Aralık 2013

Takiye Ustaları 7/24 Çalışıyor…

Ülkemizde kimsenin yeterince çalışmadığını söylersek haksızlık etmiş oluruz. Mesela takiye ustaları 11 yıldır inanılmaz bir çalışkanlık örneği gösteriyorlar. Artık öyle bir duruma gelindi ki, onların söylediklerinin gerçek olup olmadığına kendilerinin bile net karar verebildiğine inanmıyorum.

Gayretkeş bazı siteler “takiye” kelimesine bazı değişik anlamlar yükleseler de hemen hepsinin ortak kabulü olan tarif, olduğu gibi görünmeyen ve göründüğü gibi olmayan tarifidir.

Normal yaşamda bu tür kişiler için söylenen birçok tarif ve isim vardır.  Bu kişiler güvenilmez, sözlerine itimat edilmez kişilerdir. Öyle ya; Bu tür bir insanla kim beraber olmak, onunla ortak bir şeyler yapmak ister?

İran'a Yapılanlar (2)

Referans İçerik: 
İran'a Yapılanlar (1)

Buşehr’de bir adet orta boy reaktörün yapımı için Ruslar hükümeti ile iki tane de küçük boy reaktörün yapımı için Çin hükümeti ile anlaşma yaparak nükleer tesis yapımı işine iyice girdi.  Nükleer tesislerin kurulup çalıştırılmasından sonra bu tesislerdeki nükleer çekirdeklerle nükleer bomba yapmak kolay ve kısa süreli bir çalışma istemekteydi sadece.

İran’ın bu girişimi ABD ve İsrail’i son derece rahatsız etti ve ABD, Çin üzerinde yoğun politik baskı kurarak, İran ile imzaladığı anlaşmayı iptal ettirmeyi başardı. Rusya ise anlaşmaya sadık kaldı ama reaktörün yapımını çeşitli bahanelerle incir ipi gibi uzatarak yirmi yıla yaydı. Uranyumun kendisinden satın alınmasını ve atık çekirdeklerinde kendisine iadesini olmazsa olmaz koşul olarak masaya koyunca, nükleer tesis devreye giremedi.

Kızlı Erkekli Tartışmalar

Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
18 Kasım 2013

Türkiye siyasi kamuoyunun, bir anda alevlenen ve en geç bir hafta sonra, hiç olmamışçasına rafa kaldırılan anlamsız tartışmalarından biri daha geride kalmak üzere. Malum, Tayyip Bey, yine herkesi, hasmını, dostunu şaşırtan, acaba gerçekten dedi mi bunu, dedirten bir tez ile yeniden ve güçlü bir polemikle gündem yarattı; takip eden haftanın bütün muhalefet partilerinin Meclis grup toplantıları, Tv’deki tartışma programlarının tamamı, gazete, dergilerdeki köşelerin tümü; konuya ayrıldı. Bu, Akp’lilerin huyudur, kritik zamanlarda ortalığı karıştırıp asıl önemli olanı gizlerler, yollu bir kanı var ya herkeste, bunu yineleyecek değilim; ancak, çok ama çok önemli olan ve Türkiye halkının dörtte birini doğrudan ilgilendiren kıdem tazminatı toplantılarının bile bu esnada güme gidişi de bir gerçek. Burada asıl suç ise muhalif etiketli kişi, parti ve çevrelerindir. Zaten konumuz da budur.

Atatürkçü Cumhuriyet Rejimi; Neden Bu Hallere Düştü? (I)

Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 2013 tarihinde 90 yılını tamamladı. Antiemperyalist ve anti feodal temelde Atatürk’ün felsefesine göre biçimlenen Türkiye Cumhuriyeti devleti; 90 yılda birçok inişli çıkışlı aşamalardan geçmiş, derin ve köklü devrimler ve reformlar yaşamış, demokratik- anti demokratik hatta faşist, sivil asker darbeler yemiştir. 90 yıl sonra özellikle 11 yıl süren AKP iktidarının getirdiği bir aşamada Atatürkçü Türkiye Cumhuriyetinin geldiği son durumuna önce bir göz atalım.

