Cumhurbaşkanını Kim Seçecek?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

21 Ekim 2007’de anayasa değişikliği için yapılan halk oylamasını (referandumu), eminim hepimiz hatırlıyoruz. “Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini” (halk oyuyla)  sağlayacak anayasa değişikliği başta olmak üzere “Seçimlerin 4 yılda bir yenilenmesi”, “Cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıla indirilmesi ve en fazla 2 kere Cumhurbaşkanı seçilebilmesinin” önünü açan anayasal değişiklikler halk oylamasıyla, %68’in “Evet oyu” vermesiyle kabul edildi. (Katılım Oranı: %67)
 
Popülizmin revaçta olduğu Türkiye’de halkımıza, artık Cumhurbaşkanını siz seçeceksiniz, kontrol sizin elinizde ayarı verilirken; Cumhurbaşkanı olmak için gerekli niteliklere ve yeterliliğe sahip olan (gerekli niteliklere haiz olan) adayların, ancak “20 milletvekilinin yazılı teklifi” ile aday olmalarının mümkün olacağı konusu ise es geçildi, üzerinde durulmadı. Fakat bu “minik problemden”! daha önemli bir sorun bizleri beklemekteydi:
            “Cumhurbaşkanlığına aday olan şahısların, propaganda yapması için finansmanlarının nasıl yapılacağı noktası”
                  Adalet Bakanlığı bir süredir “uyum yasası” adı altında bu konuyla ilgili bir takım yasal değişiklikler yapmayı planlıyor. Uyum yasasıyla, Cumhurbaşkanlığına aday olan şahısların propaganda yapıp yapamayacağı ve propaganda yapılacaksa, bu propagandanın nasıl finanse edilmesi gerektiğine dair, bir takım düzenlemelere gidilmesi düşünülmektedir.

            Halk tarafından seçilecek bir Cumhurbaşkanının, aday olduğu süreçte propaganda yapmasının garanti altına alınması “uyum yasasıyla” birlikte kabul edilecektir. Zira konu hakkındaki genel düşünüş şöyle ifade edilmektedir:

            Propaganda yapılmasının önüne geçilirse, halkın, adaylar arasında seçim yapma süreci sekteye uğrayacaktır. Halkın adaylar hakkında her türlü bilgiye ulaşabilmesi ve adayı yakından tanıyabilmesi “propaganda” sürecini elzem (şart) kılmaktadır.
            Gelelim, propaganda süreciyle birlikte adayların nasıl finanse edileceği sorusuna.
 
1)    Hazine Yardımı:
 
Siyasi Partiler Kanunu gereğince “Siyasi Partilere” yapılan yardımlara benzer bir şekilde “Hazine’nin”, Cumhurbaşkanlığına aday olan kişilerin “propaganda” sürecini finanse etmesi. 
Küsüratını bir kenara bırakırsak; 2010 yılında “barajı geçtiği için” Hazine yardımına hak kazanan siyasi partilere yapılacak ödemenin 92 milyon olduğunu göz önüne alırsak (eski parayla 92 trilyon) Cumhurbaşkanlığına aday olacak kişilerin her birine yapılacak yardımın meblağsının epey yüksek olacağını tahmin edebiliriz.
Kısacası Hazine Yardımı; halka, madem Cumhurbaşkanını sen seçeceksin, masrafını da üstlen bakalım demenin bir yolu...
 
2)    Siyasi Partilerin Desteği:
 
Siyasi partilerin desteğiyle (finansmanıyla)  “adayların propaganda süreçlerini” yürütmeleri ise, biz kendimiz çalarız kendimiz oynarız demektir. “ Böyle bir uygulamaya gidildiği takdirde hiçbir parti, kendi çıkardığı aday dışında başka bir adayı finanse etmeye yanaşmayacaktır. Böylece, sadece “Meclis’te 20 milletvekili bulunan partilerin” mensupları Cumhurbaşkanlığına aday olabileceklerdir. Bu süreç eğer işlerlik kazanırsa, mevcut siyasi partilere zerre güveni olmayan “emekçi kitleler ve halkımız”, mevcut siyasi partilerin adaylarından birini seçmeye zorlanacaklardır.
 
3)    Sponsor Formülü
 
Şirketlerin ve kurumların, “adayların” propaganda sürecinin finansmanını sağlaması temeline dayanan görüş.
Cumhurbaşkanını halk değil, burjuvazi seçsin demenin bir diğer tezahürüdür.
        Şirketler, Amerika örneğinde olduğu gibi, kendi sınıfını (burjuvazinin) temsil edecek, seçildikten sonra kendisine verdiği sözleri yerine getirecek bir adayın “propaganda sürecini” finanse etmeyi gönülden isterler. Sponsor formülü, şirketler için muazzam bir formüldür. Ellerindeki maddi gücü ve olanaklarını kullanarak bir adayı “Mesih İsa” haline getirebilirler. Türkiye’de karşılaşacakları tek zorluk ise; “Laik Burjuvazi ve “İslami Burjuvazi” çekişmesidir.
        Düşünsenize; 2012 yılında Cumhurbaşkanlığına aday olan “Tayyip Erdoğan”ın sponsoru “Çalık Holding”, Deniz Baykal’ın sponsoru “Koç”, Devlet Bahçeli’nin sponsoru ise “Sazak’lar”olmuş.
        Bol sponsorlu seçimler…
                                                                      
                                                       @politikadergisi
            

 

            

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.