Kasım 2013

Tarihsel Süreç İçerisinde Kadın Hakları ve Türk Devrimi

Tarımsal yaşamın başlamasıyla özel mülkiyete dayalı bir hayat söz konusu olmuştur. Bu yaşam modeli kadını ikinci plana atmıştır. Özel mülkiyetle beraber gelen miras, kadının cinselliğini de denetim altına almaya başlamıştır. Bu ve birçok nedene dayanarak kadının üzerinde baskı kuran söylemler geliştirilmiştir. Yani “Ataerkillik” üzerine inşa edilen her toplumda, kadınlık, erkeklik tarafından inşa edilmiştir. Fransız Devrimi kadınların da haklarının peşinden koştuğu bir harekettir. Üç noktada filizlenen bu hareket özgürlük, dayanışma ve eşitlik ekseninde cereyan etmiştir, ancak binlerce yıllık geleneği tersine döndürme anlamında bir girişim olarak kalmış, kadının ataerkil anlayışı değişmemiştir. Bu noktada en önemli dönüm noktası Fransız Devrimi sonunda yayınlanan Yurttaş ve İnsan Hakları Bildirisi’dir. Bu önemli noktadan sonra kadın hakları için mücadele edenlerin adları duyulmaya başlanır: Fransa’dan Olympe de Gauge, İngiltere’den Mary Wollenstonecraft gibi kadınlar hareketin öncüsü olmuşlardır. Toplumsal değişimler sonucunda ortaya çıkan ulus-devletler, kadınların geleneksel rollerini modern bir biçimde sürdürmelerini sağlamıştır. Ortaya çıkan yeni devlet yapısı geçmişin derin köklerini yıpratmış, ama tamamen sökememiştir. Oluşturulan toplumsal, politik ve ekonomik yapıların kökeninde cinsel politikalar vardır. Bu zihniyet, eşitsizliği meydana getiren yapılara sinmiştir. Ataerkil toplumun bir parçası olan kadını tanımlayan ögeler, kadın tarafından yaratılmamıştır. Yani bu, erkeklerin yarattığı ve onun gereksinmelerine karşılık gelecek kadındır. Erkek kendi ahlakını yaratmıştır ve bu yaratımla kadını bağımlı kılmıştır. Bu ahlak düzeninde erkek kendi kimliğini bulabilmek için, kadının üstünde bir iktidar yaratır. Bu bir süreçtir ve erkek, kendi kaynağını bu süreç içinde alır. Erkek karşısında kadını ikinci plana atan kültürün derinleşmesine yardımcı olan bir diğer nokta ise din kurumunun gelişmesidir. Mesela Hıristiyan teolojik felsefesi, kadını, “günahın sembolü” olarak görür.

Kathimerini'deki Yazım (2/3)

Yunanistan'da yayınlanan Kathimerini gazetesinin 3 Kasım 2013, Pazar tarihli sayısında çıkan yazımın ikinci bölümü:

 

Sorulan Üçüncü soru; "Başmüzakerecilerin Atina'ya ve Ankara'ya gerçekleştirecekleri ziyaretler çerçevesinde sizin bir beklentiniz var mı?" şeklindeydi.

Bu soruyu aşağıdaki gibi yanıtladım:

Yerel Seçimlerde Oy Kullanacaksanız Oyunuzu Hangisi Belirler?

Parti
32% (101 oy)
Aday
22% (68 oy)
Parti ve Adayı Birlikte Değerlendiririm
47% (147 oy)
Toplam oy: 316

Modernizmin Cahil Ettikleri

Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
1 Ağustos 2012

Söylemesi zor ve ağır geliyor; ama maalesef, ülkemiz ve halkımız, on yıldır, AKP-Cemaat ittifakınca yönetiliyor. Sahip olduğumuz veya olmaya çalıştığımız tüm değerlerimiz, gözümüzün önünde yok ediliyor. Yok edilemeyenlerse, görülmemiş bir hızla dönüştürülüyor. On yılın özeti olabilecek sihirli sözcük budur bizce: Dönüşüm.  Ve dönüşüm, Kafka’nın da bir kitabının adı olmakla beraber, pek çok zaman yanlış anlamda kullanılıyor ve değişimden daha geniş ve özel bir anlam ifade ediyor. Sonradan ne yaparsanız yapın, dönüşen şey tekrar eski halini alamıyor.  