Ülkemiz; 11 yıldır, kendini muhafazakâr demokrat olarak adlandıran gerici, emperyalist işbirlikçisi AKP tarafından yönetiliyor. AKP iktidarı, ekonomiyi büyük ölçüde borç ve sıcak para üzerinden finanse ediyor. Bütün cumhuriyet hükümetlerinin 79 senede inşa ettiklerini AKP iktidarı, 11 yılda haraç mezat satarak özelleştirdi. Üstelik 11 senede dış borç, 129 milyar dolardan 367,3 milyar dolara çıktı. Türkiye devletinin Aralık 2012 sonu itibariyle borç tutarı ise 103,2 milyar dolar. Bunun dışında ülkenin finans portföylerinde bulunan yabancı sıcak para miktarı 120 milyar dolar. Yani ülkenin 2012 yılı itibariyle toplam borç stoku 590,5 milyar dolardır. Türkiye’nin 2012 Gayri Safi Milli Geliri cari fiyatlarla 786,3 milyar dolar olduğuna göre ülkenin gelirine göre borçlanma oranı, % 68,4 tür.

Karagöz-Hacivat Oyunu: İran ve Amerika

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
03.12.2013

Son yıllarda izlediği dış politikada her ne kadar bazı yanlışlarda olsa Ortadoğu’da etkinliğini arttıran Türkiye, birçok uluslararası oyunu bozmaya başladı. Amerika, İran ile yapılan son anlaşma hamlesi ile Rusya'nın güneye inmesine set çekerken Türkiye'yi de öteliyor. Türkiye Batı dünyasında imaj kaybettiği ölçüde; İran imaj kazanıyor. Bana öyle geliyor ki; Ortadoğu’da, İran eksenli derin bir hesap var. ABD, İran ve İsrail; hala Ortadoğu siyasetinin üç büyük ve derin oyuncularıdır. Türkiye’nin ise oyuncu olmasına izin verilmiyor.

Hıristiyan Batı dünyası, Suriye’ye, daha 5-6 sene öncesine kadar savaş açacağı izlenimi veriyordu. Ancak bu olmayınca, Türkiye’yi dengelemek ve dizginlemek için tam tersine hareket etmeye başladı. Suriye’de Beşşar Esad’a güç ve enerji sağladı.

Hasbihal (Bir Gezi Tutsağına Mektup)

Yazar: 
Sevda EĞER
Yazının Yazıldığı Tarih: 
03.12.2013
Miraç Vayiç ve tüm Gezi tutsaklarına…
 
Ne zaman umutsuzluğa kapılsam, mutsuz olsam, başım derde girse, bir hal çare bulamasam “günün ilk ışığını” dinlerim. O şarkıdaki madenci olurum; yerin yedi kat dibinde havasız, susuz, çaresiz bekleyen... Tıkırtılar tedirgin eder ilkin beni, sızıntılar, kayan taşlar... Göçmeye devam ediyor sanırım kendi kazmamla kazdığım topraklar...  Ama sonra umut der ki birden o sesler seni bulmaya çalışanlar, o sesler seni arayan dostlar... Tanıyan tanımayan insanlar ismini okumuşlar yoklar listesinde ve “işte orda, o var” diye açılacak ilk çukurdan sana el verecekler. Uzanan bileklerinden tutacak bir el katarak ardına pırıl pırıl bir günün ilk ışığını... Bekle…

Eroğlu-Anastasiades'e İki Devlet Gösterdi

25 Kasım Pazartesi gecesi KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu ile Rum lider Nikos Anastasiades ara bölgedeki "Chateau Status" adlı restorant'da buluştular ve görüştüler.

Doğal olarak ben de oradaydım. Görüşme ekibinin bir parçası olarak değil, bir TV kanalının ekran konuğu olarak, siyasi yorumcu sıfatıyla oradaydım. Yayın Cumhurbaşkanı Eroğlu gelmeden yarım saat önce başladı ve neredeyse 20.00'e kadar devam etti. Sunucu 1.5 saat kadar hem beni konuşturdu, hem de seyircilere Cumhurbaşkanlarının gelişlerini, binaya girişlerini ve diğer olayları aktardı.

