Temmuz 2013

Kıbrıs'ta Tsunami Yaşanacak

Eldeki veriler Kıbrıs'ta karşı konulamaz bir tsunaminin yaşanacağı doğrultusunda.

Bu bahsettiğim tsunami denizden değil, BM'den gelecek.

 

Bölgede yaşanan yeni jeostratejik olgular, ortaya çıkan Hidrokarbon yatakları, Türkiye'den gelmesi için geri sayımın başladığı su boru hattı, elektrik ve internet omurgası nakil hatları, su boru hattı çekilirken doğalgaz boru hattının alt yapısının da hazırlanıyor olması hiç boşuna değil.

 

Bunlar bir müddet sonra adada yaşanacak yeni gelişmelerin somut habercisi.

Mısır Devrimiyle Belirginleşen Erdoğan’ın Terkedilme Acısı

Bir yıl önce seçimle göreve gelen, halkının özgürlük ve demokrasi beklentisine ihanet eden, şeriat yasalarıyla diktatörce Mısır’ı yönetmeye çalışan Müslüman Kardeşler siyasi hareketine mensup devlet başkanı Mursi  ’nin istifası için milyonlar, Temmuz ayı başında yeniden ayaklandı. Muhalefet, Mursi ’nin istifası için 22 milyon imza toplamıştı. Tahrir meydanını dolduran yığınlar, Mursi istifa etmeden evlerine gitmemekte kararlı ve ısrarcıydılar.

Yükselen halk hareketi karşısında 3 Temmuz’da bizzat Mursi’nin atadığı Mısır’ın Genelkurmay Başkanı ve aynı zamanda Savunma Bakanı General El Sisi,  Mısır’da Mursi’nin görevden alındığını, yerine Anayasa Mahkemesi Başkanın devlet başkanlığına atandığını bütün dünyaya açıkladı.

Kaybedilen Suriye... Kaybeden Nakliye...

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
23-7-2013

İstanbul’dan sonra Türkiye’nin 2. büyük kara nakliyesine sahip olmakla övünen Hatay’ın bu övgü kaynağı, uzun bir süredir direksiyonu kıracak doğru yön telaşında.

Çünkü Suriye ile olan politik restleşmeler ekonomik kayıpları da beraberinde getirdi…

Peki, tabloya eklenen o yıllık 2 milyar dolarlık ticaret hacminden bugün maliyetleri karşılayamama durumuna gelen Hatay noktasında, şu ana kadar dişe dokunur bir “ekonomik” paket açıklaması olduğunu söylemek mümkün mü?

Hele ki mevcut kayıpların her noktada dile getirildiği bir kent adına…

Aslında buna Nakliye dışından basit bir örnekle omuz verelim…

Düşük Yoğunluklu Savaş…

Herkes ülkemizin uzun yıllardır bir iç savaş içinde olduğunun farkında. Düşük yoğunluklu bu savaştan amaç Türk halkını asimile etmek, mümkünse tarihten silmek içindir. Bunu başarabilecekler mi bilemeyiz ama özellikle 12 Eylül 1980 darbesinden beri aklı orta düzeyde çalışan Türk halkının büyük acılar içinde olduğunu, içinde bastırılamaz bir gelecek endişesi taşıdığını biliyoruz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu batı standartlarında bir Türk devletini batı kerhen kabul etti. (Büyük dostumuz ve müttefikimiz ve de stratejik ortağımız, iktidarlarımızın birçoğunun babası olan ABD hala kabul etmiş değildir.) Kerhen kabul eden Avrupa ise içine sindirememiş, hasmane tutumlarını sürdürmekten bir an bile vazgeçmemiştir. Sürekli olarak birlikte yaşayan farklı etnik kökenden insanlarımızı birbirine düşürmeye, ülkemizin ilerlemesini engellemeye çalışmıştır ve çalışmaktadır.

Biz Adam Olmayız!.. Neden?

Klişeleşmiş sözdür. Biz adam olmayız. Gazeteleri açıp şöyle bir göz attığımızda adam olamayacağımıza inanmak hiç de zor değil. Burada bence asıl sorulması gereken soru gerçekten biz adam olmak istiyor muyuz yoksa istemiyor muyuz?

Kanaatime göre biz adam olmak istemiyoruz. Sebebi ise korkunç tembeliz. Hani karnımızı doyurmak için az da olsa çalışmak zorunda olmasak, sabahtan akşama kadar yatabiliriz. Sonrada akşamdan sabaha kadar. Bu özellik, bu coğrafyanın karekteristik özelliği. Güneye, Arap bölgesine inildikçe tembellik artıyor. Aslında Türkler nispeten çalışmayı severler ama yaşadığımız coğrafyada artık azınlık durumunda olan Türklerin bu özelliği öne çıkmıyor.

Stratejik Derinlik

Yazar: 
Roza Ceyhan
Yazının Yazıldığı Tarih: 
24 Temmuz 2013
Suriye yıllardır Baas rejimiyle yönetiliyor. ABD karşıtı olmasıyla biliniyor bu rejim. ABD karşıtı... Bu devirde zor bir durum! Herkes bir yer edinmeye çalışırken, büyüklerin gözüne girmeye çalışırken bu oyunda sürünün içinden sıyrılmak her zaman suçtur.
 
