Mayıs 2014

Kıbrıs Sorunu Şöyle veya Böyle Çözülecek

Atun: “Kıbrıs sorunu şöyle veya böyle çözülecek”

Cumhurbaşkanlığı Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ata Atun, Türkiye'nin önde gelen Kültür ve Bilim Kuruluşu olan "Avrasya Bir Vakfı"ın Strateji konularında çalışmalar yapan ASAM'ın (Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi) İstanbul merkez binası Konferans ve Kültür salonunda düzenlediği "Akdeniz'de Bulunan Enerji Kaynaklarının Bölge Politikalarına Etkileri"  konferansında tek konuşmacı olarak yaptığı konuşmada, Kıbrıs sorunu müzakerelerinin yeniden ivme kazanmasında doğalgazın rolüne değindi. 21. yüzyılın başında Doğu Akdeniz Bölgesinde keşfedilen hidrokarbon yataklarının, 50 yıldır süren Kıbrıs sorununun çözümüne yeni bir perspektif getirdiğini ifade eden Atun, soğuk savaş döneminde Doğu Akdeniz Bölgesinde Batı blokunun ve NATO’nun çıkarları ile bunun karşıtı olan Demir Perde bloku ve Varşova Paktı’nın çıkarlarının, 21. yüzyılda değişim gösterdiğini söyledi.

Soma'dan Sonra

Yazar: 
Devin Özgür Çınar

Bundan bir hafta önce televizyonlarımızı açtığımızda,bir yumruk yemiş gibi sendeleten Soma'daki iş cinayeti ile sarsıldı tüm Türkiye..

Sarsıldık,üzüldük..Çünkü bu ülkede işçilerin hayatlarının ne kadar ucuz olduğunu,basit önlemlerle hayatta kalabilecek işçilerin göz göre göre patronların kâr hırsı için ölüme gönderildiklerini gördük.Bu sistemde, bu gerçeği bilerek değiştiremeyeceğimiz düşüncesiyle belki çoğumuz tepkisiz, örgütlenmeden, direnmeden yaşıyorduk ..Ama bu derecesini ummuyorduk.

Hangi birini sıralayalım..TMMOB'a bağlı Kimya Mühendisleri Odası'nın Soma'da yapmış olduğu incelemelerde yapılan tespitler de gösteriyor ki bu bir kaza değil,katliam..

Biden'in Çantasında Ne Var? (1/2)

ABD Başkan Yardımcısı, tam adı ile "Joseph Robinette Biden"in çantası boş mu, dolu mu açıp bakmadım ama kafasında neler olabileceğini tahmin edebilirim. Daha doğrusu neler olduğunu.

 

Joe Biden'i tanıyorsanız, geçmişini biliyorsanız, ABD Senatosunda kimler için çalıştığını, hangi ülkenin lobiciliğini yaptığını ve hangi ülkeyi kayıtsız şartsız desteklediğini biliyorsanız niye geldiğini de kolayca tahmin edebilirsiniz.

 

Ayağının tozu ile uçağından daha inerken merdivenin son basamağında "ABD adada bir tek yasal devlet tanıyor o da Kıbrıs Cumhuriyeti"dir demesi boşuna değil. Niye boşuna olmadığını da ilerleyen satırlarda çok daha iyi göreceksiniz.

Adını Koyalım: Soğuk Bir İç Savaştayız

Seçim sürecinde yaşanan gerilimin ortalarda gezen kayıtların, kullanılan üslubun sertleşmekten ileriye geçerek kitleleri militanlaştırmaya dönüştürmesi Türkiye siyasetinin yeni bir boyut kazanmasına sebep oldu. Politika Dergisi adına yaptığımız çağrıda siyasetçilere öfkenizi yenin, halkı kurban etmeyin demeyi kalemimizin borcu olarak gördük. Söylemlerin daha da sertleşmesi sonucu artık yazının gücünü bastıran bir evreye girdik.

