Bilimsel Sosyalizm ve Kemalizm (Atatürkçülük) (I)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ülkemizde son yıllarda yoğun ideolojik ve siyasi tartışmalar yaşanmaktadır. Bu tartışmalarda en çok karşımıza; ön planda siyasi olarak, Demokrasi, Özgürleşme, Eşitlik, Laiklik, Hukuk Devleti, Tam Bağımsızlık, Emperyalizm, Kürt Sorunu, BOP vs. gibi konular çıkmasına karşılık, arka planda ideolojik olarak ta Liberalizm, Muhafazakârlık, Sosyal Demokrasi, Bilimsel Sosyalizm ve Kemalizm konuları çıkmaktadır.

İçinde yaşadığımız dünyada ise; özellikle 2008 küresel ekonomik ve finans krizinden bu yana, SSCB ve Doğu Avrupa’daki reel sosyalizmin çöküşüyle artık dünyamızın Neoliberalizm ekonomi politiği temelinde ebedi tek değişmez sistemi olarak ilan edilen emperyalizm-kapitalizm sistem hakkındaki iyimser düşünceler, giderek yerini eleştirisel şüphelere bırakmaktadır. Dünyada yeni toplumsal sistem arayışları yeniden canlanmaktadır.

Yeryüzünde emperyalist-kapitalist sistemin neden olduğu kriz ortamı, ülkemiz Türkiye’de çok daha yoğun yaşanmaktadır. Bu nedenle ülkemizde de yeni sistem ve toplumsal sorunlara köklü ve temelli çözüm arayışları, çok daha belirgin olarak kendisini hissettirmektedir.

Türkiye, dünyada son 30-35 senedir esen neo liberal özelleştirme kasırgasından en çok etkilenen ülkelerden biridir. Ayrıca Türkiye; bulunduğu coğrafya itibariyle jeo stratejik önemi bakımından ve de geçmişteki M. Kemal öncülüğünde başarıyla sonuçlanan ulusal kurtuluş mücadelesiyle emperyalizme indirdiği darbenin rövanşı nedeniyle emperyalizmin hedef tahtasına oturtulan bir ülke olarak ağır siyasi sorunlarla karşı karşıyadır; dolayısı ile yeni bir toplumsal çözüm arayışı artık bir ihtiyaç haline gelmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti; bundan tam 90 yıl önce, zamanımızda Kemalizm veya “Atatürkçülük” olarak adlandırılan ideoloji temelinde, I. Dünya emperyalist bölüşüm savaşında tamamen parçalanmaktan, devlet olarak yok olmaktan, toplum olarak sömürge olmaktan ve toplumsal gerilikten kurtuluş mücadeleleri içinde oluşmuş bir ulus devlettir.

Ancak kuruluşundan 90 yıl sonra, Türkiye Cumhuriyeti bugün; son 10 seneyi aşan bir döneminde, emperyalizm işbirlikçisi AKP iktidarıyla artık tüm Kemalist özelliklerini tek tek yitirip bir varlık yokluk mücadelesi aşamasına girmiştir.

Dolayısı ile kanaatimce; hem genel bir bunalım yaşayan dünyamızın siyasi yaşamında hem de kritik bir eşikte bulunan ülkemizin içinde bulunduğu bu ortamda, halkımızın ve özellikle öğrenmeye susamış olan dinamik gençlerimizin, bazı önemli ideolojik ve siyasi konularda düşüncelerinin netleşmesi gerekiyor. Bu bağlamda; dünyada ve ülkemizdeki toplumsal bunalımlara çare olarak düşünülen genel olarak Bilimsel Sosyalizm ve özel olarak Kemalizm konularının iyice irdelenerek fikirlerin ve düşüncelerin berraklaşması, artık bir zorunluluk haline gelmiştir.

