“Halkın Sesini Halen Baskı ve Şiddet ile..."

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Suriye’ye savaş açmak için çırpınan, komşumuzun teröristlerini ülkemizde besleyen, onlara her türlü yardımı yapan iktidarımızın başı olan başbakanımıza aittir, başlıktaki cümle. Hem de,  Suriye’deki rejim için sarf etmiştir bu cümleyi. Bu konuyu aklımızda sımsıkı tutarak birde başka taraflara bakalım.

İnci meydanını hatırlıyor musunuz? Hani ortasında muhteşem bir sanat eserinin yükseldiği o meydanı? Şimdi yerle bir edildi. Bahreyn hükümeti tarafından. Bahreyn rejimi, devrimin sembolü olan o meydanı silmeye çalıştı.

Tıpkı tahrir meydanında, Mübarek rejiminin protestocuları sindirmek ve onları korkutmak için onlara develeri ve eli baltalı, satırlıları göndermesi gibi.

Şimdi Tahrir meydanından İstanbul taksim meydanına gelelim.

Türk hükümeti, Gezi Parkı ile birlikte ülkenin en iyi bilinen meydanını bir alışveriş merkezi haline getirmeye karar verdi.

Peki, Ankara neden bu tarihi alanı yok etmeye kalktı ve bu karar şimdi verildi?

Bir alışveriş merkezi bu kadar mı önemli, yoksa arkasında başka sebepler mi var?

Başbakan, Bahreyn hükümeti gibi yapmaya çalışıyor olabilir mi?

Sembollerin ortadan kaldırılması çok önemlidir. Sakın bu yok etme operasyonu, bayramlarımızın, T.C. nin, Atatürk resimlerinin ortadan kaldırılmasının bir devamı olmasın?

Taksim meydanı direniş ve protesto merkezidir.

Bir şeyleri örtmek istemiyorsa bu hükümet neden tarihi sembolleri ortadan kaldırmaya çalışıyor?

Bahreyn hükümeti İnci meydanını yıktı, çünkü bunu yaparak insanların oraya toplanıp protesto gösterileri yapmasına engel olup devrimi durduracağını sanıyordu. Oysa devrim devam ediyor.

Taksim Meydanının yıkım kararı Türk halkını ayaklandırdı. Görülen birkaç ağaçtı ama sessiz yığınları uyandırmaya yetti.

Gösteriler İstanbul’dan başladı ve bütün Türkiye’ye yayıldı.

Bu protestolar artık sadece sembol bir alanın tahribini önlemeye değil, Türk halkının hükümetin yanlış uygulamalarından vazgeçmesini istediği yönde gelişiyor.

Hükümet gaz bombaları, TOMA’lar ve göz altılarla çok sert bir tutum sergiliyor.

Birçok yaralı var ve en az bir kişi öldürüldü.

İnsanlar sürekli beklentileri dışında hareket eden bu hükümetten yoruldular.

Türk halkı, hükümetin Suriye meselesine dâhil olmasını istemiyordu. Ancak hükümet dâhil oldu.

Türk halkı, Suriyelilerle hiçbir sorunları olmadığını söyleyip, yanlış tutumların Türkiye’yi de etkileyebileceği yönünde hükümeti uyardı. Ama başbakan vatandaşlarını duymazdan gelerek ABD ve Suudi’lerle işbirliği yaparak Suriye hükümetini devirmeye çalıştı.

Düne kadar beraber bakanlar kurulu toplayacak kadar dost olan Suriye başkanı, bir anda can düşmanı ilan ediliverdi.

Hatta son günlerde, İstanbul’a yapılacak olan yeni köprü için Yavuz Sultan Selim adı seçildi.

Neden bu padişahın ismini kullanmaya karar verdiler?

Hâlbuki bu padişah onbinlerce Alevi katletti, İran’la savaştı ve Suriye’yi fethetti.

Ne mesaj verilmek istenmektedir? Bu, kan dökmeyi desteklemek değimlidir?

Neden barışı desteklemiyorlar?

Neden çatışma ve nefret yolu seçiliyor?

Şimdi bu derin nefret nelere sebep oluyor?

Türkiye içinde, Ankara hükümetinin Suriye’de desteklediği EL Kaide’nin Al Nusra cephesinin altı teröristi Adana’da bombalı saldırı planlarken yakalandı.

Neden bu teröristler Türkiye içinde? Neden ülkeyi tehdit altında bırakıyorsunuz?

Siz barışı, sizin insanlarınızın istediği yolu reddettiniz.

Artık pek çok kentin sokaklarında “Hükümet istifa” sloganları dalgalanıyor.

İnsanlara gaz bombaları ve tazyikli su ile saldırarak demokrasiyi desteklediğinizi mi düşünüyorsunuz?

Yalanlarınız ortaya çıktı: Erdoğan hükümeti ne islami’dir ne de demokratiktir. Sadece ABD nin elinde yeni bir piyondur.

Şimdi hergün daha fazla insan genç, yaşlı, sanat dünyasından ve her kesimden insan sokaklarda toplanıp değişiklik talep ediyor.

Bu kez ne cevap vereceksiniz?

Türk halkının isteklerini mi yerine getireceksiniz, yoksa sizi yönlendirenlerin taleplerini mi karşılayacaksınız?

 Siz diyorsunuz ki, “Kendi halkına zulmeden bu rejimin iktidarda kalmasını sağlayacak hiçbir planı desteklememiz söz konusu olamaz ve olmamalıdır. Halkın sesini halen baskı ve şiddetle susturmaya çalıştığını görüyoruz.”

Suriye için öngördükleriniz kendi ülkeniz için geçersiz mi?

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.