Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Normalleşiyoruz (!)
- Kabahat Kimde?
- Barzani Niye Geliyor?
- Sanat Bunu Hak Etmiyor
- Bir Kez Daha Cumhuriyetçilik Temel Kimlik Olmalıdır ...!
- Buyurun Efendim, Hoş Geldiniz..
- O Dalgayı Ağzımız Açık, Havaya Bakarak Bekliyoruz
- Gelme Fethullah!
- Danışıksız Dövüş
- Zamanın Stratejik Muamması: Osmanlı-2
- Bu Ülke Olup/Bitenleri Hak Etmiyor!..
- "Hocam, Bu Terör Kime Hizmet Ediyor?"
- Libya’da Neler Olacak?
- Hepimiz Günahkarız Kardeşim
- Karakolda Doğru Söyler, Mahkemede Şaşar…
Başbuğ, Hukuk Devleti, Çelişkiler ve Barzani
Eski Genelkurmay başkanımız terörist suçlaması ile tutuklu…
Yeni Genelkurmay başkanımız PKK’lılara terörist denmesinden müşteki, şöyle buyuruyor:
"Ben dağdakilere terörist denmesine karşıyım. Onlar bizim yurttaşımızdır…"
İşte Türkiye’nin içine yuvarlandığı kaos ortamının en gerçekçi fotoğrafı budur.
Türk hukuk sisteminin gelip dayandığı duvar, bu fotoğrafın odağında yer almaktadır.
Türkiye’de yürütülen siyasetin niteliği ve seviyesi bu fotoğrafın ana temasıdır…
Dağdaki teröristlerle karşı yıllar yılı dişe diş mücadele veren bir ordunun en üst komutanının terörist olarak tutuklandığı bir Türkiye’de, Türk Ordusu’na kurşun yağdıran azılı teröristlere terörist demek istemeyen bir genelkurmay başkanımız görevinin başındadır.
Sonra Türkiye’ye yönelik terör saldırısının önemli bir ayağını oluşturan Barzani’nin deste deste demeçleri, eylemleri ve bu kişinin resmi temsilcisi olarak 35 yurttaşımızın taziye çadırına kadar gelerek 40.000 Dolar dağıtması ve olayı bir “katliam,” olarak niteleyen demeçler vermesi…
Sonra, Barzani’nin Türkiye’de üniversiteye giremeyen bölge gençlerini imtihansız olarak kendi üniversitelerine kabul etmesi.
Sonra Van depreminde zarar görenlere hamilik etmeye soyunması ve göz alıcı yardımlarda bulunması.
Ve sonra, Güneydoğu’nun işsiz gençlerine Irak’ın kuzeyindeki inşaatlarda iş vermesi…
Koyun bütün bu gelişmeleri alt alta ve düşünün bir kez daha…
Terörle mücadele eden bir ordunun başı, terörist…
O ordunun bugünkü başı, dağdaki çeteye terörist demek istemiyor.
TBMM’de görev yapan bir milletvekili çıkıyor ve “özerklik yetmez,” diyebiliyor.
Devlet, sınır kapısına mobil adliye kuruyor ve PKK militanlarına özel bir yargı yöntemi sunuyor.
Ve Türkiye’nin bölünmesi yönündeki saldırı operasyonlarının en önemli ayaklarından birisi olarak işlev gören Barzani, Türkiye’nin güneydoğusunda yaşayan insanlara “sizin gerçek lideriniz benim,” mesajını verecek her türlü eylemi [ve söylemi] sistemli olarak gerçekleştiriyor.
Koyun bütün bu gerçekleri birbiri üstüne…
Ne görüyorsunuz?
İşte Türkiye, gördüğünüz bu noktaya getirilmiştir.
Peki… Bu noktadan bir çıkış yolu var mıdır?
Türkiye, yeniden milli beraberliğini sağlamış, ulusal bütünlüğünü garanti altına almış üniter ve tam bağımsız bir devlet olabilecek midir?
Hukuk devleti ilkesi tekrar reel adaletin temel ilkesi haline getirilebilecek midir?
Türkiye gerçekten demokratik bir sosyal hukuk devleti olabilecek midir?
- Evet!..
Bizce çıkış yolları hala tam olarak tıkanmış değildir.
Örneğin ülke halen genel bir savaşın içine savrulmuş değildir.
Türkiye’nin yetişmiş insan gücü hiç bir dönemde olmadığı kadar yeterlidir.
Türkiye’nin hala elden çıkartılmamış önemli zenginlikleri bulunmaktadır.
