Ayrışma ve Birleşme Üzerine Öğretici Bir Deney

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Amerikalı psikologların üzerinde yoğunlaştıkları önemli bir konu var: Toplum mühendisliği…

Toplumu şekillendirmenin psikolojik yöntemlerinin araştırıldığı bu alanda temel hedef kitleleri yönetmenin ‘ilmi’ni keşfetmek…

Bu alanın bir de şatafatlı ismi var: Toplum Mühendisliği!..

Size bugün üzerinde çalışılan ve sürekli aynı sonuçları veren bir deneyden söz edeceğiz. Deneyin kurgusu ve ortaya çıkan gelişmeler şöyle:

Aynı dinden, aynı beyaz ırktan ve değişik yörelerden toplanan birbirlerini tanımayan 12 yaşlarındaki çocuklar bir yaz kampına katılıyorlar.

Önceleri aynı koğuşta yatıp, aynı lokalde yemek yiyorlar.

Üç beş gün aradan sonra çocukların aralarında bazı yakınlaşmalar ve hatta dostluklar kuruluyor.

Sonra çocuklar iki ayrı gruba ayrılıyor.

Birbirleri ile arkadaşlık kuranlar birbirlerinden ayrılıyor ve ayrı yatakhanelerde uyumaya başlıyorlar. Yemeklerini hala birlikte yiyor olsalar da zamanla iki grupta da birbirinin benzeri ilginç gelişmeler yaşanıyor;

Önce her iki grup da kendi adetlerini üretmeye başlıyor. Gruplar kendilerine birbirinden farklı isimler takıyorlar. Biri Kartallar oluyor, diğeri Çıngıraklı Yılanlar… Sonra bu isimleri tişörtlerine yazıyorlar. Yüzmeye farklı yerlere gitmeye başlıyorlar ve daha sonra kendi argolarını bile yaratmaya başlıyorlar…

Aradan 4 gün geçtikten sonra çocuklara hangi arkadaşlarını sevdikleri soruluyor. Yanıt ilginç: Hiçbir çocuk daha önce arkadaşlık kurduğu, ama öteki grupta kalan eski arkadaşının ismini ileri sürmüyor.

Daha sonra çocuklara futbol gibi rekabetçi oyunlar oynatılıyor. Kazanan takıma örneğin bir kamp bıçağı ödül verilecektir. Oyun, başlangıçta sakin başlıyor. Ama bir süre sonra tekmeler, dirsekler, çelmeler havada uçuşuyor… Hileler başlıyor, düşmanlıklar oluşuyor. Hatta öylesine ki, birlikte yemek yedikleri lokalde küçük çapta itiş/kakışlar bile görülüyor…

Gelin hatırlayalım; bu çocukların her biri Amerikalıydı, hepsi beyazdı, aynı dine mensuplardı. Dahası birbirileri ile arkadaşlık kuranlar iki farklı gruba konmuşlardı… Ama yeni oluşturulan bir grupta bulunmak ortaya yepyeni bir ayrışma, farklılık ve hatta düşmanlık tohumları oluşturdu. Bu deney, birisini, sırf başka bir grupta diye sevmemeye dair bir ‘irrasyonelliği’ muhteşem bir biçimde gözler önüne sermektedir…

Birlik içindeki bir gruba dâhil olmanın kişilere önemli bir rahatlık kazandırdığı doğrudur. Ancak belirli birlik içindeki rahatlığın, örneğin ulusal bir devlet içindeki ayrışmanın yarattığı küçük küçük grupların bu birlikteliği nasıl düşmanca farklılıklara böldüğü de ayrı bir gerçekliktir.

Kişilerin kendi grubunu değerli görme ihtiyacı, başka gruplara karşı edinilen olumsuz önyargıların nedenlerini oluşturmaktadır. Kişinin, başka grupları -bir şekilde- aşağı görmeden kendi grubunun ‘özel’ olduğunu düşünmesi oldukça güçtür…

Varılan sonuç oldukça ilginç ve öğreticidir.

Olağanüstü güç koşullarda birlik ve beraberlik ortamını oluşturarak bir milli kurtuluş mücadelesi vermiş ve ulusal devletini kurmuş olan Türk toplumu içinde, sanki ‘ileri demokrasi’nin bir gereğiymiş gibi, etnik, dinsel ve kültürel ayrılıkları körüklemenin ve böylece birbirinden ayrışan grup kültürünü uygarlığın bir verisiymiş gibi takdim etmenin altında yatan ‘mühendislik hünerini’ bilmem görebiliyor muyuz?

Türk toplumunda son yıllarda -ve giderek hızlanan bir biçimde- etnik farklılıklar öne çıkartılmış, farklı kimlik tanımlamaları resmi söylem haline getirilmiş ve meşru bir demokratik hak olarak sunulmuştur.

Yürütülen bu faaliyet hiç de masum bir uygarlık görüntüsü değildir.

Masum olmayan bu sistemli hareketlerin vardığı sonuçlar ortadadır.

Ayrılıkçı terör tam bir grup ayrıştırması yöntemi ile topluma aşılanmış ve medyatik saldırılarla sürekli olarak gıdıklanmıştır.

Tarikatların yeniden doğuşunun toplumumuzu itelediği nokta ortadadır.

Türkiye tekrar ‘hacılar, hocalar ve müritler’ ülkesi olma yolunda önemli bir mesafe kat etmiştir.

Peki çözüm nedir?

Çare nedir?

Çözüm, iki ayrı koğuşa ayrılan eski arkadaşları, iki kampa bölünen 12 yaşındaki çocukları tekrar aynı koğuşta toplamaktan ibarettir.

Böylece birbirlerine düşman edilmek için ayrı koğuşlara depolanan insanlar tekrar aynı ortak havayı solumaya başlayacaklardır.

Bunun da yolu, kültürel mirasımız ve uygar kültürle beslenen tek bir milli kültür etrafından birleşmek, aynı ülkeyi, aynı havayı, aynı su ve aşı birlikte paylaşmaya geri dönmekten geçmektedir.

Çare, ulusal birlikteliktir.

Bölünmeye ve ayrışmaya kanmamak, birleşmek, bütünleşmektir.

Faruk HAKSAL

faruk.haksal@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.