Bir Kahır Sabahı Daha…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

1970’li yılların başı. Almanya’da işçiyim. 25 yaşında, hani taşı sıksam suyunu çıkarıyorum. Akşamları gazete satıcılığı yapıyor birahane birahane ekmek parası peşinde koşuyorum. O zaman daha kronikleşmiş bir yabancı düşmanlığı tam oluşmamış. Her akşam çok iyi Almanca bilmemin üzüntüsünü yaşıyorum.

Aslında bizleri öteki olarak gören, ikinci sınıf insan sayan Alman zihniyeti birkaç kadehten sonra gülen yüz maskesi altından çıkıveriyor. Çok iyi Almanca bilebileceğimi düşünmeyen bir takım kendini bilmez Alman gülerek ince ince alay ediyor, hakaret ediyorlar.

Bir süre onlarla tartıştım, mücadele etim. Ancak hiçbir işe yaramadı. Ne olursa olsun orası onların vatanıydı ve büyük bir kısmı bizi istemiyordu. Bu o kadar öyleydi ki, evimizi hırsız soyduğunda değerlendirilecek birçok maddi delil olmasına rağmen, gelen polisler sigorta olmadığını öğrenince ilgi bile göstermediler.

İnsan, bütün bu olumsuzlukları yaşayınca bir vatan sahibi olmanın, bağımsızlığın değerini daha iyi anlıyor. 1978 de ne Arabın yüzü, ne Şam’ın şekeri deyip ülkeme döndüğümde öptüğüm toprağım mis kokuyordu. Bu koku hala aynı ve asla değişmeyecek. Hemen ardından gelen 12 Eylül 1980 darbesi her ne kadar vatanım derken sevgilim der gibi içi titreyen herkesin üzerinden silindir gibi geçse de bu güzel vatan, bu kutsal topraklar için çabamız, mücadelemiz artarak devam edecekti.
**********
Bu sabah gazetemi açtığımda gördüğüm yan yana iki resim, uzun yıllardır mücadele ile nasır tutmuş keçeleşmiş duygularımı bile ezip büküyor, ister istemez çoğu içime akan gözyaşlarından bir kısmı da gözpınarlarımdan süzülüyordu.

Birinci resim, Van’da PKK’lı teröristlerin döşediği mayının patlaması sonucu şehit olan Er Burhan Kılıç için memleketi Ardahan’da düzenlenen cenaze töreni idi. Törende vatan kokusunu içinde hissedenler, şehidimizin ailesi, CHP Ardahan millet vekili Ensar Öğüt vardı. Hükümet ilgi bile göstermemişti. Bırakın bir bakanı, yöre iktidar milletvekillerinden biri bile yoktu. Bu ülkede çoluğu çocuğu ile mutlu yaşayan, her gün zenginleşip semiren iktidar mensupları, kendilerini korumak için şehit olan evladımızın cenazesine, göstermelik bile olsa ilgi göstermemişti.
Şehidimizin cenazesini yok sayan iktidar neredeydi dersiniz? Padişah ikinci Abdülhamit’in vefat eden torununun cenaze törenindeydiler. Başbakan Recep Bey, ağlamaktan sorumlu devlet bakanı Bülent Bey, İç İşleri Bakanı Beşir Bey, Bakan Hayati Yazıcı Bey, İstanbul valisi ve belediye başkanı. Ölünün tabutunu sırtladıklarında hangi düşünceler içinde oldukları meydanda, apaçık görülüyor. Hangi düşünceye, hangi zihniyete sahip oldukları, kimlerin sempatizanı ve dolayısı ile kimlerin düşmanı oldukları da çok açık.

İsimlerini herkesin beynine çakana kadar okuması gereken bu topluluk, rahmetli Türkan Saylanın cenazesinde yoktu, İlhan Selçuk’un cenazesinde de. Şehitlerimizin cenazesinde zaten yoklar. Ama Türk halkını yabancılara peşkeş çeken, ülkenin dağılıp yok olmasına neden olan, Türk kelimesini küfür sayan bir zihniyetin cenazesinde tam kadro hazırlar. Hem de büyük bir samimiyet, büyük bir huşu içinde. Ne diyelim, Allah hepsine layığını versin.

Bize de yetersiz çabalarımızdan dolayı ödül olarak “kahır sabahları”.
 
Cem.Tamturk@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Ortak acılarımızı dile getirmek acınızı dindirmiyor ..

 

Yıllardır aynı acı,kahredici tabloyu hemen hergün yaşıyoruz neredeyse..
Buna rağmen bir türlü durmuyor kalbimizi dağlayan, yakan acılar..
Ne isyan bastırır, ne yazmak, ne okumak....
Her güne uyandığımızda,baktığımız her tarafta ihanetin kokusu acımıza karışıyor..
Kahır sabahları ile uyanıyoruz, kahır gecelerine yolculuk başlıyor..

Ağlamaktan sorumlu

Bülent Arınç için kullandığınız "ağlamaktan sorumlu devlet bakanı" terimi çok hoş olmuş. Keşke şehitlerimiz için de ağlayabilse...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.