Çıplak Cumhuriyet

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Biz bu Cumhuriyetten ne anlıyorduk?

Bunca yıldır neyi kutluyorduk?

Artık anlamını yitirmiş, bir takım klişelerin ezberciliğinde günlük ya da anlık olarak hayatımıza hareket getiren bu eylemleri, bir şeylerin kutlaması şeklinde önümüze konulması, beyinlerimize verilen yanlış mesajların özümsenmesinden başka bir şey değildi. Bunu kaç kişi fark edebiliyordu? İşte bütün mesele buydu.

Eğer Cumhuriyet, toplumların hür iradesiyle yaşama şeklini kendisinin tayin ettiği, bir yönetim biçimiyse, o zaman o nasıl bir hür iradedir ki, Cumhurun başı dışarıdan aldığı direktiflerle toplumu yönetiyor ve toplumun çoğunluğunun kabul etmediği yönetim biçimini dayattırmaya kalkıyor?

Bu devletin adı “Türkiye Cumhuriyeti” ise, Türklük niye sorgulanıyor? Bizden başka kendi milliyetini sorgulayan devletler de var mı?

Bu toplum laik bir rejimle yönetilmeyi kabul etmiş ve bunca yıldır da bu rejimi benimsediyse, laiklik niye sorgulanıp, yargılanıyor?

Türk Silahlı Kuvvetleri bu devletin ve bu toplumun askeri ise, niye yıllardır NATO’dan aldığı direktiflerle hareket ediyor?  İdareyi eline geçirenler askerin zaten kısıtlı olan yetkilerini, daha da kısıtlayıp,  niye baskı altına almaya çalışıyor?

Ülke olarak çok zengin gelir kaynaklarına sahip olmamıza rağmen, yıllardır devlet olarak dışarıya niye borçlanıyoruz?

Bağımsız bir ülke isek, niye yıllardır üretimimiz başka devletlerin koyduğu kotalarla sınırlandırılıp, kendi kendine yetemeyen muhtaç ülke haline getirilmemize izin veriliyor?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, niye sürekli başka devletlerin taleplerini yerine getirmek için çaba veriyor? Verilen bu çabaların sonucunda ülke olarak elde ettiğimiz kazanımlar nelerdir?

Kendi iç meselelerimizi bile, niye başka devletlerin inisiyatifinde çözmek zorundayız?  Aynı şekilde biz de onların iç meselelerinde söz sahibi olabiliyor muyuz?

Sahip olduğumuz petrol, maden vs. gibi gelir kaynaklarımız hangi gerekçelerle ipotek altına alınmış, ülke yararına kullanılamaz hale getirilmiştir?

Daha bunlar gibi kafamın içinde, bu ülkeyi yönetenler ve özellikle de bugüne kadar Cumhuriyeti, laikliği, Cumhuriyet devrimlerini savunarak görev başına gelmiş yöneticiler ve hali hazırda bu ülkeyi yönetmeye aday kişiler tarafından cevaplandırılması gereken onlarca soru varken, hala birileri kalkmış Cumhuriyet kutlamasından söz ediyor.

Kendi özgür hür iradesini kullanamayan, başka ülkelerin güdümündeki idare şeklini,  Cumhuriyet diye önümüze koyuyorlar ve artık,  Cumhuriyet olgusunu doğru dürüst idrak edemeyen bu topluma, bunun kutlaması yaptırılıyor.

Bu kandırmaca daha ne kadar devam edecek?

İçimden, “Ey ahali, kral çıplak!” diye bağırsam, duyan olur mu? diye etrafıma bakındım.

Ama nafile..