Şimdi daha farklı bir sürece uyandık. Seçimleri hedef olarak kendine koyanlar, istedikleri sonuca ulaşamayınca ister istemez hayal kırıklığı içine girdiler. Muhalefet unsurları artık öfkeyi daha öne çıkaran bir hale bürünürken iktidar ise totaliterliğe rahmet okutur hale geldi.  2 hafta önce, pazartesi gününe getirilen bir yolsuzluk fezleke görüşmeleri gündemi işgal etti. Televizyon yayının yasaklandığı, halktan her şeyin kaçırıldığı bir görüşme. Muhalefet tüm sertliğiyle tavrını koydu. Sonra çocuklara tecavüz vakaları artmaya başladı. Muhalefet yine tüm sertliğiyle tavrını koydu. Şimdi ise Soma’da 21.yüzyılın –iddia ediyorum, böylesi yaşanamaz- en büyük faciası ile karşı karşıya kaldık.

Bu Maden Kazalarının Sorumlusu da CHP'dir

Bütün ulusumuzun, insana değer veren tüm insanlığın başı sağ olsun. Bu acıya hiç kimsenin yüreği dayanmıyor. Kimimiz hıçkırıyor, kimimizin gözyaşları içimize akıyor. Allahtan “kazada” ölen bütün madenci kardeşlerimize rahmet, kalanlarına sabır, bu acı ile yaşama gücü vermesini diliyoruz.

Yetkililer demeçler veriyor, “kaza” durumuna vurgu yapıyorlar. Madenlerde yaşanan bu acı olaylar acaba kaza mıdır dersiniz? Yoksa birer cinayet midir? Kazadır demek, biraz kolaycılığa kaçmak, biraz bu cinayetlere ortak olmak, birazda ilerde olacak cinayetlere çanak tutmaktır. Tıpkı daha öncekilere “kaza” diyerek bu günküne çanak tuttuğumuz gibi. Kimse bu işleri Allahın takdiridir diye Allahın üzerine atmaya çalışmasın. Savaşta başkalarının topraklarını işgal için tepelerine bomba yağdırıp canlarını almak, kör kütük sarhoş trafiğe çıkıp insanlara çarpıp öldürmek ne kadar takdiri ilahi ise bu maden cinayetleri de o kadar ilahi takdirdir. Allahın hiçbir canlıya kıymayacaksınız diye emirler verdiğine inanıyorsak, onun bu kadar insanı trafoyu patlatarak öldürmeyeceğine de inanmalıyız.

ABD'nin 2. Adamının Ziyareti

Rumların, Kıbrıslı Türklere hiç bir hak tanımak gibi niyetlerinin olmadığı her ortamda ve yeni gelişmede ortaya çıkıyor.

 

Bizler, çocuklarımız ve onlardan sonra gelecek olan nesil bunlarla nasıl bir ortak devlet kurup mutlu ve mesut yaşayacağız çok merak ediyorum gerçekten. Her fırsatta bizi baskı altına almaya çalışan, her tür haktan mahrum etmek isteyen bir zihniyet, ortak devlet kurunca sihirli bir değnek dokunmuşçasına değişerek bizi mi kucaklayacak? Pek aklım yatmıyor bu işe.

Çocuklarını Küçük Asya Felaketi hikayeleriyle büyütüp, Türk askerinin adayı işgal ve istila ettiği yalanlarıyla hiç durmadan zehirleyen bir zihniyetin bunları bir çırpıda değiştirebileceğine ise hiç inanmıyorum.

“Kıbrıs’ın Dünü, Bugünü, Yarını” konferansı

Ata  Atun Erbakan Vakfı’nın düzenlediği “Kıbrıs’ın Dünü, Bugünü, Yarını” konferansında

Erbakan Vakfı’nın düzenlediği“Kıbrıs’ın dünü, bugünü, yarını” konferansına katılan Atun, Erbakan’ın Barış Harekatında gösterdiği kararlılığın Kıbrıs Türklerine bir devlet kazandırdığını söyledi

“O’nun sayesinde devletimiz var”
Yurdagül BEYOĞLU


Cumhurbaşkanlığı Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Ata Atun, 1974 yılında Adada yaşanan kıyımın, Türk varlığının tehlike altında olmasının ve tek taraflı ilhak (Enosis) kararının, dönemin Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı büyük endişeye düşürdüğünü belirtti. Çıkartma karının alınmasında Erbakan’ın büyük payı olduğunu ifade eden Atun, “O’nun sayesinde şimdi hayattayız. O’nun sayesinde ata topraklarımızda bir devlet kurduk ve yaşamımızı onurla sürdürüyoruz” dedi.

