Ava Giden Avlanabilir: Dikkat!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bir olay hakkında okurlarına bilgi iletmek, gazetenin en temel işlevidir.

Gazete bu işlevi dürüst bir biçimde ve yansız olarak yerine getirirse, halkın haber alma hakkına hizmet etmiş olur.
Haber, [sadece] olayın fotoğrafını çekecektir.
Fotoğraf, bilindiği gibi, objektiften içeri giren ışıkla oluşur.
Demek ki, olayın aktarılışı “objektif” olacaktır… Bizim medyanın çoğunlukla yaptığı gibi olay, yorumlanarak verilmeyecektir…
Eğer bir parça dürüstseniz, haberi olduğu gibi ve yansız bir biçimde aktarırsınız… Ve olayın yorumlanması hak ve imkânını okura bırakırsınız…
Dolayısıyla, gerçeği olduğu gibi iletmiş olur ve yalan söylememiş olursunuz…
Ama bu gerçek, birilerinin bir yerlerini acıtabilir…
Ama dikkat… Birilerinin bir yerlerini acıtan gerçektir, sizin ona eklediğiniz yorum değil!.. Bu çok önemli.
Eğer sizin bir olay ya da bir başka “şey” hakkında bir düşünceniz varsa, oturur o konuda yazı yazarsınız… Düşüncenizi, görüşünüzü özgürce kaleme alır, açıklarsınız...
 
Ama bu noktada da dikkat edilmesi gereken şey, gerçeğe saygı ve kısır çıkar çekişmelerin dışında, hatta üstünde kalma dürüstlüğüdür.
Birilerini çökertme, karalama ve yerin dibine sokma amacı ile masanın başına oturup, klavye şakırdatılmaz…
Yazı yazan insanın kendisine, sorgulanmış ahlaki değerlere ve toplumuna karşı sorumlulukları olmalıdır.
Yazı yazan insanın en başta gerçeğe saygısı olmalıdır.
Gerçeğe, sırf gerçek olduğu için saygı duymak, kişi olmanın, erdemli olmanın ve aydın bir insan olmanın ön şartıdır.
Kişisel çıkar uğruna, birilerinin yıldızını parlatmak uğuruna ve taraf olunan görüş, parti ya da tutulan takım uğruna kalemşorluk yapmak, gerçeğin karşısına bu ve benzer öğeleri yerleştirmekten başka nedir ki?..
Sözünü ettiğimiz bu ve benzeri değerlerin gözlüğü ile yaşadığımız güne baktığımızda gördüğümüz olgu, ülkemizde halkın haber alma hakkının gasp edilmiş olduğudur.
Türkiye’de siyaset, halkın uyutulması ve bilincinin harmanlanması üzerinden yapılmaktadır.
Bir önceki genelkurmay başkanımızın “a-simetrik psikolojik savaş” olarak nitelediği olgu budur.
Halkın bilinci törpülenecektir.
Gerçeğin üstü sıvanacaktır.
Ülkede toz dumana katılacak…
Ve yaratılan bu dumanlı havada avlanılacaktır.
Avlanan halktır.
O’nun bilinci, tercihi ve sonuç olarak “oy”udur.
İşte önümüzdeki Nisan–Mayıs ve Haziran aylarını, bu nitelikteki bir “av mevsimi” olarak yaşayacağız…
Ama önümüzdeki bu tuzağı, tezgâhlanan tüm oyunlara rağmen, ava gidenin avlanacağı bir sürece çevirmek elimizdedir.
Çalışmak zorundayız.
Birleşmek, örgütlenmek ve çalışmak…
Hiç değilse bir süreç için günlük konforumuzdan kendimizi sıyırır ve tembelliklerimizi erteleyebilirsek bu vahşi avın muhatabı olmaktan kendimizi, halkımızı ve sonuç olarak ülkemizi kurtarabiliriz…
İşte bütün mesele, bu noktaya gelip, durumun vahametini kavrayıp, kararlı olabilmektedir…
Hepsi bu kadar!
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.