Türk halkının Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!

saadet.toksoz@politikadergisi.com

 

 

Yorumlar

cumhuriyet

Sayın Saadet TOKSÖZ, ben sizi duyabiliyorum. Evet, "kral çıplaktır!" bu ükeye görülmez ama başkalarının görbileceği bir elbise olarak giydirilen cumhuriyet gerçekte olmayan bir elbisedir! Bu ülkede insanlar hikayedeki kral kadar aptaldırlar!
Seksen yedi yıldır anadan üryan dolaşıyoruz desek yeridir!
Biz bu giydiğimiz elbiseyi göremiyoruz ama elalem görüyor! bu elbisenin en menem bir şey olduğunu.
Bu ülkede insanlar gerçekten aptaldırlar. Tıpkı çıplak kral gibi dolaşırlar, birisi onların çıplak olduğunu söylese gök kubbeyi diyenin başına indirirler!
Bunun için kral çıplak diyen insan bulunmaz bu ülkede. Çoğu da çıplaklığı zaten anlamamıştır.
Şunu anlatmamız gerekiyor ki; Cumhuriyet anandan üryan dolaşmak değildir!
Aksine cumhuriyet, Donanımlı ve sağlam giyinmektir.
Ancak cumhuriyet elbisesine sahip olabilmek için önce, çıplaklığımızın farkına varabilmemiz gerekiyor.
Sizin ve benim gibi insanlar bunları söylediği zaman, cumhuriyette eksik yada kusur olmadığı, sorunun ülkeyi yönetenlerin analayış ve zihniyetlerinde olduğu söyleniyor.
Kimseler düşünmüyor ki; bu ülkenin cumhuriyeti nasıl bir cumhuriyettir ki? her iktidar olan anlayış ve zihniyetine göre ülkeyi yönetebiliyor?
Bunu düşünen yok!
gerçek bir cumhuriyet ülkesinde ülkeyi yönetenler anlayış ve zihniyetlerine göre ülke yönetemezler!
Unutmamak gerekirki, gerçek bir cumhuriyet ülkesinde, iktidarlar ülkemizde olduğu gibi askerle, yargı ile durdurulmazlar!
Gerçek bir cumhuriyet ülkesinde, iktidarları yerinde durdurmak için "sistemler" kurgulanır.
Sistem dedimde, sistem ne demek, nasıl bir şeydir? önce bunun anlaşılması gerekiyor.
Bunu ben burada nasıl anlatayım?
Şu kadarını söylemeliyim ki; Sistemler kusursuz olmak zorundadır. Bir otomobil düşünün ne kadar mükemmel olursa olsun. Bir kablosunu çıkartır, bir kablonun yerini değiştirdiğiniz zaman o artık yer yüzünün en işe yaramaz otomobili haline gelir.
Türkiye cumhuriyeti anayasaında, varlığından hiç kimsenin haberinin olmadığı, hiç kimsenin üzerinde durmadığı bir maddeyi yeniden düzenleyerek, bu ülkenin rejimini gerçek anlamda cumhuriyet haline getirmek mümkündür.
Bakın ben ilk okul tahsilliyim artık bunu söylemekten gına geldi! ben bana ne demeden, bana mı kalmış demeden, imkanım olmamasına rağmen Reform ve farklı Türkiye diye bir kitap yazdım. Meclis kütüphanesinde kayıtlıdır.
O kitapta biz, kralın çıplak olduğunu haykırıyoruz! sadece haykırmıyoruz krala yepyeni bir elbise biçip veriyoruz.
Sayın TOKSÖZ, Dün ben bunun farkında olduğumu sanıyordum, bu gün sizinde farkında olduğunuzu öğrendim. yarın birileri daha farkına varacak. Bu ülkeye gerçek anlamda cumhuriyetin libas kumaşını giydireceğiz. Kıymetli şeyler kolay elde edilmiyor.
Bazıları sanıyor ki, 29 ekimde cumhuriyet ilan edildi, ülke cumhuriyete kavuştu.
Bu kadar kolay değil!
Genede birilerini memnun etmek adınada olsa, okuyanların cumhuriyet bayramlarını kutluyorum.
Saygılar, selamlar.

