Ağustos 2011

Bilgilendirme

   Politika Dergisi Yürütme Kurulu Başkanı Gökhan DAĞ, teknik bir problemden dolayı bugün yazısını tarafımıza ulaştıramamış olup konuyu bilgilerinize sunarız.
 
   Saygılarımızla…
 
Politika Dergisi
Yayın İşleri Müdürlüğü
Yayin.İsleri@PolitikaDergisi.com

Paşaların İstifası ve Cemaatlerin Sevinci

Paşaların istifasıyla yeni bir döneme girildi ülkemizde. Kimisine göre ülke normalleşiyor, demokratikleşiyor, kimisine göre de Türk Ordusu ve Paşaları onurlu bir davranış göstererek kendilerine yapılan saldırılara karşı bu şekilde gerekirse kendi koltuklarını da bırakarak karşılık verebileceklerini gösterip planları bozmuşlardır.
Açıkçası ben iki yoruma da katılmıyorum. Sebebi ise bu ülkeyi yönetenlerin ve halkın demokratikleşme gibi bir arzusu olduğunu düşünmediğim gibi Türk Askeri’nin başına çuval geçirildiğinde susan, tepki vermeyen, Kandil’i BBG evi gibi gözetliyoruz dedikten kısa bir süre sonra karakolları baskına uğrayan Türk Ordusu’nun Paşalarının verilen tavizlerden sonra edilen istifasının da Türk Ordusu’na artı bir şey kazandıracağını düşünmüyorum. Nasıl normalleşme, demokratikleşme yalanları ile ülke BOP çerçevesinde idare ediliyorsa, zamanında birilerinin çocukları olarak darbe yapan TSK’nın tohumlarını attığı Türk İslam Sentezine, cemaatlere ve Paşaların emekliliklerinde çalıştıkları holdinglere baktığımızda bu devlet üzerinde oynanan oyunların parçası olanların ortak paydalarının çok fazla olduğunu anlayabiliriz.

Giden Gider, Kalan Sağlar Bizimdir

Genelkurmay Başkanımızın veda mektubu emekliye ayrılma iradesinin gerekçelerini içermektedir.

Sayın Koşaner bu gerekçeleri şu maddeler halinde kamuoyunun bilgisine açıklamaktadır:
 
1.- Şu anda 173‘ü muvazzaf, 77‘si emekli olmak üzere 250 general, amiral, subay, astsubay ve uzman jandarma çavuş, hürriyetlerinden yoksun olarak tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamaların evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek, birçok hukukçunun da ifade ettiği gibi mümkün değildir.

Marx'ın Başlangıcı

Her başlangıç dinamik faktörlerin tanrısal dokunuşuna gereksinim duyan bir süreçtir. Bu tanrısal dokunuş insan aklının yapabileceklerinin ön koşuludur.Bundan dolayı, başlangıçlar bir yaratım işleminin en zorlu evreleridirler.Sancılı bir süreç sonunda verilen başlama kararının ardından içeriğin nasıl şekilleneceği sorusu her yaratıcıyı şaşmaz bir coşkuyla karışık utanca sürükler.Sebebi,oluşturulacak olan esere, yaratıcının en başından büyük bir özenle eğilmesi ve onun karşısında ezilme ihtimalinin kendisini hissettirmesidir.Bu duygu olmadan yaratım işleminin; yaratıcı yani burada yazar üstünde bir etkisi söz konusu edilemez.Öyleyse meydana gelmesi beklenen eser anasız ve babasız kalır.Daha da önemlisi özgün ve tutarlı olmak adına Tanrısal dokunuşu bekleyen eser bundan mahrum kaldığı takdirde sakat doğacak ve çok geçmeden yitip gitmişlerin diyarında bir sessiz olarak yerini alacaktır.İşte Marx bu yaratım durumunda tahayyülü zor bir inatla eserinin başlangıcını sağlamca oluşturmuştur.

"Kemalist Devrim"i Sonlandırmak mı?

