AKP ile Cemaat Arasındaki Çatlağın Nedenleri…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ülke cemaat ile AKP arasındaki çatışma ile sallanıp duruyor. Artık ortada demokrasi, devlet yönetimi, hukuk, adalet diye bir şey kalmadı. Biri yazıyor diğeri bozuyor. Şu an rezaletleri savunma durumunda olduğu için sanki AKP daha sevimsiz görünüyor. İyi de, kardeş olduklarını her fırsatta haykıran bu iki gurup neden birbirlerini yok etmek için savaşa tutuştu? Gül gibi giden onbir yıllık birliktelik ne oldu da yerle bir oldu? Sadece denildiği gibi akçeli meseleler mi?

Bu soruların cevaplarını bulmak için biraz gerilere gitmek gerekiyor. Osmanlı hanedanı altı yüz yıllık iktidarının dört yüz yılında sömürgelerini de kendi topraklarım dediği topraklardaki halkları da kendi milliyeti olmadığı için milliyetçilik duygularından uzak yönetti.

“Dört yüz” yıl diyoruz, zira son iki yüz yıl kimseyi yönetememişti. Son iki yüz yılda savaşlar kaybedilmeye başlandığında, sömürgeler bir bir bağımsızlığını ilan ettiğinde gelirler azalmış, sanayi ve üretiminin çok cılız olmasına bir de hanedanın safahatı eklenince Osmanlı hanedanı başta İngilizler olmak üzere batının oyuncağı olmuştu. Bu dönemde Osmanlı, kendi öz toprağım dediği Anadolu ve Arap yarım adasında yönetemediği insanları yönetebilmek adına oraların aşiret reislerine valilik, eşkıya çetelerinin reislerin paşalıklar vermiş, aklınca bu şekilde onları din şemsiyesi altında bir arada tutabileceğini sanmıştı. Daha sonra ise bu valilikler İngilizlerle birleşerek Osmanlıyı arkadan vurup bu günkü Arap ülkelerinin temellerini attılar. Kültüründe ve geleneğinde devlet kurma olmayan Kürtler ise sürekli isyanlar çıkararak önce Osmanlı’nın sonrada genç Türkiye’nin başını ağrıttılar. Sonuçta Birinci paylaşım savaşı ile Osmanlı tarihe karıştı.

Atatürk, bütün bunları çok iyi biliyordu. Bu yüzden istiklal savaşı sonucu kurulan genç cumhuriyeti üç ana direk üzerine inşa etti. Bunların birincisi tam bağımsızlıktı. O dönemde yabancı ülkelerde okumuş, beyni öyle yıkanmış veya ülkedeki yabancı okullarda okuyarak yine aynı yönde beyni yıkanmış aydın gurubu vardı. Bunlar öyle bir aşağılık duygusu içindeydiler ve çıkarlarının zedeleneceğinden öyle korkuyorlardı ki, Atatürk’ü bir kuvvetli ülkenin mandası olmamız yolunda iknaya çok çalıştılar.

İkincisi Kürtçülerdi. Bunlar ülke içinde özerk bir yönetim istiyor, bu nedenle habire İngiliz kökenli isyanlar çıkarıyordu. Atatürk, böyle bir başlangıcın milli birliğin oluşmasını, millet kavramının pekişmesini önleyeceği için millet kavramının gelişmesi çalışmalarını öne aldı. Ülkedeki bütün ırkların kabul edeceği bir “Türk” adını ve “Türk milliyetçiliği”ni yarattı.

Üçüncüsü ve en önemlisi de laiklik prensibidir. Din prensipleri ile yönetilen Osmanlının nereye gittiğini çok iyi bilen Atatürk, çağdaş, ileri ülkelerdeki en önemli özellik olan “Laiklik” özelliğini ülkenin üçüncü ayağı olarak yerleştirdi.

Atatürk’ün sağlığında gerek onun ikna gücü, gerekse ona duyulan saygı mecliste bu üçayağı zedeleyecek durumların çok büyük muhalefete dönüşmesini önledi. Ancak, özellikle 1950 sonrası Osmanlıdan arta kalan kan emiciler muhalefetlerini arttırdılar. Yeni güç ABD ile çıkar ortaklıkları kurarak günümüze kadar iktidarlarını sürdürdüler. Günümüzdeki AKP, Atatürk’ün kurduğu devlette bahsettiğimiz üçayağın karşıtı olanların birde cemaatin koalisyonudur.

