Kasım 2014

Kerbela Olayı ve Düşündürdükleri

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
29.10.2014

Kerbela olayı, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) soyunu yok etmeye yönelik vahşi faaliyetlerin adıdır. Aradan asırlar geçmesine rağmen bu büyük acı Müslümanların yüreğini halen kanatmaktadır. Hz. Muhammed (s.a.v.) 632 yılında vefat edince Müslümanların başına bir halife seçilmesi zaruret olmuştur.

Müslümanlar, ileri gelenlerin oluşturduğu şurada aldıkları kararla Ebubekir Sıddık’ın halifeliğine karar vermiştir. Hz. Muhammed, (s.a.v.) kayınpederi Hz. Ebubekir’e sadakatinden dolayı ‘Sıddık’ unvanını vermiştir. Ebubekir Sıddık; Resulullah’ı mağarada yalnız bırakmamış, Resulullah’ın olma-dığı günlerde Müslümanlara imamlık yapmış ve savaşlara katılmıştır.

Müslümanların çoğu bu özelliklerinden dolayı Hz. Ebubekir’i halife seçmiştir. Hz. Ebubekir, hastalığı sırasında bir rüya görmüş; rüyasında Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kayınpederi Ömer Bin Hattab’ı halife ilan etmesini istemiştir. Hz. Ebubekir’in gördüğü bu rüya ile Ömer Bin Hattab, Müslümanların ikinci halifesi seçilmiştir.

KKTC Üniversitelerinin Fikir Babası

Tam beş yıl oldu… Onsuz geçen koskoca bir beş yıl.

Bundan 5 sene evvel babam Profesör Dr. İ. Hakkı Atun’u kaybetmiştim.

Sonra da onu layık olduğu şekilde, hak ettiği bir törenle toprağa vermiştik.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yaşayan pek çok seveni ile Mağusa’daki Lala Mustafa Paşa Camisinde cenaze namazını kılmış ve onu son yolculuğuna uğurlamıştık.

 

Biliyorum, herkesin babası kıymetli, benimki gibi. Onu unutmak mümkün değil.

Allah Rahmet eylesin, yattığı yer nur, mekânı Cennet olsun.

      

İşler İstendiği Gibi Gitmiyor

Anastasiadis 7 Ekim günü, Rum Ulusal Konseyi ile toplantı yaptıktan sonra Türkiye'nin ilan etmiş olduğu Navteks'i bahane ederek, softa şaşırtması yapmaya yeltenip bir kahraman edası ile müzakere masasından kalktığını ilan etmişti. Bütün beklentisi de 27 devletiyle AB'nin, ABD'nin ve İngiltere'nin arkasında olacağı ve Türkiye'yi köşeye sıkıştıracağı idi.

 

Güvendiği dağlara kar yağdı.

Hiç kimse arkasında durmadı ve Avrupa Birliği de kerhen bir destek verdi. Hepsi o kadar.

“Yüksek Aklın Tuzağı”, Büyük Kürdistan Devletini Kurdurtmaktır!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uçakta yandaş gazetecilerle sohbetinde; “Bölgede bir tür tuzak kuruldu. Bu tuzağı veya bu tezgâhı kuran muhtemelen daha üst bir akıl var” diyor.

Tövbe bismillah! Sanırsın Cumhurbaşkanı RT Erdoğan’ın dünyadan haberi yok! Yıllarca bizzat kendisi “Ben Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıyım!” demedi mi? Yani şimdi Cumhurbaşkanı RT Erdoğan’ın bu projeden hiç haberi yok öyle mi?

Şimdi Cumhurbaşkanı olan RT Erdoğan; TSK tarafından 2000’li yılların başında tamamen yenilmiş, neredeyse etkinliği sıfırlanmış; lideri tutuklanıp idam cezasına çarptırılmış olan PKK’yı, 12 yıllık başbakanlığı döneminde kendi politikalarıyla yeniden hortlatıp bugün ki gücüne getirmedi; öyle mi?

Rumların Aklındaki Harita

Rum liderlerin 1974 yılından sonra Rum halkına verdikleri gerçekten uzak vaatlerin bir şehir efsanesine dönüşmesi, belli ki Anastasiadis'in hem korkulu rüyası olmuş, hem de kendisine kabuslar yaşatmaya başlamış.

 

Son 40 yıldır, Rum politikacıların Rum halkına acımasızca enjekte ettiği "Tüm Rum göçmenler yerlerine dönecek, Türk askeri geri gidecek, Türkiye'den gelip adaya yerleşenlerin tümü geri gönderilecek" vaatlerini nasıl değiştireceğinin ve Rum halkına doğruları söyleyeceğinin yolunu ve yöntemini bulamayan Anastasiadis, çareyi hayali bir düşman yaratıp masadan kalkmakta buldu.