Bilimsel Sosyalizm ve Kemalizm kavramları; dünya ve Türkiye çapındaki bunalıma çözüm seçeneği olarak sunulurken, tartışma konusu olan bu iki kavramın arasında ne gibi ortak özelliklerin olduğu ve bu iki kavram arasında ne gibi farklılıkların bulunduğuna dair soruların da özellikle yanıtlanması gerekiyor.

Bana göre, gerek Bilimsel Sosyalizm ve gerekse Kemalizm (Atatürkçülük) birer ideolojidir. Bu savı ileri sürerken, hepimizin birbirimizi daha iyi anlayabilmesi için, birlikte üzerinde uzlaşabileceğimiz bir ortak ideoloji tanımında birleşmemiz gerekmektedir. Fakat bu yazıyı bir tek ben kaleme aldığıma göre, bu durumda yapılması gereken okuyucunun benim ideoloji kavramından ne anladığımı bilmesi, yeterli olacaktır.

Bence ideoloji; toplumsal hareketlere, özellikle de siyasi hareketlere içerik ve öz kazandıran, anlam ve yön veren, genellikle din, ahlak veya felsefi temelinde bir araya getirilmiş veya bilimsel yöntemlerle geliştirilmiş, toplumsal yaşamın ekonomik, siyasi, hukuki alanlarındaki düşüncelerin ve fikirlerin sistemleştirilmiş biçimidir.

İdeolojilere örnek vermek gerekirse; Liberalizm veya Neoliberalizm, Muhafazakârlık, Faşizm gibi çeşitli burjuva ideolojileri olduğu gibi, işçi sınıfının ideolojisi olarak Marksist ideoloji veya Sosyalist(Komünist) İdeoloji, Sosyal Demokrat ideoloji ve Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Hareketinin ideolojisi olarak Kemalizm (Atatürkçülük) gibi ideolojileri sayabiliriz.

***

Önce Bilimsel Sosyalizm ve Kemalizm kavramlarının işlevsel önemine, yani bu kavramların ifade ettiği olguların ne işe yaradığı, nerede ve nasıl kullanıldığına bir göz atalım.

Bilimsel Sosyalizm; bir genelleme, bir soyutlama, daha doğrusu kapitalist sistemin veri ve koşullarının diyalektik yöntemle analizinden elde edilen çıkarımlarla kuramsal (teorik) olarak inşa edilen sosyalizmin temel ilkelerini ifade eden bir kavramdır. Dolayısı ile Bilimsel Sosyalizm kavramı, somut toplumsal analizlerde bir yöntem, bir model, ilkesel bir ölçüt olarak işlev yapar. Başka bir ifadeyle; Bilimsel Sosyalizmi biz, günümüzde sosyalist bir hareketin, kapitalist bir toplumu bir sosyalist topluma dönüştüre bilmesinin olanaklarını teorik olarak ön görebilmek için, bu kapitalist toplumun analizinde ve araştırmasında kullandığı bir bilimsel yöntem, bir öğreti, bir ideoloji olarak tanımlayabiliriz.

Görülüyor ki Bilimsel Sosyalizm kavramı ile ifade edilen işçi sınıfı ideolojisi; bilimsel fakat soyut, genel ve teorik bir içeriğe sahiptir. Bilimsel Sosyalizm kavramını soyut olarak nitelemekle, elbette bu kavramın pratikte kanıtlanmış doğruları içermediğini iddia etmiyoruz! Tam tersine, Bilimsel Sosyalizm kavramı, genel fakat kanıtlanmış, gerçekleri ifade eden ve doğrulanmış fikirlerden oluşan bir ideolojidir. Bilimsel Sosyalizm kavramının bilimsel, nesnel, genel ve soyut gibi özelliklerini daha iyi anlatabilmemiz için, bu kavramın içerik ve işlevini; tıpkı yer çekim yasası veya yüzme yasası (Arşimet kanunu) gibi nesnel ve genel doğa yasalarına benzetmemiz gerekiyor.

