Kasım 2013

Kızlı-Erkekli Yanılgı!

Yazar: 
SADULLAH BAKIRTAŞ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
12.11.2013

Geçtiğimiz hafta gündem Başbakanın “kızlı-erkekli evler” demesiyle alevlendi. Siyasi kanatlar, sivil toplum örgütleri olayı direkt olarak hedef gösterme ve kızlarımızın ötekileştirmesi olarak yorumlandı.

Ankara da kulisler de namus bekçiliği devlete mi kalmış söylentileri özel hayata müdahaleye kadar birçok söylemlerde bulunuldu. Televizyon kanalların da yapılan bazı programlara gençler çıkarılarak düşünceleri alındı. O ekranların birin de bir öğrenci dikkati mi çekti aynen söylediği cümle şu “Ben bu ülke de Kur’an’ın Kuralları ile değil Hukuk kuralları ile yönetilmek istiyorum” Tartışmalar devam ederken birden sosyal medya da Hz. Ömer’e ait olduğu bir kıssa dolaşmaya başladı ve bu kıssa’yı en çok kullananlar ise Kur’anla yönetilmek istemeyenlerdi. Evlere yapılacak olan baskınlara karşı bir anda İslam’a sığınmaya başladılar.  İşte o Kıssa ;

Ana Karadan Uzakta, Bir Ada'da...

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
11-11-2013

Adnan Menderes'in yıllarca tutuklu kaldığı ve sonunda da idam edildiği Yassıada'nın ismini Demokrasi ve Özgürlük Adası olarak değiştirdik değiştirmesine de, Türkiye’de ha bire gaz sıkıp copladığımız, bu da yetmezmiş gibi ellerine kelepçe vurduğumuz demokrasimizi bir türlü adam edemedik, ayakları üzerine doğrultamadık… !!!

Hatta adresi ne hayat oldu o demokrasinin ne de morg…

O yüzden de yaşamla ölüm arasında gittik geldik…

Durduğumuz anlar mı?

Kaybolmuştuk… !

Düetli Yorum

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
16.11.2013

BOP Eşbaşkanlığı, AKP hükümetini bir hayli yıprattı. BOP Eşbaşkanı olmakla gururlanan ve BOP kap samında üzerine vazifeler yüklendiğini ve bu vazifeleri yerine getirmek zorunda olduğunu söyleyen başbakan, şimdi yalnız ve ça-resiz kalmanın şaşkınlığını yaşıyor. BOP Eşbaşkanlığı yapmanın ‘Baldıran Zehiri’ içmek anlamına geldiğini bizzat başbakan söylemişti. İnsanlar, bu söz üzerine biraz düşündüğünde çeşitli fikirler üretebilir ve yorumlar yapabilir. Bir insan neden ‘Baldıran Zehiri’ içmek zorunda kalabilir? Bu zehri kim ‘Bal Şerbeti’ diye başbakana sunabilir? Bu soruların cevabını elbette Başbakan daha iyi bilir.

Kızlı Erkekli…

Demokrasi çoğunluğun azınlığa tahakküm değil tahammül rejimidir. Tam tersi de geçerlidir. Azınlığın da çoğunluğa tahakkümünü önleyen rejimdir. Gerçi bazı şark kurnazları kendi hastalıklı düşünce ve ideolojileri uğruna demokrasi tanımını her zaman iğfal etmişlerdir ve etmektedirler. Ama tarih bu davranış sahiplerinin hak ettikleri sefil sona nasıl ulaştıklarını anlatan olaylarla doludur.

Son dönemde başbakanın gündeme oturttuğu kızlı erkekli yaşama müdahale oyununun aslında dini bir kaygı değil yaklaşan seçimlere dönük bir oy kaygısı olduğunu günün yirmi dört saatini de uyuyarak geçirmeyen herkes biliyor. Ancak başbakanın bu çabalarını sahibi olduğu basın ya hararetle onaylıyor, sanki olması gereken bir şeymiş gibi gösteriyor, ya da görmezden geliyor. Onlarda her zamana uygun penguen belgeselleri yeterince mevcut.

