AKP, Ilımlı İslam, Talan…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bir haftadır ortaya dökülen kirli paralar, suçlamalar, hukuk dışılıklar, iddialar sanırız ülke insanını çok da şaşırtmadı. Hatta büyük bir bölüm bakan çocuklarına kadar uzanan operasyonu duyduklarında sadece acı acı gülümsediler. Bu operasyon sanki malumun ilanı idi. Başbakanın karşıt olarak ortaya koyduğu demokratik idarelere tamamen zıt önlemler de aynen operasyonun kendi gibi kimseyi şaşırtmadı.

Burada geçen “kimse” sözünü biraz açmak lazım. Ülkede çeşitli nedenlerle iktidara karşı olanlar için zaten bütün bunlar normal durumlardı. Yani cemaat ile AKP nin sonunda rant kavgası ile de olsa kapışacağı bekleniyordu. Bu arada şöyle veya böyle iktidara oy veren büyük bir de çoğunluk var. Asıl önemli olan onların bu konuda ne “düşündüğü”dür.

Düşündüğü derken yanlış sözcük kullandığımızı biliyorum. O kesimin sıradan insanlarının bir şey düşündüğüne inanmak olanaksızdır. Biat kültüründen gelmiş, onu bir türlü kırıp birey olamamış insanların düşünme zorluğundansa inanma kolaycılığına kaçmaları gayet doğaldır. Bu kesim bu gün AKP ye oy veriyor olabilir. Ancak bir AKP seçmeni değildir. Ona yönlendirilmiş, oradan yeterli sadakayı görmüş, bu yüzden her ne olursa olsun onların inancı başbakanın söylediklerinden ibarettir. Güçlü bir yeni uyarı bu kesimi anında başka bir partiye yöneltebilir. 12 Eylülü hatırlayın. Darbe ile kendi iktidarlarını devirenlere anayasa oylamasında %92 destek veren bu halktı.

Bu hep böyle olmuştur. Çeşitli ırklara mensup Anadolu halkları hurafe İslam’ının biatçi emirleri ile yoğrulmuş, zaten tembel ve şark kurnazı yapılarına birde sadaka eklenince biatçilik vazgeçmek istemediği bir durum haline gelmiştir. Yine aynı coğrafyada yaşayan Türkler, bu kültüre tam uyum sağlamamakla birlikte, Osmanlı uyruğu altında yaşamanın nedeni ile olsa çok da ses çıkarmamışlardır.

Bu durumu çok iyi süzen Mustafa kemal ve arkadaşları “Türk” ile birlikte olup (Kendileri de aynı soydandılar) Anadolu ihtilalını gerçekleştirdiler. Arapların veya diğer kavimlerin bu günkü durumuna ve tarihteki hareketlerine baktığımızda böyle bir ihtilalı bırakın gerçekleştirmeyi, buna kalkışmaları dahi olanak dışıdır. İstiklal tarihimizi iyi incelediğinizde bu gün bazı sözde demokrat kalemlerin iddia ettiği gibi halkların tam birlik içinde gerçekleştirdiği bir ihtilal olmadığını Türkler dışında olanların katkısının son derece sınırlı olduğunu hatta büyük oranda köstek olduklarını göreceğiz. İşte bu yüzden bu ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.

Genç Türkiye cumhuriyeti kurulduğunda Mustafa Kemal ve arkadaşlarının şüphesiz en önemli işlerinden biri de biat kültüründe yaşamış ve o güne gelmiş halkı birey kültürüne kanalize etmekti. Bunda çok da başarışlı olamadıkları da ortadadır. Zira yeterince çalışmadan, öz veri göstermeden, bedel ödemeden kazanılan hakların kıymetinin bilinmeyeceği ortadadır.

