AB'den Çok Sert Rapor

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Son yıllarda sürekli sırtımızı sıvazlayan Avrupa Parlamentosu, bu sefer çok sert bir raporla karşımıza çıktı. Başta bir hususa dikkat çekmeliyiz. Bu satırların yazarı, Türkiye’nin iç ve dış politikalarını daima kendisinin belirlemesinden yanadır. AB+D’nin takdirine mazhar olunacak diye yalvar yakar olmanın tam olarak karşısındayım. AB+D’nin sırf bizim tabilik derecemizi ölçmek adına dayattığı çifte standart uygulamaları, sorgusuz sualsiz kabul etmeye karşıyım. Hele hele daha tam üye olma zamanı bile belli olmadan onların kanunlarını kendi anayasamızın üzerinde tutmak asla kabul edeceğim bir şey değildir.
Tabii bu şekilde düşünmem şimdiye kadar hükümeti hep öven AB nin, adeta bir muhalefet cephesi edasında eleştirilerde bulunmasını da göz ardı edecek de değilim. Hükümet, yakın zamana kadar AB den gelecek takdirleri çok önemsiyor, tabir yerinde ise nefes alışını bile onlara göre ayarlıyordu. Bu kesin biat edişte karşılığını buluyor, her platformda ülkemizi öve öve bitiremiyorlardı. Model ülke, yıldız ülke gibi kavramlar onlara aitti.


Ödenmesi normal yollarla neredeyse imkansız hale gelmiş iç ve dış borç ile ordusunun başına çuval geçirilmesine müsaade edilmesi ile, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş ordu etkisizleştirme operasyonları ile, insan haklarında, özelleştirme adı altında çok önemli değerlerinin adeta haraç mezat satılması ile, işsizlikte dünyadaki ülkeler arasında hep son sıralarda bulunmamız ile basın ve özgürlüğüne vurulan darbe ile, nasıl yıldız ülke veya model ülke olunuyor anlamıyorduk. Bu sözlerin ve bizim muhataplardan aldığı karşılıkların Türk halkının kandırmaya yönelik danışıklı dövüş olduğun iddia ediyor, bu yüzden de sevilmeyenler listesinde yerimizi alıyorduk. Son rapor ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor.
Avrupa Parlamentosu’nun büyük farkla kabul ettiği raporda Türkiye’ye basın özgürlüğü, uzun tutukluluk süresi gibi konularda sert eleştirilerde bulunuldu. Polis ve yargı tacizine maruz kalan Nedim Şener, Ahmet Şık ve diğer gazetecilerin davaları yakından izlenecektir” denildi. AP ayrıca; basın özgürlüğü, yüzde 10’luk seçim barajı, tutukluluk sürelerinin uzunluğu, yeni anayasa, üniversitelerde başörtü sorunu, Dink cinayeti ve dokunulmazlık gibi konularda çok net bir tavır açıkladı.

“Avrupa Parlamentosu, “polis ve yargı tacizine maruz kalan” Nedim Şener, Ahmet Şık ve diğer gazetecilerin davalarını yakından izleyecektir.” Şeklindeki madde sanırım Sayın Egemen Bağış’ın “Gadan alırım” şeklindeki umursamaz ifadeleriyle geçiştirilebilecek bir durum değildir. Bu ifadeleri yıllardır peşlerinde koşarken ortaya koyacaktınız.
Dış işleri bakanlığının gösterdiği tepkide kullandığı cümleler ise yıllardır yapılanların Türkiye’nin değil, AB’nin çıkarına olduğunu teyit ediyor. Bakanlık açıklamasında: “Müzakere eden aday ülke sıfatıyla Türkiye Avrupa halklarının temsilcisi ve AB kamuoylarının sesi olan AP’den adil ve objektif olmasını ve işlevinin gerektirdiği ciddiyeti sergilemesini beklemektedir.” denildi ve şöyle devam edildi:
“Raporda, AB’nin çıkarları göz ardı edilme pahasına, malum ülkeleri temsil eden az sayıdaki parlamenterin iç siyasi mülahazalarıyla bazı hususlara yer verildiğini görmekteyiz. Bu yaklaşımı, Türkiye-AB ilişkilerinin dayandığı tarihi geçmiş, paylaşılan değer, çıkar ve hedefler ile ilişkilerimizin bugün ulaştığı nokta itibariyle mantıklı ve sağduyulu bir çerçeveye oturtmak mümkün değildir.” Kullanılan üslup bile insanı acı acı gülümsetecek niteliktedir. Benzer eleştirileri bir muhalefet sözcümüz yaptığında başta sayın başbakan olmak üzere nasıl esip gürledikleri ortadadır.
“AB Haber’e göre, AP Başkanı Buzek Türkiye Raporu’nun Genel Kurul’da kabul edilmesine ilişkin yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin din ve ifade özgürlüğü sicilini iyileştirmeye ihtiyacı var. Son dönemlerde Türkiye’deki gazeteci tutuklamaları konusunda kaygı duyuyoruz. Hükümet yolsuzluklara karşı mücadeleye ağırlık vermek zorunda. Türk vatandaşlarının Atatürk’ün çizgisi doğrultusunda daha fazla demokratikleşme desteklerini ve çoğulcu ve açık bir topluma bağlılıklarını övmek istiyorum.” diyor. Ancak ülkemizde giderek gemi azıya alan Atatürk düşmanı kesim ve onların liboş sözcüleri tarafından pek de hoş karşılanmayacak gibi görünüyor.
Konu ile ilgili en net tespitlerden birini de hükümetimizin adeta dışarıdaki basın sözcüsü gibi çalışan Financial Times yapmış. Şu cümle sanırım hükümetimize bir şeyler ifade edecektir. “Türkiye'nin bürokrasi ve güvenlik kurumlarındaki antidemokratik güçlerin kökünü kazımak için başlayan övgüye değer girişimlerden, eleştirel sesleri boğma araçlarına dönüştüğü izleniminden kaçmak giderek zorlaşıyor. Türk basınında hala sindirilemeyen bir kesimin varlığı cesaret verici. Ama giderek artan sayıda gazeteci, siyasi iklimin kendilerini oto sansüre yönelttiğinden şikayetçi.”

cem.tamturk@politikadergisi.com
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.