Ekim 2013

Cinsel sapıklık ve din…

İletişimin hızla geliştiği, telekominikasyonun artık dünyada sansür denen şeyi hemen hemen kaldırdığı, bir şeyleri gizlemek isteyenlerin foyalarının hemen ortaya çıktığı bir devirde yaşıyoruz.

Hala birçoklarının meşru saymaya çalıştığı tecavüz ve cinsel sapıklık olayları da basında yer alıp insan sınıfındakilerin midesini bulandırıyor. İşte yepyeni bir haber. İran’da çıkartılmaya çalışılan bir yasa ile babaların üvey kızlarını nikâhına almaları, yani onlara yasal olarak tecavüz etmelerinin önü açılıyor.

Beklenen Ne İdi Ne Çıktı?

Beklenildiği gibi “Demokratikleşme Paketi” talepleri karşılayamadı...

Başbakan Erdoğan’ın bu Reform diye açıkladığı Demokratikleşme Paketinin satırbaşlarına bakılacak olunursa...

§   Demokratikleşme Paketi, ne bir ilk ne de bir son olacak.

§   Seçim sistemi, tartışmaya açılıyor. Seçim sistemi yasal düzenlemelerle revize edilmeli. %10 seçim barajı gözden geçirilecek.

§   Siyasî partilere hazineden yapılan yardımların alanı genişletilecek. Daha önce %7 olan hazineden yardım alma oranı, %3’e çekilecek.

§   Özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önü açılacak.

§   Farklı dil ve lehçelerde siyasî propagandanın önü açılacak.

İsrail'in Kayıp Kavmi

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
01.10.2013

Evet, sevgili dostlar İsrail’in kayıp kavmi hakkında çok çeşitli iddialar vardır lakin bunların en kuvvetlisi Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerle ilgili olandır. Bugün baktığımızda İsrail’de iki yüz bin civarında Yahudi Kürt yaşamaktadır. Tarihsel olarak Kürt görünümlü dönme Yahudilerin geçmişi, İsrailoğulları’nın kayıp oniki kabilesi döneminden günümüze dayanmaktadır. Kürtler ile Yahudilerin tarihsel bağları Med İmparatorluğu ve M.S. 60 yıllarındaki Adiabene krallığı dönemine dayanmaktadır. Bugün Barzaniler tarafından kurulması beklenen Devlet, bundan 2000 yıl önce bu topraklarda kurulmuştu. Halkı Kürt, yöneticileri Yahudi olan Adiabene krallığının planları bugünde Barzaniler ile hayata geçirilmek istenmektedir.

Dağ'ın Faresi ve Bir Doğum Hikayesi

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
01-10-2013

Sizi bilmem ama, konu, bana göre bunun ötesi değil…

Hiç değil…

O yüzden de “Dağ Fare Doğurdu” demek gerek belki de!

Ve o doğum hikâyesine ekli kırıntıları birleştirmek… !

Hani eldeki için... !!!

Sahi, ne oldu?

Daha çok demokrasi mi?

Daha çok özgürlük mü?

Ya insan hakları… !!!

Ona ne oldu?

Hala Sultan İlahiyat Koleji

Lefkoşa'nın Haspolat bölgesinde kurulan ve sonraki etaplarının da yapımı devam eden "Hala Sultan İlahiyat Kompleksi", 193 yıldan sonra adada Türkler tarafından ilahiyat alanında kurulan ilk eğitim yuvası.

İngiliz Sömürge döneminde Vakıflar İdaremiz, İngilizler, Rumlar ve Ermeniler tarafından planlı ve bilinçli bir şekilde yıkıma uğratılmış, elinden mülkleri, toprakları ve gelir getiren önemli varlıkları alınarak güçsüzleştirilmiştir.

İngiliz Kraliyet Yönetimi, İstanbul'da 4 Haziran 1878 tarihinde İngiliz Elçisi Henry Layard ve Sadrazam (Başbakan) Saffet Paşa arasında imzalanan ve Sultan Abdülhamid Han tarafından da "Egemenlik haklarım baki kalmak kaydı ile onaylarım" cümlesi ile parafe edilen Kıbrıs Konvansiyonu adlı kiralama anlaşmasına harfiyen sadık kalsaydı ve kendi ulusal çıkarları doğrultusunda kalleşçe davranmasaydı, bu gün Kıbrıs adasında taşınmaz malların yüzde sekseni Türklere ait olacaktı.

