Atacağımız Son Zardır!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Bu millete 20 küsur yıldır kurşun atan bir terör örgütünün lideri ile uzlaşma arayıp, ikinci elden diyalog oluşturacaksınız… Ama bu terör örgütüne karşı mücadele veren Türk ordusunun en seçkin subaylarını terör örgütü damgası ile efsunlayıp, lanet kusacaksınız…
Mahkemeler tarafından kendisine idam hükmü verilen terör örgütü şefi için özel kanunlar çıkarıp beyzadeyi ipten kurtararak, ekselanslarını milyon liralar harcanarak restorasyonu yapılan villa benzeri mekânlarda yaşatacaksınız… Ama haklarında henüz hiçbir mahkeme kararı olmayan tam bağımsızlıktan yana Atatürkçü aydınları toplum önünde peşinen mahkûm edip, yıllardır “tutuklu” olarak zindanlarda tutacaksınız…
Bu adalet değildir.
Demokrasi ve hukuk devleti hiç değildir.
Peki, nedir?..
Bizce uygulanmakta olan işlem, bu gibi çağdaş değerlerin ardına gizlenerek yürürlüğe konan faşizmdir. Diktatörlüktür. Barbarlıktır!..
Ancak mesele, içinde bulunduğumuz karanlık tünelin niteliklerini saptamakta değildir.
Söz konusu niteliklerin neler olduğu konusunda ülkenin tüm yurtsever kesimleri, aydınlık düşünceli aydınları ve tam bağımsızlıktan yana tüm halk kesimleri ortak bir düşünceye sahiptir.
Mesele, bu karanlığın nasıl aydınlığa dönüştürüleceği konusundaki (henüz tam olarak netleşmemiş olan) mutabakattır…
İçinde yaşanılan süreçte benimsenmesi gereken strateji nedir?
Bu stratejiyi hayata geçirecek olan günlük taktik plan ve programlar nelerdir?
Türkiye, Merih gezegeninde kurulmuş olan bir devlet değildir.
Dünya’nın tarihsel kültür mirası bizlere emperyalizmin boyunduruğu altındaki ülkelerde verilmesi gereken mücadelenin, tüm milli güçlerin birleşerek bir cephe oluşturması yöntemi ile başarıya ulaşabileceğini söylemektedir.
Milli sınıf, zümre ve katmanların aralarındaki tüm düşünsel ayrılıkları (geçici bir süre de olsa) bir tarafa koyarak, güçlerini birleştirmeleri, başarının tek koşuludur.
Emperyalizm ile çıkar ortaklığı bulunmayan halk kesimleri, oluşturulan örgütler, bu örgütlerin temsilcileri, siyasi partiler ve her şey türlü sosyal sınıf, zümre ve katmandan oluşturulacak güç , ortak düşmana karşı bir araya gelecektir…
Bu bir araya gelmede kısa vadeli bencil örgütsel menfaatlardan mutlaka arınılacaktır.
Bu arınma işlevi, bir erdem olduğu için değil, halkın tümünü bir araya getirebilmek ve eldeki tüm gücü en verimli bir biçimde birleştirebilmek ve seferber edebilmek için gereklidir, zorunludur…
Şu ya da bu nedenle, açıktan veya gizli olarak bu birleşmeye karşı olanlar, taş koyanlar ve çelme takanlar, ortaya koydukları tavra ne isim verirlerse versinler, ne gerekçe ortaya koyarlarsa koysunlar, karşı cephenin çıkarına hizmet eden birer provokatördürler, bölücüdürler…
İşte bu gerçeği kavradığımız ölçüde bir yerlere varabileceğiz.
Bu gerçeği sindirip, pratiğimizi bu gerçeğin doğrultusuna uydurabildiğimiz ölçüde başarıya ulaşabileceğiz.
Bu gerçek, kişisel olarak bizler ve toplum olarak her birimiz açısından bir mihenk taşıdır ve bir sırat köprüsü keskinliğine sahiptir.
Çünkü ya bu deveyi güdeceğiz; ya da bu diyarı “onlara” teslim edeceğiz…
Bu seçeneğin orta yolu yoktur; kalmamıştır.
Ve Türk insanı bu yakıcı gerçekle göğüs göğüse gelmiş, önündeki tavlaya son zarını fırlatmak üzeredir…
faruk.haksal@PolikaDergisi.com
 
LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
www.soruyusormak.com
www.dnm-ler.com
www.kitlecizgisi.com

Yorumlar

Manifesto

Manifesto yazısı gibi olmuş...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.