Politik Hipnoz Çerçevesinde Erdoğan Kültünü Okumak

Dünya politik tarihinde kutuplaşmalar ve iktidarlar ideolojik akslarda karşılık bulur: Sol-sağ, muhafazakar-seküler, Katolik-protestan, suni-alevi, liberal-sosyalist v.s. bu ötekileştirme hareketi siyasetin doğasından kaynaklanır. Schmitt’in dost-düşman ayrımı, bu konuda temel atıf kaynağı olsa da ötekileştirmenin Foucault tarafından yazına kazandırıldığı bir gerçektir.

Türkiye’de de 2000’lere kadar bu denklem işlemiştir. Merkez sağ-sol, devletçi-liberal ötekileştirmesine yaslanan Türk siyasal hayatı, Soğuk savaşın bitimi ile milliyetçi atıflarla daha sık karşılaşmış ve en öne çıkan nokta Türk-Kürt ötekisi/düşmanlığı yeni düzende yerini almıştır.

Recep Tayyip Erdoğan, soğuk savaş öncesi politikacılarından olmadığı için yeni düzenin “kurucusu” olarak yansıtılmıştır. Eski siyasetçiler; Ecevitler, Demireller, Erbakanlar, Türkeşler soğuk savaş dönemi politikacıları olarak bilindiği ve ömürlerinin en aktif kısımlarını bu devirde siyasete vakfettikleri için değişen paradigmaları ele almakta yetersiz kalınca, Çiller ve Yılmaz ile ara geçiş formları denenmiş, Türkiye’nin “kontrollü salınım model ülkesi” olması düşüncesi merkez sağ yahut yeni sağ akımlara yaslanamayacak bir ülke olduğunu ortaya koymuştur.

Bal Tuzağı Yahut Kaset Tezgâhı

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
25.11.2013

Evet, sevgili dostlar biliyorsunuz seçimler yaklaşıyor ve her seçim yaklaştığında ortaya bazı kasetler dökülüyor. Malum bu kasetler genelde bel altı tuzak olarak da bilinen ‘’Bal Tuzağı’’ şeklinde oluyor. Özellikle bu kasetlerin etkisi Psikolojik harbin en etkili biçimlerindendir. Geçmişte bu kaset olayları ile siyasette önemli depremler meydana gelmişti. Deniz Baykal olayı ve bazı MHP’li vekillerin seçim öncesi çıkan kasetleri en önemli örneklerdendir.

Geçenlerde çok sevdiğim ve fikirlerine her zaman itimat ettiğim bir dostumla kitapçıda gezerken, ‘’Bal Tuzağı’’ adlı bir kitap gördük ve hemen ayaküstü sohbete başladık. Kahve içmek için bir yere gittik ve sohbet daha da derinleşti. ‘’Bal Tuzağı’’ hakkında epey konuştuk. Bu tuzağı kullanan çok etkili İstihbarat teşkilatları vardır. Bunlardan, Mossad, CIA, MI6 ve İran İstihbarat Teşkilatı Savama en önemlileridir. Özellikle İran son dönemde bu konuda ülkemizde epey yol almıştır. Ayrıca Belçika İstihbaratı da bu yöntemi kullanırmış. Özellikle Soğuk Savaş döneminde ülkeye gelen yabancı öğrencilere ilk önce kadınlar yanaşırmış sonra yakınlık kurulunca ajanlık yapmaları istenirmiş.

Cemaat Hükümetin Sevmediklerini Çok Seviyor…

Cemaat Alevileri çok seviyor. Zaman Gazetesi’nin reklamı; Alevi Dede ile Cami Hocası yan yana, pek mutlular, ikisi de Zaman Gazetesi okuyor. Çiçek yolan adamlar mı, çiçeğe sevgi ile bakarak, çaylarını yudumlayan adamlar mı? Biri tv reklamı diğeri ise billboard. Her ikisi de uzlaşmacı, sevgi dolu ve mutlu. Bu adamların Cemaat tarafından pompalanan mutluluk dönemleri tam da hükümetin Alevilere açılım sürecinde hiç bir şey vermediği, Kürtlerin ise Hükümetten bir türlü istediklerini alamadığı sürece denk düşüyor. Düşündürücü…