Onlar, Sendikalı Polisler!

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
2-10-2013

Taksim Gezi’nin eylemselik döneminin ama twitter ve facebook noktasında yaşattığı hukuksal takiplerini unutmadık ve bu hukuksal takiplerin soruşturmalarını da, soruşturma sonucunda haklarında dava açılanları da…

Bugünün Türkiye’sinde Polis takibinde olanlar sadece bu eylemlerin kahramanları değil… !!!

Garip ama, bugünlerde polis takibinde olan polisler de var… !!!

Haklarında soruşturma açılanlar da…

Açığa alınanlar da…

Dava açılanlar da…

Nefret!..

Başbakanın açıkladığı demokrasi paketi ile biraz daha demokratikleştik. Sanırım en son ileri demokrasi aşamasındaydık şimdi ise çok ama çok ileri demokrasinin sahibi olduk.

Ancak ortada bütün dünyanın yanlış bildiği bir bizim başbakanın doğru bildiği bir şey var. O da demokrasinin anlamı. Dünyanın tamamının iddiasına göre demokrasi özgürlük içerir. Amacı özgürlükleri daha da genişletmektir. Tabii bu iddiaları tamamen yanlış. Aslında demokrasi insanların duygu ve düşüncelerini, hatta teknoloji imkân beyinlerinden geçeni bile denetleyip kendi iktidar çıkarlarına uygun olmayanları ucu açık suç sebebi haline getirip cezalandırmak, bu yolla da yaratmak istedikleri tek tip, biat eden, sormayan, düşünmeyen, araştırmayan topluma ulaşma aracıdır. Yani bu bizim iktidara göre böyledir.

Türkiye'de Siyasi Partiler

Türkiye’de 75 siyasi parti var. Ancak seçime katılacakların sayısı ancak 22 adettir.
 
Partiler ve kuruluş tarihleri;
1- Demokrat Parti (DP) 23.06.1983
2- Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) 07.07.1983
3- Millet Partisi (MİLLET) 22.03.1984
4- Demokratik Sol Parti (DSP) 14.11.1985
5- İşçi Partisi (İP) 02.03.1992
6- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 09.09.1992
7- Genç Parti (GENÇPARTİ) 26.11.1992

Bir Siyasi Operasyon Olarak Fatih Terim'in Galatasaray'dan Koparılması

Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
2 Ekim 2013

Fatih Terim, Galatasaray’dan üçüncü kez ayrıldı. Bunların hangisinde gitti hangisinde gönderildi; aslına bakılırsa bu konuda netlik yok ve dikkat edilsin, ilk ve son gidişinde takım zirvede bulunuyor. ‘96-’97 sezonunda, oldukça zor günlerde Gs’ye teknik direktör yapılan Terim, gerçek manası ile bir mucize yarattı; kısıtlı olanaklar, çıkarcı yöneticiler, ümitsiz oyuncularla müteşekkil takımı bir başarı abidesine çevirdi. Rüya nasıl başlamıştı, uzatmaya lüzum yok, bir röportajında, Popescu, Gs’ye geldiği ilk günlerde, Ali Sami Yen’de bir maç sonrası akmayan duşun altında, nereye düştüğünü düşünüp ağladığını anlatıyor, yeterlidir. Türkiye liginde oldukça başarılı, Avrupa’da ise bir o kadar başarısız olan takım, dünyada az rastlanacak bir formla 4 kez üst üste şampiyon oldu, 2000’de, namağlup, Uefa Kupası’nı alıp sınıf atladı.

Ak Parti İktidarı ve Muradına Eren Dindarlar

Başı bağlı eşlerini laikçileri öfkelendirmemek için hiç istemeyerek görünmez kıldılar,

Namazlarını gizli kapaklı eda ettiler,

Tespihlerini hep sakladılar,

Ramazanlarda oruç tuttukları belli olmasın diye bin takla attılar,

Cuma namazlarını kıldıkları belli olmasın diye hep gizlediler,

İyi pozisyonlara inançlarından dolayı hiç gelemediler,

Hatta takunyalı oldukları için profesyonel yaşamdan hep bertaraf edildiler,

Başörtülerinden dolayı okuyamadılar,

Sırf dindar oldukları için gazete ve dergilerde hiç yer alamadılar,