"Kuzum Mustafa, Sen Deli misin?"

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar Adı: 
Banu AVAR
Yazarın Özgeçmişi: 
Gazeteci, araştırmacı, yazar.

“Halkın sesine kulak vereceklermiş”.  Eğer halk “Hayır” derse hemen seçime gideceklermiş… Halkı etkilemek için,  Kandil’e bir kara operasyonu, tam referandum öncesi devreye girebilirmiş…

Millet, “Evetçiler”, “Hayırcılar” ve “Boykotçular” olarak saflara ayrıldı.. 

4/C köleliği,  işsizlik, yoksulluk ve terör pençesindeki büyük çoğunluk, gerçek gündemden uzaklaştırıldı. Tıpkı “açılım” muamması gibi, şimdi de referandum tartışmalarının kucağına atıldı!

Anayasa Profesörü, siyasetçi Mümtaz Soysal,   “Büyük halk yığınlarını oyalamak ya da aldatmak söz konusu olduğunda,  demokratik bir hava vermek için, işin içine bir de halkoylaması sokulur!” diyor. 

Şu referandum bilmecesinin Avrupa  örneklerine bir bakalım mı..

1998 İrlanda’da referandum!

Ortalık kan gölü,  her yerde İRA terörü... Kuzey İrlanda Güney’le savaşıyor.  Teröristler Beyaz Saray’da ağırlanıyorlar. Terörün arkasında Amerika var.

1998’de  “Referandum” sözcüğü   ortalıkta boy gösteriyor.  Amerika “İki İrlanda birleşsin!” diyor. Referandum rüzgarı her yanı sarıyor.  “Birleşme emrinin nedenleri var!”

Amerika birkaç sene sonra Afganistan ve Irak’ta bir cephe açacak, Avrupa’nın giriş kapısı İrlanda,  ana üslerden biri olacak.  İrlanda terörden arındırılacak, “Tek” İrlanda ABD’nin hizmetine sokulacak.    

2004 Kıbrıs’ını  hatırladınız mı?

 1998’de, İrlanda’da zoraki bir referandum yapıldı.  Birleşme halka onaylatıldı. 

 Kuzey İrlanda ve Güney’deki İrlanda Cumhuriyeti,  küresel sermayenin dayattığı “tek dünya evine” adım attılar!

Sorunlarının hepsi olduğu yerde duruyordu.  Dertlerine yenileri ekleniyordu.

Önce Shanon havaalanı ABD ordusunun hizmetine verildi.  Çok uluslu silah şirketleri

İrlanda’nın kalbine kuruldu. Getirenler o yıl Nobel “Barış” Ödülüne layık görüldü.

Gazeteci Colm Bryce,  Derry’de yaptığım röportajda, “Şimdi, havaalanlarımıza da,  akarsularımıza da, kıyılarımıza da el konuluyor!” demişti.

 

Tek Seçenekli “Demokrasi”

Dünya egemenliği hedefleyen küresel sermaye, Afrika, Asya ve Avrupa’da, kolay denetlenebilir, kıtasal çapta federatif yapılar istiyordu.  “Birleşik kıta devletleri” planına Avrupa’dan başlamıştı. Avrupa Birliği böyle planlandı.

 

2004 yılında AB’yi federasyona dönüştürme projesi tamamlandı ve bir AB Anayasası ortaya kondu.

AB Anayasası,  ulus devletleri tarihe gömüyordu.  Tüm iktidar AB organlarının yani küresel sermaye odaklarının eline geçecekti.   Tüm Avrupa’da referanduma gidildi. Fransa ve Hollanda halkı,  AB ye bağlı eyalet olma fikrini reddetti. “Hayır” dedi.

Küresel çete 2 yıl bekledi ve 2007’de   Lizbon’da  ‘hayır’cıları bertaraf etti.  Madem ‘hayır!’ diyenler vardı. Referanduma gidilmeyecekti,  AB Anayasasına   ‘Anlaşma’ adı verildi,  ve ‘parlamentoların onayıyla’  yürürlüğe girmesi kararı verildi!

Fransa ve Hollanda’daki halk muhalefeti ‘halledilmişti’. 

 Geriye İrlanda’nın “halli” kaldı.  Anayasası gereği İrlanda,  parlamento onayını yeterli bulmuyordu. Referendum’a gidilecekti.   İrlanda halkı, AB anayasasına “hayır!” deyince,  küresel çete, “evet” alana kadar oyuna devam etti.

 İrlanda halkı, 2 yıl boyunca tüm TV kanalları ve basından yayılan siyasi ve ekonomik tehdit ve şantajla beyni yıkandı. İrlanda’nın tüm medya kuruluşları birkaç yıl içinde küresel sermayenin eline geçmişti. Psikolojik harekatta, “evet denilmezse İrlanda iflas eder” söylemi kullanıldı. 