Dönüşüm, aslolarak, solcuların işidir. Eskiyi yıkmak, yıkılanın yerine yenisini koymak ve bu yeniyi sonsuza dek korumak ve kollamak, devrimciliğin çok genel bir tarifi olabilir. Olabilir; ancak, evvela, solun ve solcuların kendini koruması şart, şarttı. Hep söyledik, devrimciler için, bugünün asli vazifesi, dönüşmemektir. Zira, mevzi ve yığınağın nerede ve ne şekilde kurulacağı ve yapılacağı; bundaki başarıya ilişkindir.

Türban ve Atatürk-2

Referans İçerik: 
Türban ve Atatürk-1

Modern Türk-Anadolu kadını, Cumhuriyet’i İslam’a düşman bir olgu gibi göstermek isteyenlerin temel hedeflerinden birisidir. Cumhuriyet’in ‘kadın portresi’ onlara göre batı ahlaksızlığının taklidi, dinin emrine bir karşı geliştir. ‘Modern’ kelimesine bile alerjileri vardır.
 

Bir tek saç telini ahlaksızlık ve tahrik sebebi olarak gören cenaha ne yazsanız, ne anlatsanız boş elbette. Bu yüzden onların ikiyüzlülüğünü-cehaletlerini sergilemekten başka şansımız yok. Taasuplaşmış beyinlerin ilacı da…

 

Onlar Anadolu kadınını erkeğe köle, ikinci,üçüncü,dördüncü eş pardon karı yapmak derdinde iken Atatürk’ün Anadolu kadınına vefası şu sözlerinde gizlidir;

Kathimerini'deki Yazım (3/3)

Yunanistan'da yayınlanan Kathimerini gazetesinin 3 Kasım 2013, Pazar tarihli sayısında çıkan yazımın üçüncü ve son bölümü:

 

Sorulan Beşinci ve son soru "Maraş konusu tekrardan gündemde. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?" şeklindeydi. gerçekte bu soru söyleşinin can damarını ve en önemli kısmını oluşturmaktaydı.

Bu soruyu aşağıdaki gibi yanıtladım;

Laik Devlet Anlayışı ve Kemal Atatürk

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
04.11.2013

Cumhuriyet döneminden günümüze kadar, bir takım din adamları, Kemal Atatürk’ü dinsizlikle, deccal ve diktatör olmakla suç lamışlardı. Bu iftiralarla  yetinmeyen dindar kisvesi altında saklananlar, Atatürk’ün annesi için ‘Genelev’  kadını diyerek iftiraların kapılarını ardına kadar açmıştır. Bunları yaparken; Atatürk’ün ilke ve inkılaplarını, Modern Devlet anlayışını da demir parmaklıklar arkasına hapsetmiştir.

Elbette bunun nedenleri; din tüccarlığı yaparak, verdikleri fetvalarla devleti ve halkı istediği yöne çeviren ‘yabancı aşağı’ din adamlarının bu menfaatlerinin hilafetin kaldırılmasıyla ellerinden çıkmış olmasıdır. Kemal Atatürk; Cumhuriyeti ilan ettikten sonra kokuşmuşluğun, hurafelerin ve din dışı anlayışların kaynağı olarak gördüğü tekkeleri ve zaviyeleri kapatmıştır.

Barnabas İncili Ve Şüpheli Ölümler

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
09.11.2013

Barnabas İncili, Roma Katolik Kilisesi tarafından yasaklanan İncillerden birisidir. Asıl adı Yusuf olan, İsa'nın öğrencilerinden Barnabas tarafından yazıldığı iddia edilmektedir.

