Ayılar, İnekler ve Saksılar

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Nil MARİ

    Nil MARİ

 

   CowParade “Sanatı sokaklara taşıyan toplumsal sanat etkinliği"dir. Ne sergilediğinizle alakalıdır. Mutlaka İnek-Öküz sergilemek zorunda değilsiniz. Bir eşya da sergilenebilir. Örneğin “orijinal sandalyeler, vazolar, abajurlar.”

   Önce İsviçre’de, daha sonra bütün dünyaya yayılan CowParade İnek heykellerine hayat veren ünlü sanatçılar, Ben Crossman, Chantal Goya, Chirstian Lacroix, Vivienne Westwood, Zapiro ve Sir Norman Foster'dir. Ağustos 2007 yılında Sütaş'ın sponsorluğundaki  “İnekler”,  yani “150 tane inek heykeli” İstanbul sokaklarını renklendirmişti. 

   İsviçre “inek” ile özdeşleşmiş bir ülkedir. Bazen çukulatalar ve peynirler de görücüye çıkartılır. 1876’da İsviçre’li Daniel Peter “çikolataya” süt katarak bugünkü “Sütlü Çikolata’yı” icat etmiştir. Peynir’de sütten yapıldığına göre, ana besin kaynağı “süt”, gıdalar arasında altın değerine yükselmiş olmaktadır.

   Kısacası “inekler”, dünyanın en işe yarayan büyük baş hayvanıdır. Üstelik çok sevimlilerdir. Sizlere bir zararları olmaz, bütün düşündükleri memelerini sütle doldurmak, otlarını afiyetle yemek ve kaykılmaktır.

   İsviçre'nin, gözünüzün önünde tablo gibi uzayan yemyeşil tarlalarındaki sevimli iri kıyım “inekler” mutlu bir şekilde otlarlar. Bu görüntü o kadar iç rahatlatıcıdır ki, gözlerinizi onlardan alamazsınız.

   İneklerin yan gelmiş çayırlara uzanmış halleri gerçekten görülmeye değerdir, zira ineklerin yanında, masal yapraklarından kopmuş olduğuna kanaat getirdiğiniz köy evleri ve rengârenk sardunyaların, hercailerin, pencerelerden salkım saçak döküldüğüne de şahit olursunuz. Göz kamaştırıcı bir cennet içinizi ısıtır ve fanatik bir doğa tutkunu olursunuz. 

   Bu manzarayı süsleyen diğer grup olan “atlar, keçiler, tavuklar”, “kazlar” ve “eşekler de” bu eşsiz doğaya ahenk katarlar.

   Cow Parade şenliğinde ise herkesin bildiği boyuttaki inekler envai çeşit renklere boyanmıştı. Önemli olan boyamak değildir. İneğin bedenine çizilen desen de önemlidir. Tamamen el becerisi giydirilen ve süslenen inekler, bir dönem İsviçre'yi renk cümbüşüne çevirmişti. 1999’dan itibaren Şikago, Newyork, Londra, Tokyo, Brüksel, Dublin, Manchester ve Stockholm'de dahil olmak üzere 35'den fazla şehirde “İnek Şenlikleri” düzenlenmiştir. Barselona, Monako, Bükreş, Edinburg, Budapeşte, Atina, Boto, Moskova ve Floransa ise bu şenliğe ev sahipliği yapmışlardır.

   31 Ekim 2007'de ise, Şişli Belediyesi “İnek’lere” ev sahipliği yapmıştı. Gösteri sonrasında yapılan satıştan elde edilen gelir, sokak çocuklarına yardım için aktarılacaktı. Şüphesiz satışlar yapıldı ve elde edilen gelir de yerine ulaşmıştır. İsviçre'deki evimin bahçesine, bu” ineklerden” bir tane de ben koymak istiyordum, maalesef satın almak mümkün olmadı. Zira ineklerin hepsi satılmıştı.

 

   2005 Yılında Zürih’te (Teddy Bär) “Teddy Ayıcıklar” görücüye çıkmıştı. Ana caddelerde ve sokak aralarında sergilenen bu sevimli  “ayıcıklar” şehir halkına gülümsemişti.

