesinin kutsiyetini her fırsatta dile getiren iktidar, gelinen süreçte ‘hangi milli irade sorusunu’ sorarak bahse konu adayları en başından veto etmiştir.
   Meydanlarda “Silivri’den meclise tünel kazmakla” suçlanan CHP yönetimi, hukuk dâhilinde kalarak Balbay ve Haberal’ı aday göstermiş, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) da bu adayların önünde bir engel olmadığını belirterek adaylığa vize vermiştir.

Kıbrıs'taki Akrotiri Devleti

 

Kıbrıs’ta iki tane İngiliz Üssü bulunuyor. Dikelya ve Ağrotur (Akrotiri).1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına ve Anlaşmalarına göre tam bir “Bağımsız Devlet” statüsünde bu İngiliz Üsleri.
Amerika Birleşik devletleri Merkezi Haber Alma Örgütü’nün (CIA) yayınladığı “World Factbook 2005’e göre Akrotiri adlı İngiliz üssü tanınmış bir devlet ve adı da AKROTIRI.
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-fact-book/index.html internet adresinden bu bilgileri alabilirsiniz.


Devlet Başkanı 16 Ağustos 1960 tarihinden beridir İngiliz Kraliçesi Elizabeth II. Hükümetin başı ise 26 Nisan 2006 tarihinden beri General Richard Lacey. Bu devletin garantörü İngiltere ve hudutları içinde de İngiliz Ordusu 
bulunmakta.

 

Göçebe Toplumu Aşmak Örgütlenmekle Olur

 

Herkes evinin önünü süpürecek!..
Öyle bir kenarda oturup, kafasını kaşıyıp, ahkam kesmekten vazgeçecek!..
Nereye varırız o zaman?..
Temiz bir mahalleye, temiz bir kente… Kısaca, “temizliğin” kendisine!..

 

 


Peki, herkes içinde bulunduğu siyasi partiye, demokratik kitle örgütüne, yerel yönetime sahip çıkıp, sorgulayıp, denetlemeye başladığında ne olur?..
Mesele çözülmüş olur!

Özerklik İlan Edildi: Haberiniz Var mı?

 

Ve sonunda bu da oldu!..


Adım adım yüründü, Kabil’den girildi, Demokratik Açılım’dan çıkıldı ve en nihayetinde…
- Özerklik ilan edildi!..
Tabii ki başında “demokratik” sözcüğü de var: İlan edilen Demokratik Özerklik’tir “faşist” özerklik değil...
Sanki ayrılıkçı stratejisini demokrasi ile süslemeyen bir ayrılıkçı hareket Dünya yüzünde varmış gibi…

Özerklik ne demek?..
Bir hata yapmamak için Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nü karıştırıyoruz ve “özerklik” sözcüğünün karşılığında yazanları aynen aktarıyoruz: