“EF” Klavye Yazısı ile İlgili Bir Öz-Eleştiri…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Geçtiğimiz akşam cebimin telefonu çaldı…
Elimi cebime attım. Çığırtkan telefonu çıkarttım oradan.
- Alooo?.. Dedim.
Karşımda kadim bir dostun sesi…
Hakiki mi desem, gerçek mi desem; yoksa reel mi desem?.. Anlaşılacağı üzere, işte o çeşitten bir dost…
Sitemizdeki “EF KLAVYE NEDİR ve NİÇİN ÖNEMLİDİR?..” isimli yazıyı okumuş…
Gülüyor!..
 
 
Ne gülüyorsun kadim dost, diyorum…
Yine gülüyor…
Ve derken, gülümsemesine küçük küçük aralar vererek, ağır ağır konuşuyor…
- Yazıyı okudum…
- Eeee?
- Çok doğru, çok güzel… Ama çok güldüm, diyor…
Ve hala gülmesine devam ediyor.
Ve soruyor:
- Niçin EF klavye?..
O an biraz kendime gelir gibi oluyorum.
Ense kökümde bir tokat patlıyor ansızın.
Ansızın şimşekler çakıyor beynimde…
Kadim dost gülmesini sürdürüyor… Ve birden anlıyorum ki, onunki, öyle sıradan bir gülme değil… İçinde arıtılmış bilinç parçacıkları olan acılı bir gülümseme…
Ve yine birden anladım ki, o bana gülmüyor…
İçine düşürüldüğümüz kültür karmaşasının zembereklerine gülüyor.
- Niçin EF klavye, diye yineliyor sorusunu?.. Niçin FE klavye değil!..
Evet… Bu nokta çok önemlidir.
Ulusal kültürümüzün korunması mücadelesine baş koymuş bir insan bile, Türk klavyesi söz konusu olduğunda, FE değil, EF klavye diyebiliyor… Öyle yazabiliyor; böyle başlık atabiliyor…
Şöyle yazmışız o yazımızda:
“Peki, niçin yeni yetişen kuşak “EF” klavyenin varlığından habersiz?
Neden, EF klavyeyi değil de, “Q” klavyeyi kullanıyor?
Çünkü kültür emperyalizminin yoğun baskısı altında yetişen bu çocuklar, maalesef, kendilerinin olan ve kendilerine özgü olan değerlere, niteliklere ve özelliklere bu ölçüde uzak düşüyorlar...
Bu her şeyde ve her alanda, bizi ulus yapan, bizi birbirimize bağlayan her kültürel ilmikte bu böyle...”
Açıkça görüldüğü üzere, içinde yaşadığımız durum, bizim anlayıp, anlatmaya çalıştığımızdan çok daha vahim…
Demek ki o kadar içimize ve beynimizin kıvrımlarına kadar girip, yerleşmişler ki… Biz dahi, aynı tuzakların içine kafa üstü yuvarlanabiliyoruz…
- Niçin FE klavye değil, kadim dostum, biliyor musun?..
Çünkü, genç kuşaklara FE yerine Q klavyeyi sokuşturan kültür emperyalizmi, bizi de ihmal etmemiş…
Onları tümü ile etkilemiş, bazılarını yola getirmiş ve hatta devşirmiş, tamam…
Ama, bizlere de FE klavye yerine EF klavye dedirtecek kadar kanımıza (yani kültürümüze, günlük dilimize, düşüncemize) girmiş; tahtını kurmuş; yerleşmiş!..
Bu kısa (gerçek) öyküden çıkartacağımız dersler yok mu?..
Bizce var… Ben, kendime çıkarttığım derslerin ana başlıklarını sıralıyorum. Bence bu hesaplaşmayı herkes yapmalı:
1.- Her şeyden önce bu meseleyi basite almamalı. Ne olacak canım, dil sürçmesi, kolaycılığına düşmemeli.
2.- Kültürün ulusal ve geleneksel olanı ile evrensel olanını iyi süzmeli, bu malzemeden en iyi ürünü yaratmanın meşgalesine emek harcamalı.
3.- Ortaya çıkartılacak bu değerli ürünü emperyalist kültürün saldırılarına karşı özenle korumalı.
4.- Sözcükleri kullanırken çok dikkatli olmalı… Ve unutmamalı ki, insanoğlu sözcüklerle düşünüyor. Sözcüklere olan özensizlik, düşüncelerdeki çarpıklığın temel nedenlerinden birisidir.
5.- Çevrenizde yaptığınız hataları bilinçli bir yükseklikten eleştirerek, düzeltecek dostlar bulundurmalı…
6.- Ve dikkatli olmalı… Dikkatli olmalı… Dikkatli olmalı!..
Özür diliyorum kadim dost… Sana binlerce teşekkür.
Faruk.Haksal@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.