Çözüm Bu Değil!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Yamaç Kona

Türbana izin çıktı. Ülkenin her yanında tepkiler çığ gibi büyüdü. Çarşaflar yakıldı, protestolar yapıldı. Bunu yapmak, gidişatı medyanın yüzüne vurmak hakkımız! Ama peki bizi rahatlatmaktan başka ne işe yarar? Türbanlıların, çarşaflıların doğruyu görmesini, zincirleri kırmasını sağlar mı? Biz benimsemiş olduğumuz Atatürk ideolojisinden dolayı hep demokrasinin kötü emellere alet edilmesine kızdık. Hep karşı çıktık; haklıydık! Peki ilk meclis kurulduğunda demokrasi var mıydı? Şartlar demokrasinin uygulanmasına elvermiyordu. Hilafet ve saltanat yanlıları fırsat kolluyordu. Atatürk'ün tüm kontrolü meclisin elinde toplaması şarttı. Ve öyle oldu, önce yasama ve yürütme mecliste toplandı, adından yargı da bunlara katıldı. Bunun demokrasi olduğu söylenemez. Ama dönemin şartları başka bir şeye izin vermiyordu. Çünkü tek bir boşlukta hilafet yanlıları harekete geçeceklerdi. İşte AKP geçmişi lehine çevirdi. Kendisi gidip insanlara bunu dayatamazdı, yapsa her şey apaçık belli olur, amacına ulaşamazdı. Onun yerine yasalarda, toplumda boşluklar yarattı. Sınıf farkı yarattı, fakirin kollayıcısı kostümü giydi. Sonunda istediği oldu ve insanlar dine yöneldi. Bazıları da AKP'ye dolaylı olarak dine yöneldi. Biz bu insanların en başından beri böyle olduğunu düşünemeyiz. Tabii ki en başından beri türban takanlar çoktur, ama AKP bunları çoğaltmıştır.

AKP onlara kucak açarak kendine çekti. Peki biz niye karşı cephe alıyoruz? Tamam sinirleniyoruz, Atatürk'ün değerleri gözlerimizin önünde yitip gidiyor, ancak bu insanlara karşı cephe almak buna çözüm getirir mi? Çözüm getirmez, tam tersi AKP'nin eline koz verir ve sayılarını arttırır.

Bizim şu anki amacımız ne? Türkiye'yi bu uçurumdan kurtarmak. Buna giden yol ne? Bizim, yani solun iktidar olması. Bunu nasıl sağlarız? Sayımızı arttırarak.

Aslında hiç karışık değil her şey çok açık ve net. Sayımızı arttırmak için insanlara doğruları anlatmalı, durumumuzun vahimliğini açıklamalıyız. Atatürk'ün değerlerini hatırlatmalı, son yıllarda bunların nasıl çiğnendiğini anlatmalıyız. Emin olun işte o zaman kazanırsınız. Unutmayın amaç kendimizi rahatlatmak değil, sayımızı çoğaltmak. Bunu da saldırganlıkla çözemeyiz, bu sayımızı azaltır.

Sayı çok önemli çünkü biz “temsili demokrasi” ile yönetiliyoruz. Demokraside çoğunluğun istediği parti iktidar olur. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu yüzden karşımızdakileri “bastırmak” hiçbir işe yaramaz.

Eğitim yuvalarına türbanın sokulması planlanmış bir şey. Plan iyi mi kötü mü bilinmez, ancak geniş bir plan. Tüm kurumlardan kabul gördü, sıra Anayasa Mahkemesine geldi.

AKP kadrolaşmanın önemini çok önceden fark etmişti. Bu yüzden en ufaktan her yere adam yerleştirdi. Son olarak devletin zirvesini, Cumhurbaşkanlığı'nı ele geçirdi. Yani şöyle denebilir; AKP ilk mecliste olduğu gibi tüm yetkileri kendinde topladı; yasama, yürütme. Yargı da başarılı olmadığı izlenimini edindim, yoksa daha oraya el atmadı mı? Bilinmez. Bunu Anayasa Mahkemesi'nin sonucu belirleyecek.

Bir sonraki seçimlerin ardından aynı filmi tekrar seyretmemek için dediğim gibi sayımızı çoğaltmalıyız. Peki nasıl?

AKP tarafından kandırılmış insanlara gerçeği anlatmalı, olması gerekeni görmelerini sağlamalıyız. AKP'nin yaptıklarını, ülkemize zararlarını açıklamalıyız. Kısacası etrafınızdaki yanlış düşünceli insanlara yol gösterici olunuz. Ama tabii ki sizin yol gösterebilmeniz için, önce kendinizin bilgi sahibi olması gerekir. Bu yüzden şimdi bu işin en temel taşını söylüyorum: Okuyun! Tarihinizi, şimdiyi, geleceği. Bulabildiğiniz her şeyi okuyun, gündemi takip edin hiç kaçırmayın. Ancak bu şekilde bu vatan kurtulur, ancak bu şekilde uçurumdan kurtuluruz.

Atatürk'ü anlamak gerek; her şeyin bilimle halledilebileceğini söyler yüce önder. İlk başka silaha karşı kalem, iktidara karşı kalem güçsüz görünebilir. Ama o kalem o kadar güçlüdür, o kadar kuvvetlidir ki tahmin edemezsiniz.

Atatürk'ü anlamalıyız. Halim Yağcıoğlu'nun çok güzel bir şiirinden bir parça paylaşmak istiyorum; Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister, Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter yeter, Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Ülkenin kurtuluşu her zaman halktaydı ve her zaman halkta olacak. Önemli olan elimizde olan hakları kullanabilmek.

Yamaç KONA

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.