Adalet'in Neresindeyiz?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Aşağıdaki sözlerin hangilerine katılıyor, hangilerinin üzerini çiziyorsunuz?
İşte sizin “hak, hukuk ve adalet” üzerine düşünceleriniz böylece su yüzüne çıkacaktır.
Gelin bu tümceleri birlikte sorgulayalım ve çiğnemeden yutup, (ve belki de) hazmedemediğimiz bazı kavramların gölgesine tutunup, seyran eyleyelim... Buyurun:
·        Hak yoktur, düzen vardır. O düzenin adı da hukuktur.
O zaman hukuk sistemimizin mahveden Avrupa Birliği, Türkiye’nin temel düzenini de değiştirmemekte midir? Ve bu değişiklik, el-kol indirip kaldırılması yolu ile bizzat milletimizin vekilleri “aracılığı” ile yapılmasına nasıl seyirci kalınabilmektedir?
·        Gecikmiş adalet, adaletsizliktir!
Peki, o zaman bu adaletsizliğin sanıkları kimlerdir?
·        Siyasetin belirli bir anda donmuş biçimine hukuk denir. Bu donma hali, ya tüm toplum bireylerinin uzlaşmasıyla olur, ya da elinde sopayı alan birileri “güle oynaya” kendi kurallarını koyar ve onları usulüne uygun bir biçimde ‘dondurur’. İşte sonuç olarak, ortaya çıkan bu iki donmuş kitlenin her birine hukuk denir.
Ve biz de halk olarak bu dondurmayı yine güle oynaya ve afiyetle yer, donup kalırız… 
·        Adil olmayan adalet, adliyenin damının aktığına delalet eder.
Adliyenin damının akmasına seyirci kalan bir halk, o damın altında ıslatılmaya müstahaktır.
·        “Dava”yı okumadan hüküm kuruyorsanız, ”Şato” nun tahliyesine nasıl karar vereceksiniz?..
Bu dava, sulh mahkemesinde açılmış bir tahliye davası değil de, Kafka’nın şato adlı yapıtında yan gelip yatarak Dava okumak ise, vay bu milletin aydının hali?.. Vay bu millete?... Vay ki ne vay!..
·        Yargıç hadiseye “hâkim” değilse, meseleye avukat “hâkim” olur.
Demek ki, adliyemizin gelip ulaştığı yerden adalet böyle gözüküyor…
·        Avukat, vekâlet ücretini, vekil sıfatı ile alıp; asaleten ve asil olarak harcayan kişidir.
Bir de vergisini ödese, kimsenin diyeceği bir şey kalmaz.
·        Hâkim bey, bu adamın fikirleri ile şu kadının göğüslerinden müştekiyim. Onları Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesi uyarınca tedbiren tutuklar mısın?..
Bu adamın davası ret edilmelidir. Çünkü talebinin konusu dünyada tutuklanması mümkün olmayan iki şeyi kapsıyor.
·        Bir trilyon manevi tazminat istedim. Hâkim, bir milyon verdi. Dolayısıyla, talep ettiğim, 999.999.999.999 TL bakımından davam ret edildi. Yani ben, bu miktar üzerinden masraf ve vekâlet ücretine mahkûm oldum. Sonuç olarak manevi tazminat davası maneviyatımı bozdu…
İnsanlar maneviyatlarını para ile kurar, para ile tamir eder ve para ile kuşatırlarsa, kader mukadderdir… Maneviyat yoluna gider Niyazi… Ve kimse umursamaz!
·        Kesinlik varsa, adalet yoktur. Ama izafiyet varsa, hak da yoktur.
İşte bütün mesele, insanın göreceliği kavrayıp içine sindirmesi ile başlayıp, bitiyor. Çünkü gerçek ayrıntıda gizlidir. Kesinlik saplantısı ise, ayrıntıyı algılayamaz. Belki de birçok kavgamızı anlamsız kılan işte bu “ayrıntı”dır. Kim bilir?..
faruk.haksal@politikadergisi.com
 
LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
www.soruyusormak.com
www.dnm-ler.com
www.kitlecizgisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.