5 Ağustos’ta Silivri, Özgürlük Kalesi Olmalıdır

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Beş yıldan fazla süren Ergenekon davasında sona gelindi. Ergenekon davasında artık kararların, 5 Ağustos 2013 Pazartesi günündeki duruşmada, yargıçlar tarafından okunması bekleniyor.

Sanıklar için beklenen cezaların, tıpkı Balyoz davasında olduğu gibi, çok ağır cezalar olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Ergenekon Davası aslında hiçbir zaman ve hiçbir biçimde hukuki bir dava olarak yürütülmemiştir.

  • Ergenekon davasının daha soruşturma aşamasında, sanıkların toplumsal itibarlarını sarsmak amacıyla “Soruşturmanın Gizliliği” hukuk ilkesine aykırı olarak sanıklar aleyhine yandaş basında kampanyalar yürütülmüştür.
  • Sanıkların kesin mahkûmiyetlerinin ancak yüksek mahkemece onaylanan nihai mahkeme kararı ile olabileceği, bu ana kadar sanıkların “masum” olduğunu güvence altına alan “Masumiyet Karinesi” diğer siyasi davalarda da olduğu gibi Ergenekon davası sanıkları için de hiçbir zaman dikkate alınmamıştır.
  • Dijital delillilerin hemen hemen tamamının sahte olduğu bilirkişi raporlarıyla sabittir.
  • Mahkeme daha çok kimliği belirsiz “Gizli” tanıkların” yalan-yanlış ifadeleri üzerinden yürütülmüştür. Kimliği belli olan gizli tanıklar ise ya terörden mahkûm olan PKK üyeleri veya adi suçtan hapis cezası yiyen suçlular arasından seçilmiştir.
  • Beş seneden fazla süren davalarda Ergenekon denen hükümeti devirme amaçlı faaliyet gösteren gizli örgütün ne varlığı, ne lideri ortaya konabilmiştir. Bu örgüte üyelikle suçlanan subaylar, gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, politikacılar vs. birbirlerini ilk defa Ergenekon davasının duruşmasında tanımışlardır.
  • Özel Yetkili savcılar, milyonlarca sayfayı tutan iddianameler hazırlamışlardır. Ergenekon davasını uzatmak ve zamana yaymak için ise, birbirleriyle maddi olarak hiçbir ilişkisi olmayan birçok diğer davayı bu davaya eklemişlerdir.
  • Ergenekon davasında  “Adil Yargılama” yapılmamıştır. Bu davada en başta, kutsal ve dokunulmaz olan sanıkların “Savunma Hakkı” defalarca ayaklar altına alınmıştır. Sanıkları suçlayan gizli veya açık tanıklara duruşmalarda sınırsız ifade özgürlüğü tanınırken sanıklara veya sanıkların avukatlarına ya çok sınırlı ya da hiç konuşma hakkı tanınmıştır. Hatta son duruşmada mahkeme heyeti, duruşmada bulunmayan sanıkların savunmasının veya son sözlerinin ne olduğunun dinlenmesine ihtiyaç olmadığını dahi söyleyecek kadar ileri gitmiştir.

Kısaca, Ergenekon davası baştan sona hukuksuz bir davadır. Bu nedenle bu davanın 5 Ağustos’ta ilan edilmesi beklenen kararlarından bir adalet beklemek çok saflık olacaktır. Aynı şekilde; bir siyasi dava olan Balyoz davasında verilen kararlar ortada. Bilindiği gibi, bu sıralar Yargıtay’da temyiz duruşmaları yapılan Balyoz davasında, birçok TSK üyesi emekli veya muvazzaf subaya, ağır mahkûmiyet kararları verilmişti. Ergenekon davasının kararları da Balyoz ’dan farklı olmayacak gibi görünüyor!

Siyasi davaların işlevi ve amacı adalet değil, siyasi avantaj ve siyasi baskıdır. Türkiye’de son 5-6 yıldır sürdürülen Ergenekon, Balyoz vs. gibi siyasi davaların iki hedefi vardır.

  • Birinci hedef, genel anlamda AKP iktidarının Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürkçü rejimini değiştirme operasyonlarına karşı çıkanları sindirmek;
  • İkinci hedefi ise gerici ve bölücü rejimi getirmek isteyen bu karşı devrimci iktidara, uygun zamanda siyasi olarak kullanması için malzeme sunmaktır. 