Örneğin Arşimet yasasına göre, bir ceviz yaprağı da yüzer; bir ağaç kütüğü de! Hatta binlerce tonluk demirden yapılmış, petrol nakliyatında kullanılan tankerler de! Dikkat edilirse hepsi farklı cisimler ama hepsinde ortak olan yön, suda yüzmeleridir. Çünkü bütün bu cisimlerin tek tek ağırlıkları, yine her birinin tek tek suda taşırdıkları su kütlesinden daha hafif olmaları nedeniyle suda yüzebilmektedirler. Yani hepsinin sudaki durumu, yüzme yasasına (Arşimet kanununa) uygundur.

İçinde yaşadığımız çağın toplumsal gelişim sürecinde; tek tek kapitalist ülkelerin, tıpkı yüzme yasasında (Arşimet kanununda) olduğu gibi, Bilimsel Sosyalizm kavramının içeriğine ve ilkelerine uygun olarak, sosyalizme dönüşebilmelerinin olanaklarını ön görebilmek için,

  • Öncelikle bu ülkelerin kapitalist nitelik taşıyıp taşımadıkları, yani ülkelerin ekonomik, sosyal ve siyasal yapıları;
  • Emperyalizmle olan ilişkilerinin niteliği;
  • Bu ülkelerin toplumsal gelişimlerine engel olan ana unsurları,
  • Bu ülkelerin coğrafik konumları,
  • Bu ülkelerin tarihsel gelişim çizgisi vs.

gibi konularda dünyanın ve siyasi hareketin içinde bulunduğu ülkelerin somut koşullarının analizi gerekmektedir. Demek istediğimiz; hiçbir ülkede, sadece Bilimsel Sosyalizm teorisi ile somut siyaset yapılamayacağıdır; yapılsa da o siyasetin asla başarılı olamayacağı, çünkü o siyasetin papağan gibi slogan ve ilke yinelemekten başka bir şey olamayacağı, gerçek yaşamdan, halktan, işçi sınıfından kopuk olacağıdır!

Gerçek yaşamda her kapitalist ülkenin bir yeri, bir yurdu, bir de tarihi vardır. Her ülkenin toplumsal düzeninin verileri, koşulları farklı, farklıdır, özeldir; o ülke tarihiyle, coğrafyasıyla kendine özgüdür, somuttur. Ayrıca bu somut her ülke bir dünya sisteminin ayrılmaz bir parçası, uluslararası camianın bir üyesidir. Bu bağlamda Kapitalizm veya Bilimsel Sosyalizm kavramları sadece yeryüzünde var olan bu tek tek, özel kapitalist ülkelerin var olan veya toplumsal yasallık temelinde olması gereken ortak özelliklerini, genel çizgilerini ifade ederler; fakat bu özel ülkenin tam ve somut durumunu açıklamaya yetmezler. Dolayısı ile her zaman asıl olan, önemli olan somut durumun somut analizidir.

Her ülkenin; içinde bulunduğu somut durumu, gelişimini, gelişiminin olanaklarını, sorunlarını, eğilimini, yönünü vs. ortaya koyacak olan analizin kendisidir. Ancak bu somut analizde Bilimsel Sosyalizm ’in yöntemleri, ilkeleri, kuramsal ön görüleri kullanılacaktır; kaldı ki eğer bir siyasi hareket sosyalizmi amaçlıyorsa, o zaman o hareketin Bilimsel Sosyalizm ’in yöntemlerini, ilkelerini vs. kullanması da zaten zorunludur!

Bilimsel Sosyalizm kavramının yöntemsel ve bilimsel işlevi ile ilgili olarak burada yaptığımız bütün bu saptamalar, aynen Kemalizm (Atatürkçülük) için de geçerlidir. Yani Kemalist devrimler, ilkeler, deneyimler, ön görüler vs. sadece emperyalizme bağımlı veya yarı veya tam sömürge ve gelişmekte olan ülke koşullarını yaşayan ülkelerin somut analizinde kullanılması gereken bilimsel yöntemlerdir!

