Bilim Kilisesi mi?..

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ünlü bir düşünür Batı kültürü içinde üniversitelerin, “bilim kiliseleri” biçiminde işlev görmeye başladığını söylüyor...
Üniversite… Bilim kilisesi, ya da bilimin kilisesi.
İlk bakışta anlaşılması biraz güç bir saptama. Bilim, inancın dışında ve sınırsız sorgulamaya yer veren aydınlanma düşüncesinin ürünüdür.

Kilise ise, Batı insanının “inanç bütünlüğü”nün simgesi olan bir kurum.
Bilimin kilisesini bu tanımlama içerisinde nereye oturtabilirsiniz?
İşte zorluk buradadır.
İşte sözünü ettiğimiz düşünürün dikkatlerimizi çekmeye çalıştığı olgu budur...
Ortaya konan tespit, batı kültürünün ciddi ve ağır bir eleştirisini dillendirmektedir.
Düşünürümüz, aydınlanmacı düşüncenin, üniversite cephesinde sorgulanamaz dogmalara ve kökü inanca dayanan ön/kabullere yenik düştüğünü dile getirmektedir.
İleri sürülen bu sav, inanç mevzilerinin bilim içinde yerleşkeler oluşturduğunu ve giderek, bilimin bir kilise öğretisi durumuna indirgendiğini ileri sürmektedir.
Bu ne demektir?

Ünlü düşünür, bilimin rayından çıktığını, rasyonelliğini yitirdiğini, bilimsel hipotezlerin inanç araçları tarafından yaratılarak, bilim “piyasası”na sürüldüğünü dile getirmekte ve ağır konuşmaktadır.

Deneysel gerçeklik temelinde biçimlenen pozitif düşüncenin içten fethedildiğini, bilimsel yöntemlerin yerini pozitif olmayan “irreel” önyargıların aldığını büyük bir cesaretle ile öne sürmektedir.
Peki, diyeceksiniz ki, bize ne bunlardan?..
Biz de diyeceğiz ki,
- Çok şey!..
Çok fazla şey, diyeceğiz... Çoktan da fazla şey!
Çünkü...
Çünkü Türkiye halkı, bilimsel düşünme yöntemini Batı’dan “tevarüs” etmiştir...
Yani, kültürümüz içinde yeşeren akla dayalı rasyonel düşüncenin kaynağı Batı aydınlanmasının yarattığı temeli bilim olan bir dünya görüşüdür.
Batı rasyonalizmi bir kilise çatısına hapsedildiğinde, aydınlık düşünceye bu cinsten bir pranga vurulduğunda, kültürümüz önemli bir kaynaktan mahrum kalacak, kendisine hayat veren güçlü bir damar kurumuş olacaktır.
Tehlike büyüktür!..
Tehlike ve risk hem Batılı uygar insan için ve hem de bizler için ciddidir, vahimdir, ürkütücüdür...

İrreel düşünce biçiminin panzehiri, aydınlık düşüncedir; bilimsel yöntemdir.
Dünya, sözünü ettiğimiz bu çok değerli panzehiri yitirdiğinde, ortak kültürün Ortaçağ düşüncesi karşısındaki bağışıklık sistemi çökme noktasına ulaşacaktır.
Dışarıdan ve uzaktan oldukça soyut bir sorun olarak görülebilecek olan bu tehlike, dünya kültürün kaderi açısından yaşamsal bir öneme sahip ve o ölçüde de kesin ve somut bir meseledir...
Bu gerçek, tüm ayrıntıları içinde ele alınmalı, titizlikle irdelenmelidir.
Aksi halde, Batı “bilimi”nin çan sesleri, ülkemize tarikatlar ve şeyhlerin terkisinde [koşa koşa] gelecektir… Gelmektedir!
Globalizmin ekonomideki yansıması emperyalizmin acımasız bir silahıdır.
Ama, bilimsel anlamdaki kültürel ortak payda, çağımızın en kıymetli hazinesidir.
O’nu gözümüzün bebeği gibi korumak ve kollamak zorundayız.

Faruk HAKSAL

faruk.haksal@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.