Sayın KÜTÜKOĞLU

Herkes gördüğünü, duyduğunu ya da okuduğunu nasıl anlamak istiyorsa,işine nasıl geliyorsa, öyle anlamak istiyor. Sizin yorumunuz da buna çok güzel örnek teşkil ediyor. Yani, Kralın çıplaklığı nasıl görünmez olduğunu yaptığınız yorumla benim tezimi daha da doğrulamış oldunuz. Ben de işte tam bundan bahsediyordum.

Cumhuriyet olgusu kılık kıyafetle sınırlı bir zihniyetin, Cumhuriyeti anlayabilmesi ve özümsemesi ne yazık ki, mümkün değildir. Bu kadar dar açıya sıkışmış bir zihniyetle, toplum olarak bağımsızlıktan söz edebilmemiz ya da çağdaş bir medeniyete sahip olabilmemiz imkansız hale geliyor.

Çok merak ediyorum! Yazıda sorduğum sorulara cevabınız var mı? Siz biliyor musunuz? Biz niye, ülke olarak elimizdeki imkanları kullanamıyoruz? Niye petrolumuzu, madenlerimizi kullanamıyoruz? Niye zengin petrol sınırlarımız Yahudilere teslim ediliyor? Niye tarımımız, hayvancılığımız durdu? Niye Ergenekon davası toplumun gözüne sokulurken,Deniz Feneri davası toplumdan gizlenir? Hiç düşündünüz mü bunları?

Bütün bunları bir kenara bırakıp, toplumsal bütünlüğü, birliği bozmak için oluşturulmuş, sadece siyasi bir zihniyeti temsil etmek için insanlara giydirilen üniformayı (Türbanı) bir yaşam biçimi olarak sunulmasının altında yatan gerçekleri görememek ve hayatın tek anlamı bundan ibaret olarak algılatılan bu sahte inanç tezahürüne alet olmaktır çıplaklık. Benim bahsettiğim çıplaklık, vücut çıplaklığı değil, zihinsel yani, beyinsel çıplaklıktır. Cumhuriyeti iyi giyinmek diye tanımlayan bir zihniyet tarafından ele geçirilmiş bu gruba ve kafasını kuma gömüp, bu gerçekleri göz ardı eden herkese diyorum "Kral çıplak" diye..

Olan biteni bir sorun olarak saptamak ve sorgulamak, sahip olunan bilinç ve bilgiyle doğru orantılıdır. Bilincin yeterince açık olmadığı ve bilgiyle desteklenmediği ortamlarda, herhangi bir olup bitenin sorun olarak kavranması mümkün değildir. Çünkü böyle bir ortamda kişi, çıplak ve savunmasız haliyle birey olma bilincini olusturamıyor; zaten oluşturmasına da izin verilmiyor. Küçük yaştan itibaren grup psikolojisiyle hareket etmesi ve kişisel görüşleri üzerindan değil, grubun görüşleri üzerinden yaşam modelini tercih etmek zorunda kalıyor. Aynı zamanda ekonomik olarak şu ya da bu yapıya bağımlı kılınan insanlara sözde kimliksel özelliklerini yaşamaları ve hatta o kimliksel özellikleriyle toplumsal/kamusal hayata katılmaları gerektiği düşüncesi aşılanarak, bu durum sanki bir armağan- tersinden bakıldığında ise bir bedel ödeme olarak insanlara sunulmaktadır. Buradaki temel problem, bilincin kapalı ya da dar olması sebebiyle inanların kendilerini bireysel özne olarak kuramadıkları yani, değer yaratan kişi olarak göremedikleri, kendilerini yurttaş olarak algıyamadıkları bir ortamda, sadece araç olarak kullanıldıklarını görememesi, bir takım çıkar peşinden koşan kişilerce çok çabuk ele geçiriliyor olması ve kişinin bilinci bu kişilerce şekillendiriliyor olmasıdır. Sonra da kişi bunu, kendi bilinci yada düşüncesi zannediyor olmasıdır. Kişiye, kendi görüşlerinin oluşmasına veya oluşsa bile bunu dile getirmesine olanak tanımayan, sadece önüne konan kalıplar üzerinden yaşam şeklini oluşturmasına imkan sağlayan bir rejime Cumhuriyet denilmiyor zaten.. Bu toplumsal köleleri oluşturan yaşam modeline monarşi (sömürgecilik) deniliyor.Bu yüzden yıllarca emperyalizmi (sömürgeciliği) en iyi şekilde sahiplenmiş ve yaşatmış Osmanlıya bu kadar sahip çıkılıyor ve özendiriliyor. Aynı zihniyeti yeniden empoze etmeye çalışıyorlar.

