Bal Gibi Hem Laik Hem Müslüman Olunur!..

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Meşhurdur, Başbakan’ın ve cumhuriyet, laiklik düşmanlarının dillendirdiği “hem laik hem Müslüman olunmaz” sözleri! Neymiş efendim, ikisi bir arada olunca “ters mıknatıslanma” yaparmış. Bizim gördüğümüz gerçekler ise, bu ters mıknatıslanma, bu sözü söyleyenlerde hem dinin özünden hem laiklikten uzaklaşma yönünde oluyor.

Mecliste üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlayamadığını söyleyince Gazi Mustafa Kemal, sinirlenmiş elini kürsüye vurarak , "Adam olmak demektir hocam, adam olmak!" demişti. Bugün de görüyoruz ki, laikliğin ne olduğunu bilmeyenler ya da amacından saptırmak isteyenler, adam olmaktan çıkıyor ters mıknatıslanma yapmasından ötürü.

Laikliği din ve devlet işlerinin ayrılığı gibi sığ bir tanım içerisinde değerlendirmekten öteye gidemeyen bu çevrelerin, bu umdeyle birlikte var olan, Diyanet İşleri gibi kurumları, buradaki kadroların yüz binlere ulaşması, bütçeden en fazla payı alması, eğitim öğretimdeki din derslerinin ve okullarının varlığı konusunu ne sorguladıklarını gördük ne de ters mıknatıslanma yapıyor dediklerini.

Laiklik kavramının, tarihte yaşanan hangi sorunlar ve olaylar neticesinde ortaya çıktığı gerçeğini göz ardı edenler ve din devleti özlemi duyanlar, hiçbir vakit tarihten ders alma gereği duymamışlardır. Laiklik, devletlerin anayasasına girdikten sonra ve toplumlar kabullendikçe, atılan tohumların yeşermesi de toplum ahlakına ve düzenine yerleşmeye başlayacaktır. Ancak geçmişe özlem duyanların ve kendi çıkarlarını egemen kılmak isteyen güçlerin direnciyle karşılaşması, Giordano Bruno’nun şu sözünü hatırlatmaktadır bizlere; “Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar.”

Laiklik, din ve devlet işlerinin ayrılması tanımıyla sınırlandırılamayacak kadar, milletler tarihinin ufkunu ve yeni bir çağ açan siyasi bir kavram olmuştur. Laiklik, din ve vicdan özgürlüğünün teminatıdır. Devletin, bütün dinlere karşı eşit mesafede ve tarafsız olması prensibine dayanır. Genelde bu tanımlamalardan ziyade, laikliğin felsefi tanımı üzerinden din karşıtlığı yapılmaktadır. Felsefi tanıma göre, laiklik; insan aklına iman etmektir. İnsan aklının öncelik kazanmasıyla dinin, tecavüzden, istismardan menfaat ve şerre alet edilmesinden kurtarılmasını hazmedemeyenlerin bu karşıtlığı ve düşmanlıkları halen devam etmektedir.

Ülkemizin Müslüman nüfusuna, dinin ve laikliğin de; bu karşıt düşünce ve bu sığ tanım üzerinden yola çıkarak hayat ve din felsefesi oluşturan din adamları tarafından öğretildiğini düşünürsek, “hem laik hem Müslüman olunmaz” düşüncesinin hakim olduğunu görmekteyiz.

Aslında bu çevrelerin, nasıl laikliği o bilinen kısır tanımı içerisinde değerlendiriyorlarsa, İslamı da böyle sığ ve yüzeysel kavramlar kısır döngüsü içerisinde değerlendirdiklerini söyleyebiliriz.