1950 lerle birlikte iktidarı devralan küresel çete Arap kültüründeki tembelliği, kolay yönetilirliği bildiğinden sürekli olarak Türk milliyetçiliğinin yerine Arap milliyetçiliğini koyma gayreti içinde olmuşlardır. Bu gayret bir kısım Türk halkı üzerinde başarılı olamamışsa da Anadolu’da yaşayan diğer halkları süratle etkisi altına almış, günümüze kadar gelmiştir. En basit örnek olarak bu gün Anadolu’da, Arap ezgisi demek olan arabesk Türk halk müziğinden daha çok sevilmektedir.

AKP, bu kesim içinden çıkmış şark kurnazları ve rant vurguncularının cemaati de ortak alarak kurdukları ve AB+D desteği ile iktidar olan bir kuruluştur.

AKP öyledir de CHP farklımıdır? İncelendiğinde üzerlerindeki kıyafetler dışında aralarında çok da büyük bir fark yoktur. İçlerindeki vitrin süsü birkaç ulusalcıyı çıkarın, kalanının AKP den bir farkı yoktur. Nüfus artışı dengeleri yüzünden ülkede giderek azalan gerçek Türklerin oylarının hepsi kendinde birleşse bile iktidar için yeterli olmayacağını gören CHP hızla AKPleşmiş, onun değişik bir versiyonu olmuştur. Son dönemdeki Kılıçdaroğlu ve ekibinin ABD ziyareti ni incelediğinizde, muhatapların bile AKP ile aynı olduğunu göreceksiniz.

Son beş yılda AB+D desteği ile son kalan ulusal kurumları da dönüştüren iktidar koalisyonu karşısında artık ortak düşman yoktur. Ülke rantını doyasıya yemek, talan etmekten başka yapacak iş kalmamıştır. Son operasyonda ortaya çıkanlar muhakkak ki buz dağının görünen kısmı bile değilse de, talanın boyutları hakkında epeyi bilgi vermektedir.

Nurcu olan cemaat zaten Nakşibendî olan AKP nin gerçek dostu değildir. Onlar ABD nin maşasıdır. Sadece aldıkları emirlere göre hareket ederler. Türkiye’deki ulusal kurumları bitirmek için aldıkları emir gereği AKP ile ortak hareket etmişlerdir, hepsi o kadar. Şimdi talan zamanıdır ve bu konuda ortaklık falan yoktur. İşte ortaya dökülen kirli çamaşırların asıl nedeni de budur.

Bu böyle olmasına böyledir de, bundan sonra ne olacaktır, ne olmalıdır?

Muhtemelen küresel çete hep yaptığı gibi bu iktidarı değiştirecek, cemaati de görevden alarak çıktığı ine geri gönderecektir. Zira artık bunların yüzü eskimiş, o sırf biat ederek yaşayanların uyuyanların bir kısmı gözlerini aralayıp etrafa bakmaya başlamışlardır. Verilen uyku ilaçları bağışıklılık yapmaya ve tesir etmemeye başlamıştır. Artık yeni aktörlere yen ilaçlara ihtiyaç vardır. Ülkemizde bu göreve talip yeterince parti ve kişi de vardır. ABD işine en çok yarayanı başa getirecektir.

Bu döngünün değişebilmesi için ilk adım biat kültürü ile uyumaya devam edenlerin öncelikle birey olduklarını kabul etmeleri ve gereğini yapmaları gerekmektedir. Refah adına çıkarlarının liderin iki dudağı arasında değil, kendi mücadelelerinde olduğunu fark etmeleri gerekir. Değilse başa kim gelirse gelsin durumun değişmesi söz konusu bile değildir.

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

      Sayın TAMTÜRK, tabii ki

      Sayın TAMTÜRK, tabii ki şaşmadım. yolsuzluk yapanın, yanına kar kalmamalı.

      Fakat ciddi olarak düşünenler için durum vahim. On bir yıl süren güçlü iktidar dönemi sona ermek üzere. Olan gene bu ülkeye bu millete olacak.

      Sizde yazdıklarımdan yorumlarımdan anlamış olmalısınız ki, bu ülke için şundan bundan kurtulmak asla kurtulmak değildir.