Dolayısı ile Ergenekon gibi siyasi davaların vereceği mahkûmiyetler;  ülkenin bağımsızlığından yana, Atatürkçü, laik, demokratik, sosyal hukuk devlet düzenini savunan herkese verilmiş olacaktır.  Başbakan Erdoğan’ın liderliğindeki AKP hükümetinin öncülük yaptığı karşı devrim, Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk vs. gibi siyasi davaları; siyasi muhalefeti susturmak, özellikle TSK’yı sindirip kendi siyasi kontrolü altına almak, muhalefet partilerine (Tutuklu Milletvekilleri olayında olduğu gibi şantaj ve baskı yapabilmek) vs. gibi kendi siyasetine malzeme olarak kullanmaktadır.

Partisinin adında “Adalet” kavramı geçtiği hal de, pratikte adalet kasabı olan Başbakan Erdoğan ve hükümetinin yargıyı bir siyasi silah olarak kullanma aracı ise, bizzat kendilerinin yasal düzenlemelerle oluşturdukları Özel Yetkili (veya Özel Görevli) Mahkemelerdir. Bu mahkemeler, geçici ve olağanüstü bir dönem için (Atatürkçü rejimi tasfiye dönemi için) sırf yukarıda belirttiğimiz amaçlar için kurulmuş;  siyasi görevini tamamladıktan sonra faaliyetlerine son verilen, hukuk adına egemen siyasete hizmet eden birer silahtırlar. Nitekim bizzat AKP hükümeti, yine yasal bir düzenlemeyle işlevini tamamladıktan sonra bu mahkemelerin varlığına son vermektedir. Bu mahkemelerin yürüttüğü siyasi davalarla vatanımızın değerli evlatlarının; vatansever birçok değerli subay, politikacı, gazeteci, aydın, milletvekili ve diğer şahsiyetlerimizin özgürlüğü gasp edilmiş, bütün toplumsal itibar ve mesleki kariyerleri harap edilmiştir.

Nasıl Başbakan Erdoğan ve AKP hükümeti, bu siyasi davaların soruşturma ve duruşma aşamalarında oluşan baskı ve korku ortamından kendi iktidarını pekiştirmek için bir “Korku imparatorluğu” için faydalanmışlarsa, şimdi de bu davaların nihai kararlarından da aynı biçimde siyasi olarak faydalanmak isteyeceklerdir!

Ergenekon davasının hukuksuz olduğunu, yukarıda sıraladığımız bir dizi argümanla kanıtlamaya çalıştık; 5 Ağustos’ta verilecek karaların da Balyoz kararlarından farklı olmayacağı kanaatindeyiz. Peki, bu durumda Başbakan Erdoğan ve hükümeti, ağır hapis cezalarının verilmesini beklediğimiz bu kararlardan ne gibi siyasi rant sağlamak ister ki?

Bu soruya akla ve mantığa uygun bir yanıt verebilmemiz için Başbakan Erdoğan ve ekibinin içinde bulunduğu son siyasi durumu, çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor.

Başbakan Erdoğan ve hükümeti, son zamanlarda büyük sıkıntılar içinde. En başta kendisini iktidar yapan, 10 sene iktidarda tutan emperyalist dış destek; emperyalizmin İslam Dünyası için uygulayacağı politikaları kökten değiştirmesi nedeniyle, artık yoktur. Mısır devrimiyle emperyalizmin Siyasi İslam’a olan duruşunun değiştiği iyice açığa çıkmıştır. Erdoğan’a karşı emperyalist bu politika ve tavır değişikliği, Erdoğan ve hükümetinin “Gezi” olaylarında ve  “Haziran Kalkışmasında” gençlerimize ve halkımıza karşı uyguladığı ağır polis vahşetine karşı eleştirici tutumuyla iyice ortaya çıkmıştır.

Başbakan Erdoğan ve hükümetinin iç politikadaki ana sıkıntısı ise PKK ile yaptığı ortaklıkta; ona verdiği sözlerin, ayakta olan halkımıza rağmen nasıl yerine getirilebileceği ile ilgilidir. PKK ve legal partisi BDP, aralıksız Erdoğan ve hükümetini, verdiği sözlerin yerine gelmesi için tehditle sıkıştırırken, Erdoğan hala zaman kazanma, oyalama taktiği uygulamaktadır. Bu oyalamanın son tarihi 15 Ekim 2013’tür.