Barnabas İncil’inde teslis inancı reddedilmiş ve İsa'nın ilahlığı kabul edilmemiştir. İkinci olarak, Barnabas İncil’inde İbrahim tarafından kurban edilmek istenen kişi İsmail olarak gösterilmiştir. Oysaki Hıristiyanlık inancında İbrahim'in İshak'ı kurban etmek istediği benimsenmiştir. Barnabas İncil’inin yasaklanması 325 yılında gerçekleşmiştir. Bazı kişilerin iddialarına göre İznik Konsili'nin toplanmasından çıkan karar doğrultusunda teslis inancı resmiyetleştirilip Katolik Kilisesi için o ana kadar yazılan üçyüz farklı İncil'den sadece teslis inancını benimseyen dört tanesi kullanılmak üzere seçilerek diğer bütün İncillerin yok edilmesi kararı verilmiştir. Barnabas İncili de bu yasaklanıp yok edilen İncillerin içerisinde bulunmaktadır fakat bu iddia herhangi bir şekilde kanıtlanamamıştır. Bugün elde mevcut olan en eski Barnabas İncili nüshası, 1709 yılında Prusya Kralı'nın sarayında danışman olarak çalışan Krimer'in elinde bulunmuş olup İtalyanca olarak yazılmıştır.

Modern Dünyanın Demokrat Diktatörleri!

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
05.11.2013

ABD ve yol arkadaşı Avrupa ülkeleri, yaşadıkları enerji sı-kıntılarından kurtulmak için çeşitli projelerle İslam ülkelerine saldırmaktadır. ABD, BOP kapsamında öteden beri yandaşı ola bir kısım Arap ülkeleri liderlerine BOP eşbaşkanlığı vazifesi vermiştir.

Bu BOP kadrosu, İslam ülkelerinde huzurun, barışın ve demokrasinin olmadığını ileri sürerek ‘Yasemin Devrimi’ ve ‘Arap Baharı’ gibi suni halk ayaklanmaları başlatmıştır. Arap coğrafyasında öyle bir rüzgar estirildi ki; Fas’ı, Tunus’u, Cezayir’i, Libya’yı ve Mısır’ı kökünden salladı. Bu ülkelerde liderler devrildi, rejimler değiştirildi. Arap ülkeleri, emperyalistlerle birlikte yürüdüğü bu kanlı yolda kardeş kanının dökülmesine omuz verdi, alkış tuttu ve bayram yaptı! Yerle bir edilen bu İslam ülkelerinde taşlar yeniden döşenmeye, ABD ve işbirlikçilerinin istediği lider kadrolar yeniden belirlenmeye başlandı. Netice itibariyle işgal edilen İslam ülkelerinde enerji kaynakları yağmacıların ve işbirlikçilerinin ellerine geçti. Bununla yetinmeyen ABD ve işbirlikçileri, işgal ettikleri ülkeleri etnik ve mezhep kavgasına sürükleyerek kan ve gözyaşı üzerine kurulacak ABD İmparatorluğu’nun temellerini atmaktadır. Bu ülkelerde halen Müslüman kanı akmakta, binlerce çocuk öksüz ve yetim kalmakta, binlerce kadın dul kalmakta ve namusları kirletilmektedir. İşte; ABD ve işbirlikçilerinin insanlığa armağanı bu hazin tablo olmuştur!

Yöneten Erkekler, Yönetilen Kadınlar

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
08-11-2013

Sahi İSLAM hangi ara ERKEKLERİ yönetenler olarak atadı?

Peki ya KADINLAR… !!!

Hangi ara yönetilenler sınıfına dahil edildi?

Nasıl oldu da İslam’da, kontrol eden ve edilenler bu kadar keskin çizgilerle ayrıldı?

Oysa ki kontrol eden Yaratan değil miydi ve kontrol edilenler de erkekler ve kadınlar… !!!

Tamam da bu değişen hiyerarşide saltanatını ilan eden erkeklere bu payeyi kim uygun gördü?

 

Birilerinin kullandığı bir ifade var… !

“Dinin Saltanatlaşması” diye…

Sahi BUGÜN yaşanılan şey bu mu?

Hani yaşadığımız şey…

Bizlere yaşattırılan şey…