Yani kısacası, un da vardır, şeker de…
Mesele, helva yapacak kadronun mutfakta birbiri ile didişmeden, ülke ve vatan sevgisini her şeyin üstünde tutacak bir anlayışla işe sarılmasıdır.
Halkın görevi ise, bu nitelikteki bir kadronun oluşturulması yönünde iradesini kesin bir biçimde ortaya koymaktır.
Faruk HAKSAL
- Faruk HAKSAL içeriği
- 19238 okunma
Yorumlar
TERORİST GERİLLA OLURSA , GENERAL DE SUÇLU OLUR.
İlkel Başbuğ neden tutuklandı?
Sayin Faruk HAKSAL,
- Birkaç hafta önce emekli Genekurmay Baskani Basbug'un tutuklanmasını;
- Özel Yetkili Mahkemelerin adeta 4. kuvvet gibi Türkiye yönetiminde önemli rol oynayacak kadar hukuku çiğnemesini;
- Yanlişlikla bombalanan 34 yurttaşımızın trajedisinin Barzani tarafindan istismar edilmesini;
- Bölücüler mecliste açik bölücülük propagandası yaparken, terörle mücadele edenlerin zulme uğramalarını vs.
Türkiye'nin geleceğini karartan olaylar olarak değerlendirmiş.
Çok doğru.
Ancak ülkemizdeki tüm bu siyasal gelişmelerin gerçek nedenlerini içerde değil, dışarda aramamız gerekmektedir.
ABD emperyalizmi çok zor durumdadır. Yıllık geliri 16,4 trilyon dolar olan ABD'nin 15,2 trilyon borcu vardır. Bu borçun sadece 1 trilyonu Çin'e dir. Yani 14 trilyon borcunun alacaklıları batı kapitalist-emperyalist sistemin bankalarıdır. Bu demektir ki ABD iflas ederse bütün sistem iflas edecektir. Avrupa Birliği ise çok daha kötü durumdadır.
Bu borçların başlıca nedenleri ekonomik-mali kriz ve ABD'nin Afganistan ve Irak savaşlarıdır. ABD, sadece Afganistan ve Irak savasi için 2,7 trilyon dolar harcamıştır.
Bütün bunlardan çıkarılabilecek tek mantıklı sonuç, ABD ve AB'nin artık yeni bir savaşı kaldıramayacağıdır. Nitekim Obama yeni bir askeri strateji hazırlamıştır.(Link=
http://haber.gazetevatan.com/turkiyeye-ozel-us/427242/30/Dunya)
ABD Emperyalizminin yeni stratejisini özetleyelim:
1) Rakip devletleri elindeki silah gücü ile TEHDİT etmeye devam edecek,
2) Stratjik ortaklarını, yani Türkiye gibi taşeron devletleri, bu ülkelerin hükümet ve ordularını kendi çıkar bölgelerinde kullanacaktır.
3) Çıkar bölgelerine kendi ordusuyla doğrudan müdahale etmeyecek, küçük vurucu timlerle ve insansiz uçakların istihbarat yardımıyla baskınlar düzenleyecektir.
Bu stratejinin BOP ve Türkiye yansıması ise şudur:
1) ABD, Türkiye'den insansiz uçaklari için üs elde etmek.
2) ABD, Türkiye'nin ordusuyla Suriye'deki Esat rejimini devirmesine yardımcı olmasını isteyecektir.
Sanırım, Sn. Basbuğ'un tutuklanması, TSK komuta heyetinin Suriye'ye müdahalesine karşı çıkmasını engellemek için ordu komutasına verilmek istenen bir göz dağıdır. Ordu komuta heyetinin Suriye'ye doşrudan müdaheleye karşı olmaları ise kuvvetle muhtemeldir. Çünkü:
1) Suriye ile tarihsel akrabalığı olan, müslüman ve komşu ülke olmamız;
2) Suriye ile aramızda savaş gerektiren ciddi hiç bir sorunun olmaması ve
3) Suriye'ye askeri bir müdahale III. Dünya savaşına kadar büyüme ihtimalinin çok yüksek olmasidir. (Çünkü Suriye'ye müdahaleye Rusya, Çin ve Iran kesinlikle karşıdırlar)
İşte AKP iktidarının dış politikada böyle büyük bir riske girebilmesi için iç politikada muhalefeti iyice sindirmis ve orduyu da tamamen kendi kontrolü altına almış olması gerekiyor. Özel Yetkili Mahkemeler bu amaçla faaliyettedirler. Türkiye'deki son siyasi olaylara bu pencereden bakılırsa gerçek iç yüzleri daha iyi anlaşılacaktır.
Yeni yorum gönder