Aklın ve İlmin Yolu Bir

17 Ekim tarihli ve "Anastasiadis'in Denizde Egemenlik İddiası" başlıklı köşe yazımda "Bizim aramızdan bazıları da "Türkiye gemilerini çeksin, müzakereler başlasın" diyecek kadar konudan uzak, gözü kapalı ve söylemeye dilim varmıyor ama "Kayıtsız koşulsuz Rum destekçisi."  Bu kişiler gemiler çoğulunu kullanırlarken "kaç tane gemi varmış ve neredeymiş bunlar" diye sormaktan da kendimi alamıyorum.  Nerede görülmüş, hangi ülkesel veya da uluslararası yasada veya da kural da belirtilmiş "Uluslararası suların bir devletin egemenlik alanı" olduğu, gerçekten de çok merak ediyorum" diye yazmış ve sorgulamıştım.

Sorumun yanıtı aradan 23 geçtikten sonra geldi. Bu yanıt üstelik resmi ağızdan, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide'nin ağzından oldu. Daha da resmisi yok.

Yunanistan'da yayınlanan haftalık Kathimerini gazetesi BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide ile yaptığı röportajı 9 Kasım pazar günü yayınladı.  Bu röportajın benim için en ilgi çeken tarafı, benim 23 gün evvel söylediklerimi ve yazdıklarımı Eide'nin açıkça onaması.

  

Rumların Yanlış Stratejisi (3/4)

Bu 3 örnekte de görüldüğü gibi, Kıbrıslı Rum yöneticiler "Türkiye'yi yok sayarak" attıkları her adımdan sonra bir şeyler kaybettiler, kazanım elde edecekleri yerde. Hem de geri dönüşü olmayan kayıplar oldu bunlar.

 

Şimdi aynı hatayı Rum lider NikosAnastasiadis yapıyor. Türkiye'nin tüm uyarılarına rağmen, Türkiye'yi yok sayarak tek yanlı Münhasır Ekonomik Bölge ilan eden Anastasiadis, Türkiye'yi bu sulardan atmaya çalıştı, ABD, İngiltere ve AB'ye güvenerek. Herkesin kendi yanında duracağını sandı ama gene çok yanıldı.

Rumların Yanlış Stratejisi (4/4)

Rumların ve Yunanlıların sonuncusu olarak addedilebilecek son yılların en büyük stratejik hatası da, Kıbrıs Rum Yönetiminin bir kahraman edası ile ve de intikam almak amacıyla Türkiye-AB müzakereleri sürecinde 6 başlığı dondurması, Fransa'yı da başlık dondurması yönünde teşvik etmesi oldu.

Sonucu tam bir fiyaskoydu bu stratejinin.

Süreç Türkiye'nin aleyhine değil, Rumların aleyhine işledi…

Kıbrıslı Rumlar, Yunanlılarında desteği ile Türkiye-AB müzakereleri sürecinde 6 başlığı dondurmak düşünceleri, Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak ve Türkiye'nin "Aman ne olursunuz başlıkları açın, ben de ne isterseniz yapmaya hazırım" diyeceği hesapları üzerine inşa edilmişti ve Türkiye'den, gerek Kıbrıs konusunda gerekse başka konularda büyük tavizler almayı hedefliyorlardı. Sonuçta çok fena yanıldıkları ortaya çıktı.   

Yurttaşlık Yasası Vatandaşlığı Zorlaştırıyor

KKTC Meclisi'nin Hukuk, Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi tarafından oybirliği ile kabul edilen Yabancılar ve Muhaceret (Değişklik Yasa Tasarısı) ile İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni "Yurttaşlık Yasa Tasarısı" veya da halk arasında bilinen ismi ile "Vatandaşlık Yasası" hala daha tatmin edici bir düzeye gelmediği gibi, KKTC'ye faydalı olabilecek bir içeriğe sahip değil.

 

Her ikisi de biraz şövenist, biraz tutucu, biraz art niyetli ve biraz da insan haklarını kısıtlayıcı içeriğe sahip.

 

Türkiye’deki Kripto Pakraduniler

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
14.11.2014

    Pakradunileri bilmeden, öğrenmeden, tanımadan modern Türkiye’yi anlamak mümkün değildir. Sadece Pakradunileri değil, diğer Kriptoları da bilmeliyiz. Düşmanlık yapmak için değil, bilmek öğrenmek için… Üç kimlikli, sır içinde sır, gizli mi gizli, görünmez bir grup! Onların yanında Sabataycılar apaçık bir cemaattir.

     Evet, Türkiye’de yaşanan birçok olayda onların olduğunu biliyoruz. Bu memlekette, daha önceki yazdığım birçok yazıda ikili oynayan Kripto teşkilatlardan bahsetmiştim. Lakin Pakraduniler ise üçlü oynuyor. Dıştan Müslüman görünüyorlar… Bir alttaki ikinci kimlikleri Kripto Ermenilik… En alttaki kimlikleri ise Yahudilik!

     Pakradunilerin 2500 yıllık tarihi ve macerası hakkında yabancı dillerde yazılmış birkaç araştırma kitabı var. Doğu Anadolu’da bir zamanlar bağımsız devletler bile kurmuşlardır. Sonra ise izleri silinmiş… Dıştan Ermeni görünürken bir kısmı Kürt ve Müslüman kimliğine bürünmüştür. Kürtlükleri ve Müslümanlıkları ne kadar samimidir? İşte orası muamma…