      Bu ülkede sistemin revizyondan geçmesi lazım.

      Seçilmişler dikdatörlüğünün sona ermesi lazım. Bu konuda yoğunlaşmamız lazım.

     Bu memlekette seçilmiş iktidarlar sınırsız bir egemenlik elde ediyorlar. Bu şu şekilde oluyor, genel müdürleri, valileri hükumetin ataması iktidarlara sınırsız egemenliğin yolunu açıyor. Bu güne kadar yapılan bütün anayasalar bub atamaları kanun yapanlara bırakmıştır. Akıl havsala almıyor. Kuvvetler ayrılığından bahseden anayasa, Hükumete "yürütme" diyor.

   Asıl akıllara durgunluk verende, hiç kimsenin buradaki garipliği anlamıyor olmasıdır.

   Hem yasa yapan, hem yürüten, hem devleti yapılandıran, hem denetleyen bir iktidar biçimi!

   Neymiş efendim? saltanat  kaldırılmış. 

   Sayın TAMTÜRK, Dünyada bundan daha kötü bir rejim olamaz!

   Çünkü, seçilmişler saltanatı seçilmemiş insanların saltanatından çok daha tehlikelidir!

   Bir ülkede seçilmişler saltanatı fiilen yaşanıyorsa, o ülkede saltanatın kimde olduğu belli değildir. Böyle bir ülkede saltanat güç odaklarının elindedir. Bunlar iç ve dış odaklardır.

   Buradaki hadise son derece sistematiktir. Hem iç güçler hem dış güç odakları seçilmiş iktidarların devletin kurumlarına egemen olmasından semiriyorlar.

    Ne acıdır ki bu ülkede aydın geçinen hiç kimse, iktidar egemenliğinin sınırsızlığında şikayet etmiyor. Hatta, kimileri "her hükumetin kendi bürokratı ile çalışması doğaldır" diyerek bunu destekliyor.

    iktidarlar neden kendi brokratı ile çalışmak istiyor?

    Torpil, yandaş kayırması, çoluk çocuğu, eşi dostu ihya etemek için.

    Vali Recep Yazıcıoğlu'nun dediği gibi, Bu düzenin defterini dürmez isek bu düzen bizim defterimizi dürecektir.

    İktidar yıkılmış, yenisi gelmiş umurumda değil. benim meselem bu düzenin değiştirilmesi.

    Ben AKP iktidar olmadan önce bunu söylediğimde, düzen de yanlış yok, baştakiler kötü, bunlar dinsiz imansız, Allah korkusu olan başbakan olsa hırsızlık yolsuzluk olmaz deniliyordu.

    Bu düzen değişmeden hiç bir şey değişmez. iktidar değiştirmek hiç bir şeyin çaresi değildir.

    Saygılar

 

Tabii ki...

Sayın İzzet kütükoğlu. 

Tabii ki sizin de altını kalın çizgilerle çizdiğiniz gibi çare tektir ve düzenin değişmesidir. Soru ise bunun nasıl yapılacağıdır. Kürsel çete dünyanın her tarafında düzen içindeki küçük oynamalara izin verir ama değişime asla. Kaldı ki, insan yapısındaki hırs da küresel çetenin planını uygulamasındaki kolaylığı yaratan unsurdur. Ben, kırk yılı aşkın bir süredir bu fikre kafa yoruyor ve inceliyorum. Ancak bir türlü "işte bu" diyeceğim bir sonuca ulaşamadım. Atatürk bile kurmaya çalıştığı düzeni ancak yaşadığı sürece sürdürebildi. Onun ölümü ile küresel çetenin emirlerine hızla boyun eğildi. Evet, çok haklısınız. Düzen değişmeli ama nasıl insanca, insanların hırslarına kurban olmayan, insanlara adalet fikrini sevdiren bir düzen kurulmalı ve kalıcı olmalı?

Saygı ve "Oh bee Dünya varmış" dedirtecek bir bir yeni yıl dileklerimle...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.