Ya size verilen rolü oynarsınız, ya da sonuçlarına katlanırsınız.
 
ABD'nin durumu bu. Kendisine karşı gelen, beğenmediği hükümetleri bir şekilde değiştirir, değiştirilmesine desteğin alasını verir.
 
Siyasetin çözemediği sorun yoktur;öyle böyle bir şekilde çözülür. Fakat taraflar uzlaşmamak için başladılarsa işe, ne yaparsan nafile. O vakit siyaset değil, silahlar konuşur.
Suriyenin çözemeyeceği olaylar değildi yaşananlar. Fakat dış dünyanın  biçtiği rolü de oynamak zorunda değildi Esad. Kendi içlerinde hesaplaşarak, gerçek anlamda konuşarak çözebilirlerdi her şeyi.
Düşünüyorum da sanırım bazı sorunlar dış dünyanın araplardan daha çok araplaşması yüzünden oluyor. Kendilerinin yazdığı senaryo oynanmalı, oynamassanız haklıyken bile haksız olursunuz. Çünkü (sözde)barış adına açılmış kurumlar onların kontrolünde, onlar barış için varlar.!

Devlet Yönetmeyi Bilmezsen Ödersin

Seçim döneminde söylenen sözlerin ve yapılan vaatlerin bazıları gerçekten de devlet yönetiminde dirsek çürütmüş insanları, gerçek bürokratları ve devlete hizmet verdiği yıllarda her ay sonu aldığı maaşın hakkını vermiş olan üst düzey geçmişi olan memurlarımızı güldürüyor. Bu gülme kervanına deneyimli hukukçularla, siyasete zamanında hakkını vermiş eski politikacılar da katılıyor, “devlet yönetmek ne demektir”i bilen akademisyenler de.

Gaz Kapsülü Mülakatı

PD Roportaj Ekibi: 
İlker EKİCİ

Bizler, gazeteci değiliz. Hiçbir zaman da bu güzide mesleğin arkasına saklanıp kendimizi gazeteci gibi göstermedik. Gezi parkı olaylarıyla birlikte bir çok paradigma değişti. Kavramlar, tahliller, öngörüler insan aklına dair ne varsa sil baştan yazılmaya başlandı. Buna rağmen, medyanın genel anlamda sürdürdüğü devekuşu tavrı, başını gömdüğü Türkiye topraklarından Mısır’ı, Suriye’yi görmesine karşın Türkiye’ye susması, iktidarla kurulan çarpık ilişkiler sonucu ortaya çıkan vahşi körlüğün göstergesiydi. Medyanın bu suskun tavrı, olanı göstermeme alışkanlığı Gezi olaylarında ters teperek sokakları daha da hareketlendirdi.

Birçok gazete 31 Mayıs öncesi kafayla manşet atma, yalan haber yapma, her türlü sahtekârlığı haber diye sütunlarına taşımaktan geri kalmadı. CNN spikeri ile olmayan hayali röportajlar yapıldı, aynı hayali röportajlar polisle de yapıldı. Madem hayali röportajın adı “ gazetecilik faaliyeti” oluyor, biz de PD okurları için bir hayali röportaj gerçekleştirdik. Biber gazı kapsülüyle gerçekleştirdiğimiz bu röportajı okurların ilgisine sunarken, kalemini satmadan dik duran tüm ustalara selamlarımızı iletiriz.

Keyifli okumalar…

Siyaset ve Sosyoloji...

Önümüzdeki dönemlerde bizleri bekleyen en yakın seçim sürecini, yerel seçimler aşamasında tecrübe edeceğiz. Bakalım, gerçekten de Taksim Gezi Parkı eylemlerinin ifade edildiği gibi, siyasal iktidar üzerinde konum kaybettiren niteliğini görebilecek miyiz?

***

Sözcü gazetesinin (20.07.2013) tarihli baskısında, SONAR araştırma şirketinin son anketine yer veriliyordu. 26 ilde 3 bin kişiyle yüz yüze gerçekleştirilen ankette, ilginç ve kaydadeğer sonuçlara rastlanılmış.

“Bugün genel seçim olsa kime oy verirdiniz?” sorusunun cevapları şu şekilde çıkmış…

AKP (%44,1)

CHP (%28,2)

MHP (%16,3)

BDP (%6,4)

DİĞER (%4,9)

Hamile Olmak Ya Da Olmamak…

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
27-7-2013

Tencere tava çalanları ihbar edin…

Köşe yazarlarına korku verin…

Medya’ya haddini bildirin…

Çapulcuları toplayın…

Twitter’i yasaklayın…

Yakın…

Yıkın…

Yeniden yapın… !!!

 

Türkiye’ye hoş geldiniz…

Ama içeri girmeden şu gaz maskesini takınız…

Bir de ne olur ne olmaz, yarım kapak limonu yanınızdan ayırmayınız…

Aslında abartma payı illa ki var, ama, bu defa yemeğin tarifine birebir sadık kaldım… !

Anlayacağınız ne tuzu fazla ne yağı…

Hatta ne gazı fazla ne de suyu…

Şiddeti de ayarında ateşi de…

Özgürlüğü de…

Tutukluluğu da…