Başkalarına Ait İdeallerle Gerdeğe Girmek...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bakıyorum… Herkes Cumhuriyetten yana gözüküyor…

Dinliyorum… Herkes hukuk devletinin savunucusu…

Ama külü eşelediğinizde ortaya çıkan kor, korkutucu.

Çünkü iş, ülkenin, vatan savunmasının, Cumhuriyetin değerlerinin, emeğin ve hukuk devletinin savunulması yönündeki eylemlere geldi mi, iş değişiyor…

Toplumsal çıkarlar uğruna uğraşıp didinmek yerine, kişiliğin parlatılması eğilimi ağır basıyor; galebe çalıyor…

Emeğin en yüce değer olduğunu mırıldanan kişi, emeğin artı-değeri üzerinden saltanat sürüyor.

Vatanı savunmak için birlikte yola çıkılan “arkadaş”, kendini savunmanın dipsiz kuyusuna kafasını gömmüş olduğundan kitle ile omuz omuza olacak zaman bulamıyor…

Ve işte bu nedenlerle, örneğin bir referandum çalışmasında aynı safta olması gereken kişiler yan yana gelemiyor…

Peki, kim suçlu?.. Zurnaya zırt dedirten delik hangisi?..

Ama hep karşı taraf suçlu!..

Ve fakat hep bizim taraf haklı!..

Güçlü.

Üstün.

Ve suyun başında…

Paylaşma kültürü eksikse, mutabakata ve uzlaşmaya giden yolda kaktüsler oluşur… Dikenler biter.

Peki… Paylaşma kültürünün ortak (olması gereken) paydasında neler vardır?..

Demokrasi.

Ben-merkezci olmamak.

Saygı.

Özveri.

Ve bugünün küçük çıkarları yerine yarının büyük hedeflerini koyabilmek… Ufku görebilmek, sezebilmek, anlayabilmek…

Öncelikle karşınızdaki insanı saygı duyacaksınız.

O kişinin düşüncesini anlamak için antenlerinizi ona çevirip, dinleyeceksiniz… O’nu nasıl çürüteceğinizi kurgulamak için değil; gerçekten anlamak için dinleyeceksiniz…

Sonra, onun haklarına, siyasal ve toplumsal varlığına ve [en önemlisi] kişiliğine saygı göstereceksiniz…

Daha sonra, kişisel çıkarlarınızı kamusal yarar ve hedefler karşısında [hiç değilse] kontrol edebileceksiniz… Kişiliğinizi bir koza gibi ören bencilliğinizin kabuğunu yırtıp, paylaşmanın, özverinin erdemine varıp, kendinizi perde perde eğiteceksiniz…

Hayır mı, diyorsunuz bütün bunlara?..

O zaman toplumsal mücadelenin hiçbir zaman kıyısına yanaşıp, o sahillerde volta atmayın…

Toplumsal mücadelenin içine varını yoğunu katıp, idealleri yönünde dirençle yürümeye çalışan insanların sırtından siyaset yapmayın.

Sömürüye gerçekten karşıysanız, her şeyden önce çevrenizi, arkadaşlarınızı ve içinde yer aldığınız değerleri… Ve öncelikle insanları ve en başta da amaçları ve hedefleri sömürmeyeceksiniz!..

Ve “insanlık ideali, eşitlik, kardeşlik, eşitlik, bağımsızlık ve adalet” için mücadele eden aydınlık kafalı insanların önüne engeller inşa edip, çukurlar kazmayacaksınız!..

Yani, o güzelim Türkçemizde yerleşmiş olan bir halk deyişi ile özetlersek, bu mücadelenin kıyısında fren yapıp, duracak ve;

- Başkalarına ait ideallerle gerdeğe girmeye çalışmayacaksınız…

Bilmem anlatabiliyor muyum?..

Faruk.Haksal@PolitikaDergisi.com

www.soruyusormak.com
www.dnm-ler.com
www.kitlecizgisi.com




 

Yorumlar

Şeytan ayrıntıda gizlidir.

Sayın Haksal, "Şeytan ayrıntıda gizlidir." diye bir söz vardır. Bu ülke çok büyük sorunlarla karşı karşıyadır. İnsanlar buna bakıpta çözümün çok zor hatta imkansız oluğu zannına kapılıyorlar.
Ben bu ülkede bunca sorunun basit hatalardan ürediğini kimseye anlatamıyorum!
Ben bu ülkeyi seven hiç kimseye karşı olamam. Ve inanıyorum ki, bu ülkeyi sevme konusunda asla sıkıntımız yoktur. Ama bu sevgi işe yaramıyor ne yazık ki!
Herşeye yeniden başalamamız gerekiyor. kafamızdakilerin tamamını sıfırlayıp yeniden düşünmemiz herşeyi yeniden yerine koymamız gerekiyor.
Hep yazıyorum.
Hata sistemde mi, kafasına göre faaliyet gösteren siyasetçide mi?
Sakın siyasetçide demeyin, bunu herkes söylüyor.
Eğer sistemde hata olmasaydı, sistem kusursuz olsaydı, hiç siyasetçi kafasına anlayışına, zihniyetine göre hareket edebilir miydi?
Kötü olan siyasetçi, kötü olan anlayış, kötü olan zihniyet diye diye buraya geldik. Hiç bir zaman sistemde bir hata varmı yok mu diye bakmadık!
Kötü olanın siyasetçi olduğuna iman ettiğimiz için, siyasetçi değiştirmekle zaman geçirdik. Olan benim güzel ülkeme milletime oluyor!
Oysa sistemi analiz edebilmiş olsa idik, sistemdeki hataları görebilir, giderebilirdik. İşte o zaman ülke siyasetçinin anlayış ve zihniyetine terk edilmiş olmazdı.
Bu ülkedeki siyaset kavgası saltanat kavgasından başka bir şey değildir!
Çünkü bu ülke saltanat hala sürmektedir!
Saltanatın sürüyor olmasının nedenide, sistemden anlamayan anayasa yapıcılarının yaptıkları sistem hatalarının sonucudur.
Ülkemizde anayasa çok tartışılır, kıyametler koparılır. Buna karşın sistem hatalarının yapıldığı anayasa maddeleri asla tartışılmaz!
O maddelerin içine şeytan gizlemiştir sanki, Biz bu ülkenin insanları olarak bütün potansiyelimizi bir birimizle uğraşmakla tüketirken şeytan gayet rahat kıs kıs bize gülüyor o maddeler içinde!
Sayın Haksal, bazen insan aradığını araraken bulamazda, başka bir şey ararken, dün arayıpta bulamadığını bulur.
Ben bir soruya cevap araken, anayasanın içindeki şeytanı karşımda buldum.
Ve o günden sonra, şeytanı anayasada gizlendiği yerden çıkarmayı kendime vazife edindim.
Bir sistemi kurgularken hiç bir ayrıntıyı atlama lüksünüz yoktur.
Sistemleri çalıştıran, veya çalıştırmayan ayrıntılardır. Hiç kimse arabasının kırank mili kırıldığı için yolda kalmaz. sistemler basit hatalardan dolayı iflas ederler.
Eğer Türkiye'nin sorunlarına benim gibi bakılacak olsa, sistemin hatasını gidermek üç günlük iştir.
Yok hata sistemde değil, insanlarda denilecek olur ise, bu curcuna asla bitmez olan güzel ülkemize olur.
Saygılarımla.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.