Cemaat Mustafa Sarıgül’ü çok seviyor. CHP ile barışması, Kılıçdaroğlu tarafından kucaklanması, Gürsel Tekin anılmazken, Cemaatin sayfalarında hallice yer kaplaması tesadüf mü acaba? Sarıgül Cemaatin da desteği ile İBB Başkanlığı için kime karşı ısındırılıyor? Kadir Topbaş’a karşı mı hükümete karşı mı? Kuvvetle muhtemel Hükümete karşı. Peki İBB el değiştirirse dengeler kimin aleyhine olur, elbette hükümetin. Cemaat Sarıgül’ü pompaladığına göre önemli bir kalenin Hükümet’ten çıkmasını istiyor. Duyduğuma göre Ankara için de ciddi çalışmalar varmış, İzmir için olmayacağı ne malum. Acaba Hükümet sahillere Suriyelileri yerleştirerek karşı atak mı yapıyor ve bu atak bu üç büyük ilin kaybedilmesinin karşılığı olabilir mi?

Müzakereleri DIKO Zehirliyor

DIKO Kıbrıs Rum tarafında bir siyasi parti.  Türkçeye çevrilmiş adı da Demokrat Parti. Kurulduğu günden beridir hep 3. sıradadır. 1924 yılında kurulmuş, Komünist ideal ve doktrinlerin partisi olan AKEL genel ortalamada 1. sırada, Glafkos Klerides'in kurduğu DISI genel ortalamada 2. sıradadır çoğunlukla.

DIKO'nun kurucusu, EOKA'nın aktif yöneticilerinden ve Makarios'un ölümünden sonra Rum Yönetimi başkanı seçilen Spyros Kyprianou'dur. DIKO'nun çizgisi milliyetçi, felsefesi de (Büyük) Yunan Milliyetçiliği olup "Megali Idea"yı gerçekleştirebilmektir. Bu nedenle de Kıbrıs adasının ezelden beri bir Yunan adası olduğunu ve Yunanistan'a bağlanması gerektiğini savunur. Kıbrıslı Türkleri adaya 1571 yılında misafir gelmiş addeder ve azınlık haklarından fazlasını hak etmediklerini parti politikası içinde ilke edinmişlerdir.

Beklenen Olmaya Başladı

Beraber yürümüşlerdi bu yolda. Beraber ıslanmışlardı yağan yağmurda. Şimdi yol da bitti, yağmur da…

Ortak düşmanları vardı. Bu düşmanın adı ılımlılara göre stotüko, radikallere göre Kemalizmdi.

Biri teknik destek sağladı, (medya, dinleme-sızdırma vs.) öbürü halkı yokladı. Baktı uyuyorlar, yasaları çıkardı yolunu açmak için.

Biri Ergenekondan çıktı, biri Balyozu indirdi…

Artık heryer sütliman (mı acaba)…

İki cambaz bir ipte oynamaz derler… İpteki cambazı düşürdüler ve ipe kendileri çıkmaya kalktılar. Ancak iki cambaz bu ipte olmaz…

İran'a Yapılanlar (1)

İran binlerce yıldır var olan bir devlet. İmparatorluklar kurmuş, bir dönem Kıbrıs adasını bile fethedecek denli genişlemiş, Anadolu'yu boydan boya geçip, şimdiki Yunanistan topraklarında bulunan kent devletlerine saldıracak denli yayılma gücüne ulaşmış, kökleri tarihin derinliklerine kadar inen bir devlet.

 

Çağımızda topraklarında çıkan petrol ve doğalgaz nedeni ile geliri yüksek olan, kendi kendine yetebilmek ve dışa bağımlı olmamak için çabalayan bir ülke İran. Halkının büyük bir kısmı Şii. Sonra Sunni'ler, sonra da az sayıda olsalar bile Bahai'ler ve çok az sayıdaki Yahudi'ler geliyor, dinsel sınıflamada.