    Genelkurmay Eski Başkanı Işık Koşaner’in ve kuvvet komutanlarının istifası sonrası aslında eski olan ama yeniymiş gibi sunulan bir tartışma kendisini gündemin üst sıralarına taşıdı. Tartışma şu:

   Birinci Cumhuriyet bitti mi, yoksa bitmedi mi ya da ikinci cumhuriyet başladı mı, başlamadı mı?
   Konuyla ilgili gazete köşe yazarları birçok makale yayınladı. Hatta aynı yayın organı içerisinde birbiriyle ters düşen yazarlarda oldu. Burada bu yazıların tümünü irdelemek yazının vermek istediğini ıskalar. Dolayısıyla kısmi olarak Milliyet Gazetesi’nde yaşananları irdelemekte fayda var. Yalnız bu faydanın aşağıdaki bağlantıları okumadan açığa çıkması çok zor, bunu da peşinen belirtmem gerektiğini düşünüyorum.
   Milliyet Gazetesi’nde konu Aslı Aydıntaşbaş’ın makalesi[1] ile başladı. Aydıntaşbaş, makalesinde istifa süreci ile birlikte yaşanan gelişmelerin ve hatta öncesinde yaşananların 1. Cumhuriyet dönemini kapattığını ileri sürdü.
   Bu çıkışı aynı gazetenin deneyimli yazarı Hasan Pulur köşesindeki yazıda[2] ilginç bir şekilde eleştirdi..
   Polemik de doğdu tabii..

Tutuklu Askerler ve Atatürkçü TSK "Gregor Samsa" mı Oldu?

Yazar: 
Hürriyet POYRAZ

Büyük yazar Franz Kafka’nın meşhur hikayesi “Dönüşüm”ü (Die Verwandlung) okuyanınız çoktur. Alegorik bir eser olan Dönüşüm’de; başkarakter Gregor Samsa’nın bir sabah birden bokböceğine (aslında tam olarak ne olduğunu da bilen yoktur ama) dönüşmesi ve ardından ailesiyle olan ilişkisi işlenir.

Kafka’nın bir solukta okuyabileceğiniz bu öyküsünü muhakkak okumanızı tavsiye ettikten sonra asıl mevzuumuza dönelim.

Hikayedeki böcekleşme tabii ki toplumdan dışlananları/sistem dışına çıkanları kast etmektedir. Dönüşüm’de mukaddes addettiğimiz ailenin bile aslında sistem içinde olduğunuz sürece aileniz olduğunuzu alegorik bir şekilde anlatılıyor. Kabaca böyle… (Yüzlerce sonsöz, tenkit, açıklama yazısı yazılan bu kısa roman/uzun hikayenin tarifi bu kadar kısa değil elbette; bu yazdıklarım sadece kendi yazıma girizgah oluşturabilmek için…)

Beyaz Kimlikle Hangi Yüzyıldayız

kıbrısRoma İmparatorluğu, MÖ509’dan MS 395’e kadar 904 yıl yaşamını sürdürmeyi başarmış insanlığın bilinen tarihinin en uzun ömürlü devletidir.
Bu uzun ömürlü ve toprakları Günay Avrupa’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Kuzey Afrika’nın batı sahillerine kadar uzanan imparatorluktaki halk, birbirinden ayrı hak ve imtiyazlara sahip üç sınıfa ayrılmıştı:


Patrici’ler yani Vatandaşlar: Geniş topraklara ve tam vatandaşlık hakkına sahip kişilerdi. Askeri ve dini alanlarda görev alır ve Roma Devletini yönetirlerdi.

Pleb’ler yani Halk veya Sığıntılar: Bu sınıfı meydana getiren halk Roma’ya sonradan gelip yerleşenlerden meydana geliyordu. Tarım, sanat, ticaret yapma ve toprak sahibi olma hakkına sahiptiler. Oy kullanma hakları yoktu.

Bir Analiz: Türkiye-İsrail İlişkileri

Yazar: 
Bekir AYDOĞAN

 

Devletler dış politikalarını belirlerken hem askeri, siyasi, ekonomik ilişkilerini hem de tarihi, kültürel ve ideolojik yakınlıklarını ön planda tutar, içinde bulunulan dönemin güç dengelerini de hesaba katarak; kimi zaman çıkar odaklı kimi zaman da kimlik temelli politikalara yönelirler.

Açılımı Unutup Birden Vatansever Oldular

Yazar: 
Alper TEKİN

 

Açılımın ismini önce Kürt açılımı, daha sonra demokratik açılım, en son ismi ise Milli Birlik ve Beraberlik Projesi ismini koyan şu anki mevcut İktidar partisi olan AKP şaşırtmaya devam ediyor. Anadolu Ajansı kaynaklı bir kaç haberde AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile AKP Ordu Milletvekili ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in açıklamaları ‘açılım’a ters düşen açıklamalar. 

Sosyal Ağ(lama Anne)

Yazar: 
Samet ZENGİNOĞLU

 

Her geçen gün kadına yönelik şiddet haberlerinin sayısı artıyor…

Ve bunlar da adı üstünde sadece ‘haber’dar olduklarımız. Oysa bilinenin, bulunanın haricinde daha kaç kadına şiddet uygulandığına, kaçının yaşamının elinden alındığına dair herhangi bir tahminde bulunabilmek gayet zor.