 İki yıl aradan sonra yapılan referandumda  “evet” söke söke alındı.

 Halkoylamaları ve Baskının Örtüsü

İrlanda,  Hollanda, Fransa referandumlarından sonra Avrupa’da “referandum” oyunu sorgulanmaya başladı.  Avrupalı aydınlar referandumlarda, seçmenin “bilerek” değil, medya dedikodularıyla “yönlendirilerek” oy verdiğini tartıştılar. Referandumlarda, oy kullananların, konuyla ilgili, ne teknik bilgisi vardı, ne de önüne konan aldatmacaları çözebilecek durumdalardı.

Avrupalı aydınlar, “Hitler ve Mussolini gibi liderlerin halk oylamalarına giderek, baskıcı politikalarını popülizmle örttüklerini,  halkı okşayarak, giyotine götürdüklerini” yazıp çizdiler.

Oyuna bir daha bakalım: Yukarı tükürsen… diye başlayan halk deyişini hatırlayalım.

 ABD  ve AB Bastırıyor:  “Evet de!”

 “Evet”çiler,  ABD ve AB ekseninde Türkiye’yi bölecek sürece destek verecekler!

Duymuşsunuzdur, ABD Büyükelçisi ve AB organları, “Türkiye ‘evet’ demeli!” reklamı yaparak şehir şehir gezmekteler!

Boykotçular, BDP ve bölücüler.. . Bence referandumun gerçekten ‘boykot’ edilme ihtimaline karşı, Batıdan aldıkları “taktik” gereği, bu kararla ortaya çıktılar!

“Hayır” diyenler,  bu ülkede, ne iktidarda ne muhalefette halkın yanında  bir lider olmadığını gören, ama Türkiye’nin boğazına geçirilmiş yağlı ipin, yılansı kayganlığını bedeninde hissedenler…

Her şeyin farkında olanlar, biliyorlar ki, bu referandumdan  “Evet” çıkarsa Türkiye’nin önüne zifiri bir dehliz daha çıkar.  “Hayır” çıkarsa, Başbakanın işaret ettiği gibi bir “erken seçim” olasılığı var. 

Bir “erken seçim”,  Türk halkına derlenip toparlanmak, dayatılanlar dışında başka seçeneklere yoğunlaşmak, kendine güvenmek, bir araya gelmek, Güneydoğu’da oynanan büyük oyuna “dur” demek için bir zaman sunacak.

Küresel sermaye,  ihtimal hesaplarını çoktan yaptı. CHP’yi, Saadet Partisi’ni -muhtemelen  yakında MHP’yi- AKP’ye baston yapacak şekilde  yapısal değişikliklere zorluyor.  Buna rağmen,  AKP ile yola devamın, mümkün olamayacağı ihtimali karşısında,  koalisyon haritalarını da masaya koyuyor. 

Erdoğan’ı “siyasi açılım”a itiyor, muhtemel ortaklarla şimdiden tokalaşma “tavsiyesinde” bulunuyor...

Bakalım, Türk halkı mucizevi sağduyusu ve zamanlamasıyla,  tüm bu oyunların hakkından bir kez daha gelecek mi?

Ben tarihin Türk halkından yana olduğunu biliyorum… Hatırlayın,   1919’da, umutsuz, çöken bir imparatorlukta, yazar Refik Halit Karay,   direnen güçlere ve Mustafa Kemal’e hitaben ne demişti:

“Anadolu’da bir patırtı bir gürültü, kongreler, beyannameler  filan…
Sanki bir şey yapabilecekler…Blöf yapmanın sırası mı şimdi?
Hangi teşkilatın ne gücün var!… Bu ne hayal!
Kuzum Mustafa, sen deli misin!”

O MUSTAFA,  AKLIN VE BİLİMİN IŞIĞINDA, NE ‘DELİ’ NE ‘ÇILGIN’ OLMADIĞINI HALKIYLA İSPATLAMIŞTI!

Banu AVAR
www.banuavar.com.tr
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yanlış yorum

Banu Avar güzel yorumlamış.Beynine sağlık ama biraz çarpıtmış.Refarandum maddelerine baktığımda hiç de tehlike sinyalleri çalmıyor.Lizbon'nun hareket noktası farklı.Ülkemizde ki refarandum noktası daha farklı.Ülkemde biraz daha şeffaf noktalar oturması için ordunun yargının denetimsiz olmaması gerektiğini düşünüyorum.Açıkcası bakıp göreceğiz biraz da.Şimdiden felaket tellalcisi olmak doğru değil.Ülkede ki en önemli karelere dokunsa yada dokunmaya yeltense feryad figan gidelim.Türkiye'nin Hsyk,Yaş'ın kararlarını sorgulamama gibi bir yapısı olmaması zaten doğru bir zemin de olmadığını gösteriyor.Saygılarımla...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.