Böcekler, Derin Devlet ve İktidar Paylaşım Kavgası

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Başbakan Erdoğan on yıldır iktidarda. Bu on yıl içinde AKP ve onun lideri Başbakan Erdoğan; siyaseten ve hukuken Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesi olan Atatürkçü devlet anlayışını adım adım yıkarak yerine gerici, hukuk tanımaz, anti demokratik, dini motifli, ülkeyi yabancı tekelci sermayeye peşkeş çeken, neoliberal ekonomi politikalar uygulayan tek parti dikta rejimi inşa etmektedir.

Bu iktidarın en ilginç yanı ise bütün bu karşı devrimci adımları "İleri demokrasi", "Daha fazla özgürlük" ve "insan hakları" argümanlarıyla gerçekleştirmesidir.

Aslında AKP iktidarı bir koalisyon hükümetidir. AKP’nin iktidar ortağı; açık ve resmen kurulmuş bir siyasi parti değil, feodal cemaatçilik biçiminde örgütlü, lideri uzun yıllardır ABD’de yaşayan bir harekettir. Bu hareket, Türkiye’de ulusal olduğu kadar uluslararası alanda da aktiftir. Bu cemaat üyelerinin Türkiye’de özellikle emniyet teşkilatında ve yargıda etkin olduğu artık herkesçe kabul edilmektedir.

İktidarını korku imparatorluğu yaratarak sürdürmeye çalışan Başbakan Erdoğan, rakiplerini sindirmek için her tülü belden aşağı yöntemler uygulamaktan geri durmamaktadır. Hukuk dışılık, yurttaşlar arasında ayrımcılık, baskı ve şantaj AKP siyasetinin demirbaş araçlarıdır. Bu yöntemler arasında “Böcek” diye adlandırılan aygıtla rakiplerini ve iktidarı için tehlikeli sayılan kişileri gizli dinleme de vardır. Balyoz, Ergenekon ve benzeri davalarda toplanan delillerin çoğu bu yöntemle elde edilmiştir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi son kararında Yüce Divan sıfatıyla gizli dinlemelerle elde edilen delilleri hukuksuz saymıştır.

Geçenlerde bir TV programında Başbakan Erdoğan çalışma ofisinde "Böcek" bulunduğunu açıklayarak "Ben de dinleniyorum!" diyor. Ayrıca bu bağlamda Başbakan "Derin devlet; bunu tamamen sildik, bitirdik, yok ettik böyle bir iddianın içinde bulunmam mümkün değil" diye de ekliyor.

***

Önce kısaca bir "Derin Devlet" konusuna değinelim.

Ülkemizde "Derin Devlet" kavramı AKP iktidar öncesinde genellikle "Kontr Gerilla",  "Gladyo", Özel Harp Dairesi" sözcükleriyle ifade ediliyordu. AKP iktidarında bu kavram 2007 sonrasında geniş bir basın kampanyası eşliğinde Özel Yetkili Mahkemelerde açılan siyasi davalarla "Ergenekon" kavramına dönüştü. Üstelik bizzat aynı mahkeme bu davanın isminin "Ergenekon Davası" olarak adlandırılmasına karşı olmasına rağmen kamuoyu davayı halen "Ergenekon" olarak adlandırmaya devam ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde bu gizli örgütlenme esas itibariyle Türkiye'nin 1952 NATO üyeliği ile  "Süper NATO" adı altında yerleşmiştir. NATO'nun kendisi SSCB ve Varşova İttifakına karşı askeri işbirliği yaparken derin devlet olan "Süper NATO" ise ülke içindeki komünistlere ve solculara karşı operatif eylemler düzenlemek için kurulmuştur. Bu nedenle NATO üyesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta heyeti hep Cumhuriyeti koruma stratejisinde komünizmi ana tehdit olarak tanımlamıştır.

Sovyetler Birliği ve Varşova paktı yıkılına kadar ülke içinde antikomünist tertipler düzenleyen devlet içindeki bu gizli örgütlenmenin inisiyatifinde A. İpekçi, Uğur Mumcu,  A.T. Kışlalı vs. örneklerinde olduğu gibi sayısız faili meçhul cinayetler işlendi.  Çorum, Malatya, Maraş, 1 Mayıs 1977 katliamları vs. gibi çeşitli kitlesel katliamlar, değişik toplumsal ve siyasi provokasyonlar düzenlendi. "Derin" Devlet, özellikle 1970-1980 arası ülkemizde 12 Eylül 1980 faşist askeri darbesinin gerekçesinin hazırlanmasında baş rolü oynamıştır. Bu sorunu inceleyen gazeteci yazar Orhan Gökdemir'e göre 1800 üzerinde yurttaşımız faili meçhul cinayetlere kurban edilmiştir.

Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı'nın yıkılışı olan 1991 yılı ve sonrasında ise komünizm, Türkiye Cumhuriyeti için tehlike olmaktan çıkmış; bununla birlikte bu tip gizli örgütlenmeler özellikle ulusalcı ve yurtsever çevrelere ve bazen de bölücü Kürtçü hareketine karşı faili meçhul cinayetlerine devam etmiştir. Süper NATO, 1993 Sivas katliamı ile de Türkiye'de mezhep çatışması çıkarmaya çalışarak ülkede siyasi istikrarsızlığı körüklemekten hiçbir zaman geri durmamıştır.

En son Trabzon’da Rahip Santoro, Malatya'daki yayınevi, İstanbul’daki gazeteci Hrant Dink ve Ankara’daki Danıştay cinayetleri, Cumhuriyet Gazetesi binasının bombalaması vs. gibi eylemler de büyük bir ihtimalle bu örgütün marifetleridir. Geçtiğimiz yıllarda yoğun bir biçimde yaşadığımız özellikle TSK'ya yönelik karalama kampanyaları da; örneğin her yerde topraktan silahların fışkırması, Ergenekon, Balyoz vs. gibi siyasi davaların açılması, Bülent Arınç’a suikast düzenlendiği bahanesiyle TSK'nın mahremi olan Kozmik odanın aranması, Baykal'a ve MHP milletvekillerine kaset şantajı yapılması vs. gibi siyasi komplolar da mantıki olarak bu örgütün eylemleri olarak açıklanabilir.

Ergenekon veya Balyoz davaları; kamuoyuna sunulduğu ve iddia edildiği gibi ve de şimdi bizzat başbakanın "Derin Devlet Sorunu Çözülmedi" tespitiyle zımnen itiraf ettiği gibi, söz konusu olan bu çeteyi yani  "derin" devleti deşifre eden, onunla mücadele eden davalar değildirler. Tam tersine bu davalar; bizzat ABD emperyalizminin denetiminde olan, içinde doğrudan F. Gülen cemaatinin parmağının da olduğu, uzman kişilerce sahte deliller üretilerek tertiplenmiş düzmece siyasi davalardır. Bu davalarla emperyalistler ve yerli işbirlikçileri bir taşla iki kuş vurmaktalar: Hem kendi kontrolü altındaki derin devleti yani Gladyo'yu gizlemeye devam etmekteler hem de yurtsever aydın ve subayları esir almaktalar.

***

Gelelim böcek konusuna.

Şimdiye değin söz konusu olan bu böceklerle ülkemizde Anayasa Mahkemesi Başkanvekilleri, Yargıtay üyeleri, Genelkurmay başkanları, Kuvvet komutanları, harp akademileri komutanları dinlendi. Bu yolla; CHP Genel Başkanı, milletvekilleri, YÖK eski başkanları, rektörleri, çeşitli muhalif olarak bilinen gazetecilerin politikacıların vs. ses kayıtları internete düştü.

Neden Başbakan Erdoğan yıllarca bütün bu dinlenmelere göz yumdu da şimdi fevri figan ediyor?

Aslında Başbakan kendisini kimin dinlediğini de çok iyi biliyor. Fakat çaresiz susuyor! Sadece ağlamakla yetiniyor. İktidarda ortaklık böyledir işte! Başbakan isterse, kendisini dinleyenleri anında yakalatır. Fakat o zaman iktidarı büsbütün tehlikeye girer. Nitekim iktidar ortağı ve aynı zamanda rakibi olan F. Gülen cemaatinin sözcüsü Zaman Gazetesinde 26.12.2012 tarihli sayısında Hüseyin Gülerce aynen şöyle yazıyor:  “Yalnız kalırsanız, pusuda bekleyenler sizi yerler!”

Ayrıca, Başbakanın da dinlenilmesiyle ilgili ofisinde bulunduğu iddia edilen böcek olayı bu senenin Şubat ayında olmuş. Ama başbakan 10 ay sonra bu konuyu gündeme taşımaktadır. Neden? Çünkü bana göre bu olay, koalisyon ortakları arasında iktidar paylaşımında yeni bir aşamaya geldiğine işaret etmektedir de ondan!

