CHP’lilerden Hoşlanmamak İçin Onlarca Neden...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Atatürk’ün manevi mirasının sahibi gibi racon keserler,

Sıkıştılar mı hep askere yalpa ederler,

“Demokrasinin üniformalısı”nı severler,

“Cumhuriyet’in Bekçisi” etiketini pek severler, Cumhuriyet’e “Bekçilik” etmek ne demekse...,

İnsani ve siyasi “Vefa” yakınlarından dahi geçmemiştir,

40 yıl partiye hizmet eden bir Partili, Parti içinde bir makama talip olduğunda, yapmadıkları kalmaz, hemen derdest ediverirler,

Görüntüde hep nazik ve şefkatlidirler, işin düşmeye görsün,

Ancak makamdan indirildikten sonra (kendilerince “sıradanlaştıklarında”) biraz biraz eş-dost/hatır-gönül falan tanımaya başlarlar,

Tekrar bir makam kaptıklarında, yine kimseleri tanımamaya başlarlar,

Partideki görevlerinden şutlandıklarında hiç vakit kaybetmeden 40 yıllık Partileri ve Partili arkadaşları hakkında söylemedikleri kalmaz, 

1000 yaşında olsalar, Parti’den “görev emri” çıksa; sedye, serum, baston, oksijen tüpü ne bulurlarsa yedek kuvvet, koşuverirler “görev”e, yeter ki bir koltukları olsun,

Keyif esnasında sözlü icraatı pek severler, gün ışıdığında ise “tık” yok,

Belediyelerine bir türlü mukayyet olamazlar,

Örgütlerine bir türlü hakim olamazlar,

Kollarını kırıp bir türlü yen içinde saklayamazlar,

Bırak liderlerine ulaşabilmeyi, bir ilçe örgütü’nde dahi bir üst kata çıkabilmeyi mümkün kılmazlar,

Herkesleri siyasi rakip olarak bellerler, hele bir de azıcık beynin çalışıyor, az-buçuk çevren varsa,

Ayrıcalıklı zümre yaratmada pek mahirdirler,

Yarattıkları ayrıcalıklı zümreyi bu halkın çoğunluğu sanırlar,

Onların çoğunluğu, bu tiki azınlığın onları iktidara taşıyacağına inanırlar,

Bu nedenle, hep onlara çalışırlar,

Köylüleri, varoşları sinir ederler,

Seçim sonuçları açıklandığında da her defasında “bir sonraki sefere” derler,

Fener Alaylarını ya sahil şeridinde, ya Şişli’de ya da Bağdat Caddesi’nde düzenlerler,

Ve daha bir dünya neden,

Sonra CHP’liler sorar da sorar, “nasıl musallat oldu bu AK Parti başımıza?...”

Önemsiz Bir Not : Geçen gün aileden biri “Senin amacın ne? Sataşmadığın kimse kalmıyor, bir hedef olmadan bunlar yapılır mı? Bari bir gruba dahil ol da hedefine ulaş” dedi. Cevap verdim bu aileden biri’ne : “Ne Aydınlıkçılardanım, ne cemaatten, ne AK Partiliyim, ne CHP’li (para verseler olmam), askerci de değilim, eğitim ve özürlü dernekleri hariç hiç bir derneğe üye olmadım-olmam, hiç bir kulun karşısında iki büklüm olmamak için hiç bir yere ait olmadım-olmam, hiç bir gruba hizmet etmedim-etmem, vatandaşlık borcum hariç hiç bir bedel ödemedim-Allah ödetmesin de, hiç bir “izm”i ve “ist”i sevmedim -“ist”siz Kemal hariç-O’nu hep çok sevdim, bu vatanı hep çok sevdim, bu milleti sevmedim. Kısaca azizim; sahtekarlığın sıradanlaştığı, adamcıkların adam yerine konduğu, cehaletin kutsandığı bu dünyada, giderek yalnızlaşan bir ‘Yabancı’nın isyan halleridir benim halim. Ta ki bu insan evlatları Tanrı’nın en muhteşem fısıltısı olan ‘Vicdan’ı işitene dek...”  

 

Doç. Dr. Gamze Güngörmüş KONA

gamze.kona@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.