Laikliğin bu ve buraya sığdıramadığımız tanımlamalarına bakarsak, esasında hiçbir prensibinin İslamın özüyle çeliştiğini ya da çatıştığını görmüyoruz. Ancak böyle bir söylem, Kur’an’da olmayan ve dayatılmaya çalışılan İslam Hukuku kavramını benimseyenler ve kul ile tanrı arasına girmeye çalışanlar tarafından kullanılabilir. Laikliğin felsefi tanımı dediğimiz “insan aklına iman” söylemi, Kur’an’da pek çok ayette Yaradan’ın “aklınızı kullanın, düşünün” ayetleriyle örtüşmüyor mu? Yaradan “yeryüzünde debelenenlerin en kötüsü,akıllarını işletmeyen sağır dilsizlerdir” demiştir.Düşünen bir toplum için pek çok deliller vardır diyen Kur’an düşünmeden bir yere varılamayacağını sorgulamıyor mu?Düşünüp hakikati anlamayı, akıl sahiplerinin yaşananlardan ibret almasını istemiyor mu?Neticede aklına iman eden insanın bulabileceği bir varlık değil midir Tanrı? Ya da bulamayacağı, bu çok önemli mi? Tabi sizler düşünme eylemini farklı organlarınızla yapıyorsanız farklı düşünmemiz son derece normal…

Laikliğin bütün dinlere eşit ve tarafsız olma prensibi de, Kur’an’ın adaleti öğütleyen ayetleriyle örtüşmektedir. Kur’an emanetleri ehli olana vermeyi ve insanlar arasında verilecek hükümlerde, dinine ırkına göre değil hakkaniyet, adalet ölçüsüne göre hükmetmeyi emrediyor. Bu emir ve nasihatler, Laikliğin bütün dinlere eşit ve tarafsız yaklaşımıyla zaten örtüşmektedir. Meşhur Hz. Ömer adaleti de böyle değil midir zaten? Yahudi’nin haksız yere alınan arazisine, cami yapılmasını engelleyen Hz. Ömer idi. Bunlar laikliğin bütün dinlere eşit ve adil yaklaşımına güzel örneklerdir. Aynı zamanda Kur’an dinde zorlama olmayacağını ve “sizin dininiz size, bizim dinimiz bize” yaklaşımını ortaya koymaktadır.

O halde, bir insan ne düşünceye sahip olursa olsun, adalet vicdanına ve aklına hakimse, hem laik hem Müslüman olmaması için hiçbir sebep yoktur. Hem laik hem Müslüman olunamayacağını iddia edenlerin, adalet duyguları körelmiştir, olaylara ve insanlara hakkaniyet duygusuyla değil kişisel çıkar duygu ve düşünceleriyle yaklaşıyordur. İki ayrı siyasi ve dini kavramlar olan laik ve Müslüman tanımlamalarını birbiriyle zıt göstermek, yalnız açığa çıkan ışığı görmek, yalnız söylenen sesi duyabilmektir, o da ne görebiliyorsun ne duyabiliyorsun demektir!..

DİPNOT:

NİSA 58: Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür.

MAİDE 8: Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

BAKARA 164: Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için ve birliğini ispatlayan birçok deliller vardır.

BAKARA 242: Allah size işte böylece âyetlerini açıklar ki düşünüp hakikati anlayasınız.

ENAM 98: Sizi bir tek canlıdan vücuda getiren O'dur! Bu oluşumda bir karar kılma yeri var, bir de emanet olarak kalma yeri. İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde ayrıntılı kıldık.

ENFAL 22: Çünkü yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır-dilsizlerdir.

OguzKemal.Ozkan@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Hem müslüman olunur mu?

Sayın Oğuz Kemal Özkan, bu anlamlaı ve kıymetli yazı için teşekkür ederim.
Müslüman olabilmak, birazda laik olabilmeye bağlıdır. Laiklik müslümanlığın özüdür.
Bizim müslümanlığımız kitabın dışında geliştiği için, Müslüman laik olamaz diye görüş iddia edilmektedir.
Benim görüşüm; Laiklik müslümanlığın özüdür. Ne Laik olmak dinsiz olmaktır nede, Müslüman olmak laik olmamaktır.
Saygılar, selamlar.

Pişmek üzere!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Sayın Gönderen: İzzet Kütükoğlu,
Adamlar cennet den kendi vakıf arazileri olarak bahsediyor. Siz hangi dinden bahsediyorsunuz, hangi EBU-.... nın İslamından bahsediyorsunuz. Dünya üzerinde Kutsal toprakları MEHDİ için ele geçirmeye çalışan bin çeşit müslüman var. Her biri cemaat liderlerine mutlak itiat etmeyen müslümanların katli farzdır diyor. Her biri diğerini yok etmeye çalışıyor. Hala müslümanlıktan bahsediyor, kazanda pişmek üzere olan kurbağalara benziyosunuz.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.