Yineleyelim: Türk siyasetinde bütün dünyanın bildiği bir sır var. O da AKP'nin Türkiye'de iktidarı; liderlerinin ABD Pennsylvania’da yaşadığı, kendisi siyasi bir parti olarak örgütlenmiş olmasa da dini bir cemaat olarak siyasi varlığını sürdüren Gülen cemaati ile paylaştığıdır. Ancak bu iki iktidar ortakları arasında uzun zamandır süren iktidar paylaşım kavgası da var.

Şimdi iki ortak arası bu kavgaya işaret eden olayları tek tek yeniden anımsayalım:

1. İsrail’le yaşanan Mavi Marmara olayı sonrasında F. Gülen AKP hükümetini hedef alarak İsrail’in onayı alınmamasını "otoriteye başkaldırı” olarak nitelemiştir.

2. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, 1 Ağustos 2010’da Türkiye'de MİT’in başına getirilen Hakan Fidan’ı doğrudan hedef alarak “İsrail hakkında geniş istihbarata sahip ve İran destekçisi bir adam Türkiye'nin MOSSAD’ının başına atandı." diye açıklama yapmıştır.

3. Başbakan Erdoğan’ın özel temsilcisi olarak PKK ile Oslo'da görüşme ve pazarlık yapan Hakan Fidan'ın ses kaydı internete düşürüldü. Bu olayda dikkat çekici olan, MİT ve PKK'nın her ikisinin de ses kaydını kendilerinin sızdırmadığı iddiasıydı.

4. 12 Haziran 2011 seçimlerinden hemen önce Ergenekon soruşturmasının savcısı Zekeriya Öz ile polisi Ali Fuat Yılmazer’i görevden alındı.

5. Seçimlerden hemen sonra cemaatin sözcüsü Zaman Gazetesi Erdoğan’ın ustalık döneminin Bakanlar Kurulunu oluşturması ve YAŞ sürecini iyi yönetmesiyle belli olacağını ilan etti.

6. 2011 sonunda, ilk başta iki iktidar ortağının mutabakatıyla hazırlandığı anlaşılan ve çok ağır cezalar getiren “Futbolda Şike” yasası Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla cezaları hafifletilerek değiştirildi.

  7. F. Gülen cemaatinin hedefinde olan Hakan Fidan, bu senenin Şubat ayında özel bir yasayla eli Başbakana kadar uzanan Özel Yetkili Mahkeme savcıları karşısında Başbakanın koruması altına alındı!

8. Başbakan Erdoğan, Özel Yetkili Mahkeme tarafından tutuklanan eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ'un "İnternet Andıcı" davasında tutuklu yargılanmasına karşı çıktı. Anayasa ve yasalarda da açık hüküm olmasına rağmen F. Gülen etkisinde olduğu iddia edilen Ergenekon savcıları İlker Başbuğ'u Yüce Divanda değil, Özel Yetkili Mahkemelerde yargılanmasında ısrar ederek kabul ettirdiler.

9. Bu senenin Temmuz ayında AKP hükümeti 3. Yargı paketi ile F. Gülen cemaati etkisi altında olduğu söylenen Özel yetkili Mahkemeleri Türk Ceza Kanunu kapsamından çıkardı. Ancak geçici bir madde ile bu mahkemelerin halen yürüttüğü davalara bakmasını da unutmadı.

Kısaca, iktidarda ortaklar arasında nüfus ve etki alanı kapma ve birbirlerinin açığını yakalama savaşı bütün şiddetiyle sürmektedir.  Eğer ortada Başbakanın çalışma ofisine böcek yerleştiren bir derin devlet varsa ki var; o da olsa olsa AKP’nin siyasi parti olarak örgütlü olmayan, fakat devlet içinde önemli kurumlara sızan F. Gülen cemaatinin üyeleri olabilir. Bu konuda en açık kanıt, bugün Oda-TV davasından Silivri’de tutuklu bulunan ve uzun yıllar Emniyet Genel Müdürlüğü yapmış olan Hanefi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabıdır.

Dolayısı ile Başbakanın ofisine böcek yerleştiren adı geçen cemaatin elemanlarını emniyetin en önemli birimlerine kim sokmuş olabilir? Olsa olsa Başbakanın bizzat kendisi! Çünkü iktidar ortaklığı başka türlü yürümez!

Son söz olarak ne denebilir ki? Kendi düşen ağlamaz!

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.