Cumhuriyet, bireysel kimliklerin oluşturulduğu yani, yurttaşlık bilinciyle, kişinin özgür iradesiyle oluşmuş düşünceleriyle toplumsal/kamusal hayatın içinde yer aldığı,insan olarak değer yaratma olgusuyla yönetim şekline dahil olduğu, insan bilincinin yükseltilerek, demokratik bir anlayısın, zihniyetin oluşturulmaya çalışılmasıyla, bireyin hak ve özgürlerini anayasal düzenlemelerle koruyan ve kollayan bir yönetim şeklidir.

Ne anlatmaya çalıştığımı anlamanız ümidiyle..

sorularınızın bana göre cevabı

Sayın Saadet Toksöz, Görüşlerimiz yakın olmakla birlikte bakış açımız farklı?
Yazınızda sıralamış olduğunuz sorular benim için cevapsız sorular değildir.
Bu soruları şu şekilde cevaplamak istiyorum:
Cumhuriyet yönetiminde ülkeyi yöneten siyasi otoritenin kalitesinden çok devletin kurumlarının kalite ve pozisyonu önemlidir.
Kurumların kalite ve pozisyonunu "sistem" belirler.
Bizim ülkemizde siyasetçiler,iktidar devletin kurumlarına ne kadar egemen olursa devletin o kadar iyi çalışacağını zanneder.
Bu aynı zamanda anayasamızı yapanlarında anlayışıdır.
Gerçek cumhuriyetlerde yasama, yürtme ve yargı kuvvetleri vardır. Oysa bizde, yasama vardır. yürütmenin yerinde gene yasama vardır. Böyle olunca burada bir hukuksuzluk doğmakta, hukuksuzluktan dolayı da yasama ile yargı arasında kavga ve hesaplaşma durmu ortaya çıkmaktadır.
sistemde ki hata, Yasama ile yürütme arasında ayrılığın olmaması diyeceğim ama diyemiyorum!
Çünkü, Bizim anayasalarımıza göre, bizim cumhuriyetimiz üç kuvvetten oluşmaz! bizim anayasalarımıza göre yürütme hükümettir! yasama nedir? yasama da hükümettir.
İster adına hükümet diyelim, ister iktidar diyelim, bunlar yasama kuvvetine aittirler.
Hükümeti yürütme olarak tarif eden anayasalarla cumhuriyet falan olmaz! olsa bile ülkeye ve millete faydası olmaz!
Yürütme, devlet görevini yürütmekten gelen bir tabirdir. Devlet görevi devletin kurumları tarafından yürütülür. yürütme gerçekte genel müdür ve onun altındakilerin, valiler ve onların altındakilerin, kurum başkanları ve onların altındakilerin işidir. Hükümetten yürütme olarak bahseden bir anayasa cehalet anayasasıdır cumhuriyet değil!
Hükümet yürütme olur ise ne olur?
Kuvvetler ayrılığı diye bir ayrılık ortadan kalkar!
Rejim yasama ver yargıdan ibaret iki kuvvetli bir rejim haline gelir ki, Şekil "a" da görüldüğü gibi yasama yargıyı da zorlayacak, rejim tek kuvvetten ibaret bir rejim haline dönüşme eğilimi gösterecektir.
Bunu söyleyen İzzet Kütükoğlu'nun iktidar yargı çatışmasında yargıdan yana olması gerekir değil mi?
Ama ben yargının tarafında değilim.
Çünkü, bu yargı bu anayasal cumhuriyeti cumhuriyet belliyor ve onu savunuyor da ondan!
Ey ülkemin yargıçları, bu ülkenin anayasasına göre yürütmenin ne olduğunu düşünmezseniz, bunu cumhuriyet diye sahiplenirseniz. Kusura bakmayın yansın bu cumhuriyet derim! "yanıkta ot tez biter..." belkide sahiden cumhuriyette bitebilir.
Peki Hükümete yürütme denirse ne olur?
Devletin kurumları iktidar partisinin emir kulu, dalkavuğu haline gelir. Devletin en uç noktasındaki işler bile hükümet emri ile yürütülür. Genel müdür, vali, ve diğerleri vaziyeti idare eder. Bakanın ve siyasetçilerin egolarını tatmin etmekle vakit geçirirler. Bu düzenin kurumlarıyla hiç bir başarı sağlanamaz!
Çünkü, "bu düzenin bürokratı işini bilir." makamın tadını çıkarmaktır işleri!
Üstelik bu bürokratlar iş yapsın diye değil, bakanın emrine itaat etsinler diye tayin edilirler.
Bu millette bu kurumlardan ülkeye hizmet bekler.
Ülke başarısız oluncada, bunca potansiyele sahip bir ülke neden başarılı olamadı, neden insanlar işsiz, neden ülke yoksul muhtaç, neden dış güçlerin emrindeyiz? gibi sorularla kafa yorarız.
Devleti devlet yapan kurumlarıdır...
Her devlet kurumunun başına bir kukla, bir emir kulu oturtursan o devletten ne beklersin ne!!!
Allame allame iktidarların anlayışı zihniyeti bozuk demesin kimse!
Anayasası bu olanın iktidarı bu olur!
saygılarımla.