Erbakan Vakfı Ankara Ramada Otel’de, "Kıbrıs: Dünü, Bugünü, Yarını" sempozyumu düzenledi. Recai Kutan'ın moderatörlüğündeki sempozyuma, Demokrat Parti Ulusal Güçler (DP-UG) Genel Başkanı Serdar Denktaş, bağımsız milletvekili Zorlu Töre, Cumhurbaşkanlığı Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ata Atun’un yanı sıra milletvekilleri ve akademisyenler katıldı.

Başbakan Erdoğan’ın Açmazının Faturasını Gençler Ödüyor!

22 Mayıs 2014 tarihinde Okmeydanı Cem evi önünde bir cenaze töreninde Uğur Kurt adlı bir genç polis tarafından başından vurularak öldürüldü. Başbakan Erdoğan’ın inşa ettiği Polis devletinin son kurbanı Uğur Kurt’un bu menfur katledilişine tanıklık eden ve cenaze töreni yapılan merhumun kızı olan Hülya Hürmet Özcan “Hiçbir insan Uğur Kurt kadar günahsız, sebepsiz ölmemiştir” diyor.

Aynı şekilde geçen sene büyük haziran direnişinin şehitleri olan Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan da polis devletinin birer kurbanı olarak “günahsız, sebepsiz” olarak öldürülmüşlerdir.

Geçen hafta ülkemiz büyük bir yasta idi. Soma’da resmi rakamlara göre 301 madenci cinayet denecek bir maden faciasında can verdiler. Yüzlerce kadın dul, çocuk yetim kaldı.

Biden'in Çantasında Ne Var (2/2)

ABD'nin 1917'de, I. Dünya Savaşına katılması ile Osmanlı Devleti ile olan diplomatik bağları koptu ve Osmanlı devleti düşman kategorisine alındı. İngiltere ve Fransa'nın neredeyse tüm silah gereksinimini sağlayan ABD, silahlarının Çanakkale'de kullanılmasına da izin verdi. Çanakkale'de ele geçen silahların büyük bir kısmı ABD'nin 2’nci büyük silah üreticisi ve gemi yapımcısı "Bethlehem Steel Company"e aittir.

 

1921'de ise Atatürk hükümeti Kurtuluş Savaşı'nın en kritik günlerinde Amerikan silah şirketlerine başvurarak 300 bin mavzer tüfeği ve 600 milyon fişek talebinde bulundu. Verilen savaş İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlılara karşı olduğundan talep bizzat ABD hükümeti tarafından, bizzat Dışişleri Bakanı Charles Evan Hughes tarafından reddedildi. Bu gerçekte bir silah ambargosuydu. İngiltere ve Fransa'ya silah satışı yapan ABD bunu "Serbest Ticaret" olarak tanımlarken, sıra Atatürk Hükümetine gelince, tanımlama "Ambargoya" dönüştü.

Rumları Tanımak Ayrıcalıktır

Rumları tanımak gerçekten de bir ayrıcalıktır.

Rumlarla ortak bir yaşamı hayal ediyorsanız ve kendilerini çoğunluk addedip adanın efendisi olarak gören Rumlarla uzun yıllar birlikte gül gibi geçinip, bir arada yaşamayı düşünüyorsanız veya buna kendinizi inandırmışsanız,  böyle bir maceraya girişmeden önce Rumları tanımanız gerekmektedir.

 

Bu tanışıklık teorik olarak, kağıt üstünde, yapay dostluklara ve sahte gülücüklere dayalı ise daha peşinen yanıldınız,  daha doğrusu yandınız demektir.