AKP ve DTP Kıskacında Güneydoğu Anadolu

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

   Seçimler yaklaştıkça; Güneydoğu Anadolu bölgemizde, geçtiğimiz seçimlerde en yüksek oyu alan 2 parti arasındaki mücadele de sertleşerek devam ediyor. AKP, ‘DTP'nin kalesini yıkacağız (Diyarbakır)’ sözleriyle gerilimi tırmandırmanın yanı sıra, Kürt milliyetçiliğinin kalesini de Diyarbakır olarak belirlemişti. DTP ise Erdoğan bölgeye geldiğinde bir “kalkışma hareketinde” bulunmuştu. Bu olaylardan sonra AKP cephesi ve emrindeki medya, Güneydoğu'daki seçimlerde AKP'nin; bölgede bölücülüğe karşı (PKK’nın siyasi kanadı olarak nitelendirilen DTP'ye karşı) koyabilecek yegâne parti olduğu tezini dağa taşa yazmaya başlamışlardı. Güneydoğu halkı, DTP ve AKP arasında bir seçim yapmaya zorlanmaktaydı ve bu süreç de halen devam etmektedir.

   2004 Yerel Seçimlerine SHP çatısı altında giren DTP, 629.275 seçmenin kayıtlı olduğu Diyarbakır'da 175.825 oy ile geçerli oyların %41,84'ünü alırken; AKP aldığı 129.394 oy ile geçerli oyların %30,79'unu almıştı ve bu sonuçlardan sonra Osman Baydemir, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olmuştu. Bu seçime katılım oranı ise %64,86 olmuştu.

   Diyarbakır'da 2007 Genel Seçiminde ise, oy kullanan seçmen sayısı 479.617 iken, halkın seçimlere katılım oranı %71,03 olmuştur. Sandığa gitmeyen seçmen sayısı ise yaklaşık olarak 200.000 civarındadır. Bu seçime bağımsız adaylarla giren DTP 219.799 oy alırken AKP 191.214 oy almıştır. Seçimi alınan oy oranları ile değerlendirecek olursak; Bağımsızlar (DTP), oyların %47'sini alırken, AKP oyların %40,9’unu almıştır. 2007 Genel Seçimlerinde iki parti arasındaki oy farkı 28.000'e kadar düşmüştür. DTP'nin bu seçimlere bağımsız adaylarla girmesi, DTP'nin alabileceği oyları da alamamasıyla sonuçlanmıştır.

   AKP'nin DTP'yi yıpratarak siyaset yapmaya başlaması da, AKP'nin DPT’li seçmenlerden oy alabildiği takdirde DTP'yi durdurabileceğini kavramasından geçmektedir. AKP’nin oy oranındaki yükseliş, diğer partilerin (Demokrat Parti (eski adıyla DYP), Anavatan Partisi) oylarının AKP'ye kaymasıyla oluşmuştur. DTP ise 2007 Genel Seçimlerinde, 2004 yılına göre, oylarını 44.000 arttırmıştır (Bağımsız adaylarla girmesine rağmen). AKP'nin DTP’li seçmenlerden oy almadan Diyarbakır'ı kazanamayacağını bilmesi ve bu seçmenleri kazanmaya yönelik alternatif bir politika ortaya koyması (Ilımlı İslam), DTP'nin de bu sürece karşılık olarak seçmenlerini ve saflarını daha da sıklaştırmasına, daha şahin politikalara yönelmesine yol açmıştır.

   DTP, Kürt milliyetçiliğine daha sıkı sarılırken; AKP, bölgeye Ilımlı İslam yoluyla girmeye başlamıştır. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Politbüro Üyesi ve Teşkilatlanma Bürosu Şefi Arsalan Baez ise 5 Kasım 2008'de yaptığı açıklamada, Kürt halkının Tayyip Erdoğan'ı desteklemesi gerektiğini söylemiştir. Talabani-Barzani ikilisinin seçimlerde AKP'yi destekleyeceği, bu sözlerle net bir biçimde ortaya konmuştur (Güneydoğu'daki tabanları yoluyla). Talabani- Barzani ikilisi bugün, ABD'nin bölgedeki taşeronluğunu üstlenmiştir. PKK ile Kürt Halkı üzerinde liderlik mücadelesine girişen Talabani ve Barzani, ABD'nin de desteğiyle Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki Kürt vatandaşlarımızı kendi safına çekmek istemektedir. Tabii ki bu mücadeleyi de ABD direktifleriyle yapmaktadırlar.