   İnsanın içini ısıtan bu sevimli ayılar, Aslan ve Kaplan ayı, Gelin ve Damat Ayı, Arı Maya, Bikinili Ayı, Astronot Ayı, Çocuklu Ayı, Gözlüklü ayı, Transparan Kıyafetli Ayı,  Pijamalı Ayı, Jartiyerli Ayı, Hemşire Ayı, Kaptan Ayı, Şarkıcı ve Dansöz Ayı... gibi modelleri üreten dizayn ustalarının becerilerine şahit olmuştuk. Bu  “ayıların” Türkiye'ye getirilmediğini ve bir gelir elde edilmediğini sanıyorum.

 

   Geçenlerde sokağa çıktığımda bir yeniliğe daha şahit oldum. Bu sefer de "Saksı"  teşhiri yapılıyordu. Bir metreden yüksek ve genişçe olan saksılar yine dizayn çılgınlığının sınırsızlığını gözler önünde seriyordu.

   İskambil kâğıtları ile renklendirilmiş saksılar. Yeşil, beyaz ve kahverengi plastik pet şişelerden yapılmış değişik modellerdeki saksılar şehir halkına sunulmaya başlandı.

   Olağanüstü yetenekler tarafından yapılmış olan bu saksılar, bizim sokaklarımıza yakışır mı diye düşünmeden edemedim.

   Zira İstanbul’da “Kaldırım Mühendisliği” yine revaçtayken ve işsizlik artmışken, saksıların ne işe yarıyacağına pek anlam veremedim ama İstanbul’u gözleri kapalı dinleyen gençlerin bu saksıları boş vakitlerinde seyretmeleri uygun olur diye düşünmüştüm. Bu saksılar satışa sunulursa, yardıma muhtaç çocuklara ve işsiz gençlere olanaklar sağlanabilir diyorum.

   Sergilerin İstanbul etabında “Teddy Ayılar” sergilenmedi. 2007 de ise “inekler” resmi geçidini yapmıştı! … Peki, “saksılar” İstanbul köşelerinde sergilenecek mi? Bu gösteri Belediye’nin ilgi alanı içinde mi? Çok merak ediyorum.

   Her neyse “inek”, “saksı” derken aklıma komik bir sey geldi:

   Nazım Hikmet'in "İNEK" adlı oyunu, Şehir Tiyatroları'nda sergilendiğinde afişte dikkati çeken "İnek’in” dev puntolarla yazılması nedeniyle sorun olmuştu. Şehit Tiyatroları Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya afişi eleştirenleri, "Bu bir oyundur, adı İnek'tir, yazarı Nazım Hikmet'tir" diye yanıtlamıştı. Kısacası Nazım Hikmet'in “İNEK'i” çok büyük bulunmuştu.

   İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada ise, "Ana Haber programına konu olmasıyla gündeme gelen bu durum, kamuoyunda maksadı dışında bir algı oluşturmuştur" denilmiş ve:

   "Ancak afişlerin tasarımı, Şehit Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni'nin tasarrufundadır. Kamuoyunda yanlış algılamalara neden olan bu konu hakkında hassasiyet gösterilmesi ve tanıtımın düzeltilmesi, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni'ne iletilmiştir" denilmiştir.

   Şehir Tiyatroları Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya; “Bu durumu enteresan bir şekilde değerlendirebiliriz. Bu bir oyundur, adı İnek'tir, yazarı Nazım Hikmet'tir” sözünü yineleyerek, 

   “İletilen hassasiyeti değerlendiriyoruz. Bize doğrudan doğruya seyircimizden gelen bir eleştiri, tepki, hassasiyet olmadı. Bizim seyircimiz interaktif bir seyircidir. Her şeyi bize iletir. Fakat seyircilerden bu “İNEK” afişine bir tepki gelmedi." demiştir.

   Neden “İneklere” ve “Saksılara” takıldım bilemiyorum ama İstanbul'un kaldırımlarını sarı beyaz renklerle çalakaşık boyatan bir firma var. Sanırım epey para kazanmıştır bu boyama işinden.

   Belediyeler,  devamlı kaldırıp kaldırıp, yerine yenilerini yaparken, becerikli (!) boyacı ustalarında yaşamları boyunca hiç fırça kullanmadıklarına kanaat getirdim. 

   Döke saça ve acemice kaldırım boyayan zihniyete, inanın bana bir Türkiye'de, bir de Afrika ülkelerinde şahit oldum.

 

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

 

 

[Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 16’da yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 16’yı indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.