AKP yi iktidara getiren güçlerin istedikleri Atatürk’ün engellediği, Sevr Türkiye’sini yeniden yaratmaktı. Buna ne milliyet, vatan gibi bir hassasiyeti olmayan AKP nin, ne kabesi para olan yeni yetişmiş, beyni AB+D de okul sırasında yıkanmış takımın, ne de Kürt özerkliği ile bir zamanlar oraları kasıp kavuran eşkıya başı Kürt paşalarının torunlarının itirazı olamazdı. O yüzden hepsi seve seve AKP saflarında toplandılar. AKP nin yanına hem oy desteği, hem de devlet kadrolarında yeterli tecrübelerinden dolayı cemaat de eklendi. Zira AKP kendi başına ülkenin bölünmesine gidecek yoldaki çok büyük engel olan orduyu yoldan çekemezdi. Birlikte el ele vererek çektiler ve yol açıldı.

Cemaat, çok uzun yıllardır büyük gizlilik içinde elemanlarını yetiştirmiş ve devletin başta polis ve adalet kurumlarına sokmuştu. AKP ise bu yapılanmaya İmam Hatiplerle karşılık vermeye çalıştı. Günümüzde devletin hemen bütün kademelerini işgal eden üst mevkidekiler imam hatiplidir. Cemaat ise kendini devam ettirmek için dershane kartını kullanmaktadır. Aslında bu çok akıllıcadır. Düz liselerin yanında İmam hatipliler de dershanelere gelmekte, ve o ideolojiye doğru kaymaktadır. Başka bir deyişle işin maddi boyutu bir yana, Milli görüş, yani bir millet ve vatan ideolojisi olmayan dinci kesim, yani Nakşibendiler ilerideki umutları olan gençlerin bir kısmını da Nurcu ideolojiden gelme kısmen de olsa Türklük ve Türkiye kavramına değer veren bir ideolojiye kaptırmaktadır.

Ordu engelini yoldan çekmek için birlikte olan bu iki düşman ideoloji, bunca yıldır bir yandan da birbirlerinin açıklarını, yanlışlarını not etti. Birlikte halledecekleri konular bittiğinde birbirlerine girecekleri kesindi. İşte zaman o zamandır. Başbakan ilk icraat olarak dershanelerin kapatılması sürecini başlattı. Gerçi işin çok zor olduğunu görünce iki yıl erteledi ama hedef o dur. Zira kapatamazsa kendini bitirir. Cemaat de yolsuzluk kartını çekti. Durum onlar için de kritiktir. Zira iktidar olan AKP dir ve biraz boş bırakılırsa iktidar gücünü de kullanarak cemaati bitirecektir.

Küresel çete ve unun sözcüleri bu savaşı keyifle izlemektedirler. Zira artık her iki gurup da görevini bitirmiş, çok fazla kötü olmuştur. Küresel çete fazla para kaybına uğramadan onları tasfiye dip yerine yeni aktörleri koymaya karar vermiştir. Seçimlere kadar da bunların birbirlerini yiyip bitirmeleri onlar açısından da bulunmaz bir fırsattır.

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

BİTMEK

Geniş kapsamlı bir tahlil... İşaret ettiğiniz bir nokta var: Dersaneleri kapatmak isteyen AKP'nin bunu 2 yıl ertelemesi... İki yıl ertelemek, bi bakıma bundan vazgeçmek veya vazgeçmek zorunda kalmaktır. Yine dediğiniz gibi, o süre içinde yeni aktörler işbaşına gelirse kapatma belki de kendiliğinden unutulur gider. AKP en sert kayaya çarpmış gibi. Dün, her iki taraftan kişilerle aynı ortam içindeydik. Her iki taraf da kararlı görünmeye çalışıyordu. AKP yanlısı olan söylediklerine kendisi de inanmıyor gibiydi. Selâmlar...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.