   ABD, Irak'ı işgal etmeden önce Irak'ı kaç parçayı böleceğini ve bu bölgeyi hangi taşeronuyla yöneteceğini kesin olarak kararlaştırdıktan sonra; Abdullah Öcalan'ı 16 Şubat 1999 yılında Türkiye'ye teslim ederek (CIA tarafından teslim edildi) PKK kartını gözden çıkardığını ortaya koymuştur. ABD'nin bu tarihten itibaren bölgedeki taşeronu Talabani-Barzani ikilisi olmuştur.

   Abdullah Öcalan'ı ve PKK'yı saf dışı bırakarak, PKK'nın kimi unsurlarını da kendi yanına çekerek güçlenmeyi amaçlayan Talabani-Barzani ikilisinin, Türkiye'deki seçimler öncesi AKP'ye destek çağrısı yapması, bu konjonktürün sonucu olmakla birlikte; ABD'nin kuklası olmaktan öteye gitmeyen bu ikilinin, Büyük Orta Doğu Projesi'nin Eşbaşkanı “Tayyip Erdoğan'ın AKP'sini” desteklemiş olması da bizleri pek şaşırtmamalıdır.

   Fethullah Gülen Cemaatinin Güneydoğu Anadolu'daki faaliyetlerini arttırması, Kurban Bayramlarında yöredeki halka et dağıtması ve parasal destekte bulunması, bölgede yurtlar ve dershaneler açması ve insanları sadaka yoluyla satın alarak bölgeye Ilımlı İslam'ı dayatması ise, AKP'nin bölgede güçlenmesine yaramaktadır. CHP Parti Meclisi'ne sunulan MYK raporunda belirtildiği üzere, AKP'nin Güneydoğu kökenli milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu Fethullahçıdır. Güneydoğu'da son 4 yılda yüzlerce dernek kuran Fethullahçılar, bölgede sosyal tabanlarını genişletme yollarını da aramaktadırlar.

   Cumhuriyet Gazetesi’nden Mehmet Faraç'ın The Economist'ten aktardığı makalede ise: “Türkiye’nin zengin İslami tarikatları, Kürt oylarını kazanmasında AKP’ye yardım ediyor. İsimlerini, ABD’de ikamet eden liberal Müslüman din adamı Gülen’den alan Gülenistler (The Gulenists) aralık ayındaki Kurban Bayramı’nda 60 bin aileye et dağıttı. Birçok Gülenist doktor da Kürt bölgelerinde ücretsiz sağlık kontrolü yaptı. Mesajları, Türklerin ve Kürtlerin İslam dinine göre kardeş olduğu ve Türkçü olsun Kürtçü olsun milliyetçiliğin kötü olduğu. Bu İslamcı tarikatlar, bölgede güçlü köklere sahipler” diye yazdı.

   Fethullah Gülen Cemaatine yakın olan Abant Platformu ise 28-29 Mart'ta Diyarbakır'da yapacakları toplantıyı PKK'nın tehditleri yüzünden iptal etti. Cemaate yakın “Kimse Yok Mu Derneği” ise yerel seçimler öncesinde bölge halkına sadaka dağıtmaya devam etti. PKK ise bunlara karşı hamle yaparak, Güneydoğu'da İslam Enstitüsü açacağını duyurdu.

   Sonuç olarak; Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu bölgemizde, seçimlerin AKP ve DTP arasında geçeceği açık. AKP, Fethullahçılar yoluyla ve Talabani-Barzani desteğiyle bölge halkını Ilımlı İslam üzerinden ABD'ye bağlamak isterken; DTP, Kürt milliyetçiliğiyle ve PKK terör örgütünün desteğiyle bölgede varlık sebebini kaybetmek istemiyor. Bölge halkı ise Kürt milliyetçiliği ve Ilımlı İslam arasına sıkışıyor ve çıkış yolunu bulamıyor. Güneydoğu'daki aşiret yapısını, feodal ilişkileri tasfiye etmeyi hiç düşünmeyen AKP ve DTP; bu yapıların, kendilerinin bölgede etkin olabilmesi için gerekli olduğunu da biliyorlar.

   Güneydoğu bölgemizde, seçimleri ister DTP kazansın, ister AKP; bölge halkının yaşamında hiçbir değişiklik olmayacaktır. Bölge halkı her halükarda kaybedecektir.

 

Evren ÇAVUŞOĞLU

 

 

  

 

[Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 11’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 11’i indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.