Başbakan Erdoğan ve hükümetinin dış politika sıkıntısı da iç politika sıkıntısından daha az değildir. Suriye’de hayal kırıklığına uğrayan “Yeni Osmanlı” rüyaları, hatta giderek Erdoğan ve hükümetinin başına bela olmaya başlamıştır. Suriye’deki iç savaşta Esad rejimi, zamanla pozisyonunu daha da güçlendirirken, Suriye’deki kaostan istifade etmek isteyen bazı güçler ise hesapta olmayan işler çevirmeye başlamışlardır. Suriye-Türkiye sınırında PKK’nın devamı olan PYD bölgede egemenlik kapmaya çalışırken, aynı gaye de olan terörist El Nusra ile giriştikleri silahlı çatışmalardan sınır boyunca Türk vatandaşları da yaşamlarını kaybetme derecesinde zarar görmektedirler. Bu işin en riskli yönü ise, bölgede bağımsız bir Kürt devleti kurma hayalleri taşıyan şoven Kürt milliyetçilerinin işi, artık AKP’nin de kontrol edemeyeceği bir biçimde daha fazla ileri götürmeye çalışmalarıdır.

Sonuçta Erdoğan ve AKP hükümeti, dünyada yalnız, içerde halkın büyük ölçüde güvenini kaybetmiş ve dışarda komşularıyla bir dizi sorunla karşı karşıyadır. Bütün bu olumsuz siyasi koşullar altında bulunan AKP ve lideri Erdoğan, hem emperyalizmin gözüne yeniden girmek hem de PKK’ya verdiği sözleri kısmen yerine getirebilmek için ister istemez gerek Balyoz davası mahkûmlarının ve gerekse Ergenekon davasının kararlarından siyasi olarak faydalanmaya çalışacaktır.

Muhtemelen 5 Ağustos’ta çıkan kararlarla Ergenekon davası sanıklarının büyük bir bölümü ağır mahkûmiyet alan tutuklu durumunda olacaklardır. Anayasa Mahkemesinin uzun tutuklulukla ilgili son kararını keyfi olarak uygulamayan mahkeme alacağı karala Başbakan Erdoğan’ın eline çok önemli bir siyasi koz ve malzeme vermiş olacaktır.

Başbakan Erdoğan, siyasi olarak çok sıkışmış durumdadır. Eğer şimdi, Ergenekon davasında da aralarında milletvekilleri, subay, gazeteci, yazar, akademisyen, siyasetçi vs. olan sanıklar ağır cezalara çarptırılırsa; Başbakan Erdoğan, adına “Çözüm” dediği AKP-PKK ortaklığında kullanmak üzere büyük bir siyasi fırsat ve koz yakalamış olacaktır. Çünkü PKK-AKP ortaklığının önemli bir parçası olan, İmralı’daki terörist başı Öcalan ve diğer teröristlerin özgürlüğüne karşı, bu siyasi davalarla ağır mahkûmiyete uğrayan, fakat toplum tarafından sevilen bu değerli insanların özgür bırakılması konusunda kamuoyunun ikna edilmesi çok daha kolay olacağı hesabı yapılmaktadır.

Bu hayâsız hesap tutar mı?

İşte her şey, 5 Ağustos’ta Silivri’deki yurtseverlerin ve namuslu her insanın göstereceği tepkiye bağlıdır!  

Artık iktidarının sonuna yaklaşan Erdoğan ve hükümeti için Ergenekon örneği siyasi davalar,  siyasi rant gibi sadece basit bir araç anlamını taşırken, halkımız ve özellikle gençlerimiz ise bu dava; özgürlük, adalet ve demokrasiye olan inancımızın bir sınavı olarak büyük bir önem taşımaktadır.

5 Ağustos’ta Silivri’de Ergenekon davasında verilecek mahkûmiyet; sanıkların şahsında bize, yani Atatürkçü olan, vatanını seven, adalet ve demokrasiyi savunan herkese verilmiş bir mahkûmiyet olacaktır!

Bu durumda Silivri, Hasdal, Sincan vs. gibi cezaevlerinde hukuksuz, haksız ve adil olmayan bir yargılamayla mahkûm edilen insanların özgürlüklerinin gasp edilmesine göz yummak demek, bugün kendini özgür sanan bizlerin yârin kendi özgürlüklerinin de aynı şekilde gasp edilmesine davetiye çıkarması demek olacaktır.

Mahkûm edilmek istenen, özgürlük, adalet ve demokrasi isteyen herkestir.

Özgürlüğün, hukukun ve adaletin olmadığı yerde asla demokrasi olmaz!

Bu nedenle 5 Ağustosta hepimiz Silivri’deyiz!

Mehmet Çağırıcı

iletisim@politkadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.