Rum lider Anastasiades bir şark kurnazlığı yaparak, Cumhurbaşkanı Eroğlu'nu ara bölgede görüşmeye davet etti ve niyeti de, ki yaptığı açıklamalar bunu teyit etmektedir,  Eroğlu'nu görüşmeden sonra dünyaya " Türk tarafının anlaşılamaz lideri" olarak lanse etmekti...  Olmadı ve bunu başaramadı. Aksine kazdığı kuyuya kendisi düştü.

Bu Milletin Adı Nedir?

Adı bilinmeyen, söylenemeyen, söylemekten çekinilen bir millet olduk çıktık…

Adı Türkiye Cumhuriyeti olan ve Atatürk’ün dediği gibi ‘Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti’ denilen ve  manası ‘Türkler’in yaşadığı yer’ olan bir ülkede böyle bir sorun ortaya çıkartanların iyi niyetli olduklarını, tarihten ders aldıklarını düşünmek oldukça güç…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her yerde, ‘tek millet, tek bayrak, tek devlet’ dese de, bu milletin adını söylemekten imtina etmekte.

AKP’li milletvekilleri hiç çekinmeden ‘Türk diye bir ırk’ yok demekte…

Anastasiades'i Zor Günler Bekliyor

Geçen hafta sonu, Güney Kıbrıs'ın siyasi yapılanmasında  3. parti konumunda olan DIKO'nun (Demokrat Parti)  Başkanlık seçimine yönelik Genel Kurulunda Nikolas Papadopulos'un yaklaşık 500 oy farkı ile "Genel Başkan" seçilmesi çok da sürpriz bir gelişme değil.

 

Gerçekte seçimi kaybeden Marios Garoyan Kyprianou ailesinin adayı iken, Nikolas Papadopulos da Papadopulos ailesinin adayıydı. İşin özünde yarışanlar Marios Garoyan ve Nikolas Papadopulos değil, Kyprianou ailesi ile Papadopulos aileleri, 1 Aralık günü yaşanan ise tam bir parti için iktidar kavgasıydı.

DIKO, Makarios’un sıkı takipçisi ve çömezi Spiros Kyprianou tarafından 1976 yılında kuruldu. Spiros Kyprianou da aynen Glafkos Klerides gibi 1950 yılında Başpiskopos seçilen Makarios’un seçildiği günden beri yanından ayrılmayan, 1955’de EOKA’nın kuruluşunda rol almış, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilk kabinesinde Bakanlık yapmış, 1960’lı yılların başında Türkleri organize bir biçimde imha etme çalışmaları başlatılan “Akritas Planı”nın hazırlanmasında ve uygulamaya konmasında önemli görevler yapmış, Makarios'un ölümünden sonra da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) 2. Başkanlığına seçilmiş bir Rum politikacı.

Chp'nin Derdiyle Gerilenler

Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
26 Kasım 2013

Deniz Baykal’ın 2010 yılındaki kaset komplosu ile Chp’nin genel başkanlığından tasfiyesinin ardından, Önder Sav’ın elinden tutup lider yaptığı Kemal Kılıçdaroğlu, göreve başlar başlamaz, Türkiye siyasi kamuoyu yeni bir tartışmaya girişti; Akp ile her şeyin başına yeni sıfatını ekleyenler, gecikmeden Chp’yi de yeni önadıyla anmaya başladılar. Tabii bu, herkes için farklı bir anlamda idi; örneğin liberaller bunu beğenerek, sosyalistler beğenip-eleştirerek, ulusalcılar küfrederek kullandılar yeni Chp lafını. Zira, düzen ve sahipleri ve onların yandaşları açısından, düzene bir alternatif sunmasa da onu değiştirmeye yönelik düşünce ve kişilerin içinde barındığı bir parti olan Chp’nin bu durumu, Chp’nin sadece statükocu olduğuna işaretti ve yeni olma zamanı gelmişti.