Beklenen Ne İdi Ne Çıktı?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Beklenildiği gibi “Demokratikleşme Paketi” talepleri karşılayamadı...

Başbakan Erdoğan’ın bu Reform diye açıkladığı Demokratikleşme Paketinin satırbaşlarına bakılacak olunursa...

§   Demokratikleşme Paketi, ne bir ilk ne de bir son olacak.

§   Seçim sistemi, tartışmaya açılıyor. Seçim sistemi yasal düzenlemelerle revize edilmeli. %10 seçim barajı gözden geçirilecek.

§   Siyasî partilere hazineden yapılan yardımların alanı genişletilecek. Daha önce %7 olan hazineden yardım alma oranı, %3’e çekilecek.

§   Özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önü açılacak.

§   Farklı dil ve lehçelerde siyasî propagandanın önü açılacak.

§   Yerleşim yerlerinin eski isimleri tekrar iade edilecek.

§   Nevşehir Üniversitesinin ismi, Hacı Bektaşi Üniversitesi olarak değiştirilecek.

§   Kamu kurumlarında başörtüsü yasağı kaldırılacak.

§   İlkokullarda ve ortaokullarda andımız okunmayacak, yani kaldırılacak.

§   Süryanilere Mor Gabrial Manastırı iade edilecek.

§   Nefret, ayrımcılık, yaşam tarzına müdahale gibi suçlarla daha etkin bir biçimde mücadele edilecek. Belirli suçların cezaları artırılacak. Belirli suçlar, kişinin dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, engelliği, siyasî düşüncesi, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse cezası daha da ağırlaştırılacak. Kişinin belli haklarını kullanmasını engelleyenler ceza kapsamına alınacak. Bu sebeple işlenen suçun cezası bir yıldan üç yıla kadar olabilecek.

§   Türkiye’de hiç kimse dilinden, ırkından, milletinden, renginden, inancından, gereğini yerine getirmekten dolayı ayrımcılığa maruz kalamayacak. Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurulu tesis edilecek.

§   Yaşam tarzına saygı TCK ile güvence altına alınacak. Dinî inancının gereğini yerine getirilmesinin engellenmesi de ceza kapsamı içine alınacak. Dinî ibadet ve ayinlerin bireysel olarak engellenmesi bu kapsamda değerlendirilecek. Bir kimsenin inanç, düşünce ve kanaatlerinden kaynaklanan tercihlerine müdahale edenlere bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilebilecek...

***

Daha ayrıntılı bilgiye ve haberlere gazetelerden ve internet mecralarından ulaşmak mümkün...

Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu paketi açıklamadan önce neredeyse 40-45 dakikaya varan bir “Demokrasinin Erdemi” konuşması yaptı...

***

Biliyorsunuz...

Taksim Gezi Parkı Eylemleriyle birlikte ülkemizde bir kırılma dönemi yaşandığı söylenebilir.

Eylemlerden sonra artık Türkiye eskisi gibi olmayacak.

En azından yerinde oturan, itaat ve biat etmesi beklenen makbul vatandaş prototipi, bu eylemlerle yerle yeksan olmuştur.

Taksim Gezi Parkı eylemleri aslında bir uyanıştır...

Bir farkındalık sürecinin ilk kilometre taşıdır...

İnsanların senelerce içlerine attıkları haksızlık ve hukuksuzlukların dışavurumudur...

Demokrasinin çeşitlenmesidir...

Çoğulcu demokrasi anlayışının sokak diliyle canlanmasıdır...

Hukuk arayışıdır...

Adalet arayışıdır...

Buyurganlığa ve dayatmalara itirazdır...

Bireysel doğuştur...

Bireyselcilik değil...

Birey olma ve yurttaş olmanın ayırdına varmadır...

Sosyolojinin dikkate alınmasının gereğidir...

Yalnızlıktan ve sorumsuzluktan kaçıştır...

Kolektif dayanışmanın güzel bir örneğidir...

Türkiye’de artık demokrasi bilinci ve yöneten ile yönetilen algısı, Taksim Gezi Parkı eylemleriyle bir başka boyuta geçmiştir...

Mikro ve makro teknolojilere koşut olarak, mikro ve makro demokrasi alanlarını daraltmanız, içinde bulunulan konjonktür itibariyle zorlaşmakta...

***

Gelelim Demokratikleşme Paketine...

Bir şey dikkatimi çekti... Sayın Erdoğan, edinmiş olduğu bir alışkanlığını yine bu paketi açıklayacağı zaman diliminde de sürdürdü ve geçmişe takılıp kaldı.

Geçmişe takılıp kaldı dediysem de... Cumhuriyet Halk Partisi ve onun zamanının uygulamaları...

“Demokrasi” veya “Demokratikleşme” kavramları, acaba ne kadar inandırıcılık kazanmakta iktidar partisinin yöneticilerinin ağızlarında?

Gezi Parkı eylemlerinde ne kadar demokrat olduklarını gördük?

