Accık da Cacık...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bir Meksika halk deyişi şöyle diyor:

“Felek sana hayat diye ekşi bir limon uzattıysa,

sen üstüne Tekila ve tuz iste...."

Ekşi limonlu kekremsi bir akşamüstü sıkıntısını, kadehinize doldurduğunuz Tekila’ya tuz ilave ederek, can sıkıntısına bezenmiş bir gününüzü, tadımlık bir yaşantı parçasına dönüştürme felsefesi...

Uzun mu oldu cümlemiz?..

Evet, biraz öyle… Ama sorun bu değil…

- Biz, bu felsefenin neresindeyiz?

Önünde mi; ardında mı? Yoksa, bilincinde mi?

İşte mesele burada!..

Atasözünü yeniden okuyorum…

İlkin, limonun ekşiliği, görece bir kavram... Yani, örneğin ben, çoğu insanın aksine, limonun ekşiliğini çok severim.

Sonra… Limonun ekşiliğinin altını çizmekten kasıt, ekşiliğin dil ya da damak üzerindeki etkisini öne çıkartmak değil... Hayat üzerindeki kekremsi tadına dikkatleri çekmek...

Geldik… Ekşi bir hayatın faziletine ya da faziletin panzehirlerine…

Ekşi bir hayatı, bütün kekremsiliğine rağmen seven; “o”nu tek düze bir şekerli suyun baygınlığına tercih eden bir kişiyi hayal edebiliyor musunuz?..

Sonra… Ne demiş Meksikalı amigos?

“Felek”ten söz etmiş.

Yani, bu ekşi limonu size sunan felekten… Yani, “kader”den söz etmiş!..

Görüyorsunuz değil mi?.. İnsanın beynine, örneğin “kader” misali, irrasyonel olan; yani akla dayanmayan, metafizik kavramları nasıl da, “çaktırmadan” işliyorlar; zerk ediyorlar...

Siz bu cümleyi beğenip de hak verdiğinizde, kendiliğinden sizin bilincinizin altındaki bir küçük kulübeye, “yaşamınızın felek tarafından” nasıl da yönlendirildiğini, ya da yönlendirilebileceğini sokup, istif edebiliyorlar.

Sonra?.. Sonra, felekten (yani kaderden) yönetimi siz elinize alıyorsunuz… Ve limonun üzerine Tekila ile tuz koyuyorsunuz... Yani, bir anlamda kaderinize sahip çıkıyorsunuz.

Ve hemen ardından ne yapıyorsunuz?

- Kafayı çekiyorsunuz!

Burada, kaderin elinden çekip aldığınız yaşamınızı, alkolün aracılığı ile yapay bir mutluluğa dönüştürüyorsunuz…

Üstelik cümlenin gelişine göre, aslında bunu da yapamıyorsunuz... Sadece Tekila ile tuzu istiyorsunuz.

- İstemek!

Peki, ya vermezlerse?

Durum, karanlık ve vahim!

Ama yine de atasözünün, “deyişi” güzel ve hoş.

Ama irdelediğinizde ortaya çıkan anlam, oldukça nahoş!..

Zihnimizdeki Tekila izleniminin üzerindeki etki pozitif ve canlı.

Biraz da soğutulmuştur umarım.

Ama bizim bakkalın tezgâhında Tekila yok ki...

Gerçekte bu tür çağrışımlar oldukça uyarıcı ve baştan çıkarıcı oluyor.

Ne yapalım?..

Tekila yoksa, yok!.. Rakı var.

Biraz beyaz peynir ve accık da cacık yapıp önünüze koymuşlarsa eğer…

Yanına da yarım şişe rakı söyleyebilirsiniz, sanırım…

Yani örneğin, mesela, temsil…

Darısı başınıza...

Faruk.Haksal@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.