Aradaki fark; Bilimsel Sosyalizm genellikle kapitalist ülkelere uygulanırken, Kemalizm daha çok gelişmekte olan, sanayi devrimini henüz gerçekleştirememiş, demokrasi kültürünü olgunlaştıramamış, emperyalizme bağımlı veya emperyalizmin yarı veya tam sömürgesi durumunda kategorize edilmiş olan ülkelere uygulanır.

Örneğin ABD, Almanya, İngiltere veya Fransa gibi emperyalist ülkelerdeki devrimci sosyalist ve işçi hareketlerinin Kemalist yöntemleri somut analizlerinde uygulamalarına hiç ihtiyaç yoktur. Çünkü bu ülkeler; zaten kendileri emperyalist oldukları için, emperyalizme bağımlılık, sömürgecilik, geri kalmışlık vs. gibi toplumsal gelişim sorunları da yoktur. Bu ülkelerin temel sorunu, tekelci emperyalist sermaye tarafından emekçilerinin sömürülmesi ve baskı altında olmalarıdır. Dolayısı ile bu ülke devrimcilerinin, sosyalistlerinin veya komünistlerinin ana hedefi de Bilimsel Sosyalizm temelinde sosyalist devrimdir.

Oysa Türkiye gibi emperyalizme bağımlı, yarı kapitalist, yarı feodal, ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamında hala kapitalizm öncesi ilişkilerin ve zihniyetin hissedilir bir biçimde var olduğu, gelişmekte olan ülkelerin toplumsal gelişim ve ilerlemesinin önündeki en büyük sorun; kapitalist sömürüden çok, emperyalizme olan bağımlılık ve geri kalmışlıktır.

Günümüzde somut olarak;

  • Türkiye’nin dünyadaki sistem içindeki pozisyonunu doğru saptayamayan,
  • Ülkenin toplumsal gelişiminin ve ilerlemesinin önündeki ana sorunu doğru teşhis edemeyen,
  • Türkiye gibi emperyalizme bağımlı ve de gelişmekte olan bir ülkeyi; Almanya, Fransa gibi gelişmiş emperyalist ülkelerle aynı kefeye koyan

 TKP, ÖDP, EMEP vs. gibi sol sosyalist partiler; kopyacı, ezberci, dogmatik ve bilimsel olmayan bir yaklaşımla papağan gibi hala sosyalist devrim sloganını atmaktadırlar!

Ancak emperyalizme bağımlı, henüz gelişmekte olan bir kapitalist-feodal melez toplum karakteristiği gösteren ülkemiz Türkiye’de emperyalist finans kapitalin denetiminde kapitalist ilişkiler de vahşi bir biçimde hızla yaygınlaşmaktadır. Dolayısı ile Türkiye’de sosyalizme giden yol, ilk etapta Kemalizm (Atatürkçülük) yoludur! Bu anlamda Kemalizm, bir Ulusal Demokratik Devrimdir! Çünkü Kemalizm’in (Atatürkçülük) ün ana hedefi, ilk aşamada ulusal tam bağımsızlık ve gerçek demokrasidir. Ülkemizin tam bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşmadan, demokrasisini olgunlaştırmadan Sosyalizme geçişi ham hayaldir!

O halde ülkemizdeki toplumsal gelişimin aşamaları; önce Bağımsızlık, Özgürlük ve Gerçek Demokrasi, daha sonra ama mutlaka Sosyalizmdir! Çünkü Tam Bağımsızlık, Ulusal Özgürlük, Olgun Demokrasi ve Ekonomik Refah ve Gelişmişlik, sosyalizmin ön koşulları olduğu gibi; sosyalizme dönüşmeyen bir Kemalizm de bugün ki gibi yeniden emperyalizme bağımlı ve esir olmaya mahkûmdur!

Gelecek bölümde Bilimsel Sosyalizm ve Kemalizm kavramlarını değişik perspektiflerden daha ayrıntılı olarak ele almaya çalışacağız.

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.