CUMHURİYET , NE MUTLU TÜRKÜM DİYEBİLENLERİN BAYRAMIDIR.

dün olduğu gibi bugünde ,
cumhuriyeti ve atatürkü beğenmiyenler olacaktır.
mustafa kemal atatürk ismini çok uzun bulup ,
bundan rahatsız olanlar çıkmıştı.
ismini kısalttılar.
filmini yaptılar.
manşetlere taşıdılar.
kısaca MUSTAFA dediler.
atatürkü sıradan biri gibi gösterdiler.
atatürkü bir sarhoş ,
içki masalarından kalkmayan bir ayyaş gibi gösterdiler.
etrafında kimselerin olmadığı , yanlız adam olarak tanıttılar.
bir kadın düşmanı olarak görünmesini istediler.
bir din düşmanı olarak göstermek istediler.
atatürkün çocukluğunu oynatacak ,
bir türk evladı çocuk aktör bulamadılar ya.
gittiler yunanlı aleksandr adlı bir artiz çocuğa ,
atatürkün rolünü verdiler.
filmin 190 kopyasını çıkardılar.
tüm türkiye , bütün dünya seyretsin diye.

atatürkü küçümseyenler.
ne derlerse desinler.
nasıl düşürseler düşünsünler.
türk halkı , cumhuriyeti kuranlara her zaman ,
ama her zaman minnettar olmaya devam edecektir.

O MUSTAFAY’KEN DE
MUSTAFA KEMAL’KEN DE
GAZİ MUSTAFA KEMAL’KEN DE
ATATÜRK’KEN DE
HEP GÖRKEMLİYDİ
HEP DORUKTAYDI

CUMHURİYET BAYRAMI ,
MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET , DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR
NE MUTLU TÜRKÜM diyebilen insanların bayramıdır.
ve bügünden sonra da kutlanmaya devam edilecektir.

_______(üçbeş_köyün_tiriviri_yazarı)_____________SEMERCİ_KÖYLÜÜÜ.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.