Bir ara Sayın Erdoğan, sözü yine 27 Mayıs dönemine getirdi; ve o zamandan beridir ülkemizdeki “Dayatmacı Kimlik Siyasetine”, “Vesayetçiliğe”, “Seçkinci Bakış Açısına”, “Statükoculuğa” değindi.

Cumhuriyet döneminin ilk süreçlerine gönderme yapılmasının amacı ne olabilir? Bir ülkenin başbakanı kendisinin de kazanımlar elde ettiği Cumhuriyet rejiminin ilk gençlik dönemi hatalarına neden bu kadar takılır kalır? Ceberut devlet zihniyeti “Yeni Türkiye” retoriğiyle değişime uğramıştır.

Şimdiki devlet zihniyetinde... Biat ve itaat eden makbul vatandaş modeli ön plana çıkmakta.

Kutuplaşma ve saflaşma, başbakan Erdoğan’ın keskin sözleriyle ve beden diliyle yumuşayamaz.

Cumhuriyet tarihinin genç dönemi ile sorunları olanların, ülkeyi bir bütünlük ve dirlik içinde istenilen hedeflere ulaştırması ne kadar rasyonel olabilir?

***

Demokratikleşme Paketi kamuoyunun beklentileri doğrultusunda çıkmadı; esasında büyük beklentilere kapılmak da AK Parti’nin daha önceki paket sicilleri meyanında “hayalcilik” olurdu.

Bu paketin içinin fos çıkmasının yine birtakım handikapları olacaktır.

Her şeyden öte...

KÜRTÇÜLERİ memnun edebilecek çok fazla şey bu paketten çıkamadı.

PKK terör örgütü, bildiğiniz gibi, çekilme sürecinde ayak sürümekte ve kamuoyunun beklentileri doğrultusunda çekilme işlemlerini sanırım “bilinçli” olarak hızlandırmamakta.

Bu paketin Kürt Milliyetçilerini heyecanlandıracak boyutta hak ve özgürlükler tahsis etmemiş olması, ileride yine bu küstahlaşabilecek PKK-KCK-BDP ilgililerinden tehdit meyanlı açıklamalar duymamıza neden olabilecektir.

Göstermelik birkaç madde ve başlıkla Kürt kamuoyu memnun edilmeye çabalanmış, lakin PKK ve BDP cephesinde memnuniyetsizliği giderecek gerçekçi temel hak ve özgürlükler bağlamında hiçbir şey bu paketten çıkamamıştır.

Bu konu neden önemli?

Her şeyden önce, PKK ve BDP, “Çözüm Sürecini” tehdit ve silah argümanına dayamaya devam etmekte. Türkiye Cumhuriyeti topraklarının tam manasıyla istenilen düzeyde silahsızlaştırılamaması, Kürtçülere yapılacak müzakerelerde ve pazarlılarda ellerine koz olarak büyük bir güç vermekte.

Esasında, uğranılan hayalkırıklığından ötürü, önümüzdeki dönemlerde PKK ve BDP ilgililerinden yine tehditkâr açıklamalar duymamız, güçlü bir olasılık olarak bir yerde durmalıdır.

***

Yine bir başka mesele ise...

Türban serbestisinin kamu kurumlarında uygulanacak olmasıdır.

Hükümet, bu düzenlemesinde de baskı ve zorlamalara din merceğinden bakmayı yeğlemiş. Sanırım, memleketimizde bir tek baskı ve sıkıntı tesettür yüzünden yaşanmakta. Kamu kurumlarına başörtüsüyle girilebilecek olması, belki sözde yılların hak gasbının iadesi olarak görülebilecektir; ama özde de bir çatışmanın doğmasına vesile olacaktır. Her ne kadar kamu kurumlarında kıyafet serbestisine yönelik bir özgürlük temelli düzenleme getirilmek isteniyorsa da, bunun mantık gerekçesi, dinî saiklerin ötesine geçemeyecektir.

Neden, kamu kurumlarının oturmuş düzeniyle bu kadar oynanır, anlamış değilim. İleride ne malum çarşaflı ve sakallı bir tarzda insanların kamu kurumlarındaki görevlere gelmeyeceği? Kamu kurumlarının hesaplaşma yeri olmaktan çıkarılması gerekir. Neydi edebiyat? Senelerce hanım kızlarımız başörtüleri yüzünden bir kamu kurumu da olan üniversitelere sokulmamışlardı. Şimdi erk değiştiğine göre, kamu kurumlarındaki oturmuş düzenle, kin ve nefretten ötürü oynayabiliriz.

***

Andımızın yasaklanması da ayrı bir garabet olarak temayüz etmekte. Şimdi de “Türklük” tartışmaya açılacaktır. Hiç yoktan aylarca çenemizi yorabilecek bir sorun ve madde silsilesiyle karşı karşıya bırakıldık. Çöz, çözebilirsen yumakların düğümlerini!!?

 

Erhan SALMAN

erhan.salman@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.