Cumhurun Tarafıyız!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
 

Habermas’a göre, “Kamu, yurttaşlar arasındaki söylemsel ilişki / alışverişle oluşur. Bu ilişki homojen bir kamu oluşumuna sebebiyet vermez.”   Çakmur,2010:121. Pek tabiidir ki toplumlarda bireylerin farklı bakış açılarının olması; şayet toplum ideolojik olarak düşünsel anlamda silahsızlandırılmamışsa. Yani ideolojik bir kuşatmayı  ve yahut  tercihi ve /veya bilinci içselleştirmemişse.
Anayasa değişikliği  için referanduma gidildiği ve demokratikleşmeden sıkça söz edildiği bir dönemde
“Gerçek Demokrasi” yi anımsatmak için;
 
Miguel Abensour bizlere , Gerçek Demokrasinin en temel dört özelliği şöyle aktarıyor:
1- 'Hükümdarın mı halkın mı egemenliği?' sorusuna verilen doğru yanıtın bulunduğu,
2-  Demokraside insan kanunun ürünü değil, kanun insanın ürünüdür; kanunun insanın insan olarak var oluşunu ifade edebildiği ölçüde anlamlı olduğu,
3-  İnsanlar arası  ilişkilerin politik alanda yabancılaşmaya götürmeyecek şekilde nesnelleşmesi ve halkın kendini yapılandırması yönelimi “toplumun demokratik kuruluşu” fikrine kadar uzanan sürecin yaşandığı,
4-  Modern Fransızların bakış açısıyla,politik devletin (anayasa) yok olması: yani; demokrasinin özgül farkı, anayasanın halkın varoluşunun yalnızca bir momenti olmasıdır. Devleti kendi için oluşturan şeyin, politik anayasa olmamasıdır.” Abensour,2002:89-119.
  
 
 
Oysa Türkiye’de geldiğimiz nokta anayasa değişikliği için oy verecek toplumun bireylerine mesaj olmak üzere; sayın başbakan Erdoğan’ın anımsatmasıyla:
 
 1990’lı yıllarda, “Kökten dinci“ illegal örgüt olan IBDA-C’nin yayın organında; sürekli slogan olan:
 
“Taraf olmayan bertaraf olur” dayatmasıdır.
 
Öyle ya:
 
“En başarılı demokrat politikacılar, demokrasiyi kaldırıp diktatör olabilen politikacılardır. ... Lenin, Hitler, Mussolini yükselişlerini demokrasiye borçluydular.” Diyor Russell. Russell, 1990:47.
 
Demokrasiden bahsederken sizce de duyduklarımız ve yaşananlar ironik değil mi?
 
 
Kaynaklar:
1- Russell, Bertrand,İktidar, Çev: Mete Ergin, Cem yayınevi, 1990.
2- Çakmur, Barış, Kamunun Televizyonu, Televizyonun Kamusu, Yurttaşlık Tartışmaları,TODAİE,2010.
3- Abensour,Miguel, Devlete Karşı Demokrasi, Marx ve Makyavel Momenti, Çev:Zeynep Gambetti, Nami Başer, Epos,2002.
 
Erdinc.Aydin@PolitikaDergisi.com

 

 

Yorumlar

demokrasi

bize dayatılan birsürü şey var.aralarından biri de demokrasi.her zaman olmayan günün birinde hoppadak eski yunanda telaffuz edilen bir kavram.kim kuruyor bu kavramı ??? elinde güç birikmiş efendiler.ne için ??? şehirde kendilerini şehir dışındaki taşraya karşı daha iyi korumak için bir araç olarak.şimdi bir kere türetildimi dilden dile dolaşarak,dolanarak,değişerek,çiğnenerek,atılarak sonra tekrar alınarak bugünlere kadar geliyor.siz hiç bir kendi halinde işinde gücünde normal ölümlü bir insanın bana demokrasi lazım,anayasa lazım size de diye gelip çoluk çocuğunla sohpet ettiğini hayal edebilir misiniz ??? yok böyle birşey.ayakkabıcı ise deri lazım der.marangozsa tahta lazım der.falan filan.güvenliğini sağlamak için güvenlik güçleri ister tamam.hastalanınca tedavi olanakları olsun ister,biri ona haksızlık ederse hakkını arayabileceği bir merci ister.bir iş öğrenip onu yaparak geçimini sağlamak ister,başını sokacağı bir dam ister,karnını doyurmak ister.mevsimlik giysileri olsun ister...pekiyi,ne zaman banka kurmak ister ??? elinde haklı haksız yollardan edinilmiş servet birikince o servetin korunacağı ve daha da artacağı güvenli bir mekan ister o zaman banka çıkar ortaya...elinde haklı veya haksız güç birikmiş efendiler de ellerindeki bu biriken gücü güvenli bir şekilde koruyabilecekleri ve daha da büyütecekleri bir mekan isterler ve devlet çıkar ortaya.çeşitli ad,biçim,kılık,vs altında varlığını günümüze kadar sürdürür.demokrasi,devletin güçlülerin güvenlik alanının korunması için güçsüzlerle yaptığı mukavelede en fazla taviz verebileceği rejime verilen addır çağdaş dünyada...güçsüzler koparabilecekleri en fazla tavizi koparmakla mutlu, avunur güçlüler de güçlülük hallerini imtiyazlarını işte artık ne ad takarsanız takın onu sürdürürebildikleri için memnundurlar.iç barış hali...efendilerin zaman içinde adları,halleri,tavırları,giyim kuşamları dinleri,imanları,güç gösterme araçları değişiyor...güçsüzlerin de...ama güçlülük ve güçsüzlük hep devam...devlet,anayasa,rejim,ideoloji,bilim,sanat,teknik ne varsa hepsi güçlülerin gücünü korumak ve daha da pekiştirebilmek için araç...güçsüzler güçlüden taraf oldukları ve güçlünün amaçlarına hizmet ettikleri oranda var olma ve olanla idare etme hakkı tanınanlardır.bunu yapmayan güçsüz bertaraf olur...ibreti alemlik yok ederler,gömerler...ve bunu gören güçsüzler topluluğu güce biat ederler ve işler alışılmış şekilde süregider...çünkü varolma güdüsü en güçlü içgüdüdür...başbakan erdoğan güçlünün amaçlarına hizmet eden ve bu hizmet de başarılı olan güçsüzlerden biridir.güçlüler kendi hedeflerine hizmetdeki başarılarından dolayı onu destekliyorlar güçsüzler de aramızdan biri güçlüler mertebesine erişti güçlendi,maddi manevi,demek ki bana da olabilir evladıma da olabilir diye umut yarattığı için destekliyorlar,besin,yakıt,oyuncak,eşya destek paketleri de var tabi işin içinde,en başta da seccade...demokrasi,anayasa devlet falan bunlar güçsüzlerin terminolojisi değil...güçsüzler geçmişte güçlülerden alabildikleri tavizleri de kaybetmişlerdir aslında son yıllarda giderek.olsa olsa demokraside bir gerilemeden söz edilebilir...ama başbakanın oyları ilerliyor...demek ki demokrasi değil sorun...o yüzden başbakan ne dediğini çok iyi biliyor "bitaraf olan bertaraf olur" derken.belki de ilk defa doğruyu söylüyor.güçlüden yana değilseniz yok olursunuz.güçlünün çizdiği alan içinde varsınız...yoksa yok...anadolu insanı bunu gayet iyi bilir.oyunu güçlüden yana kullanır.eğer oyunu güçlüden yana kullanmaz,mırın kırın ederse gelir darbe iner başına gösterir gününü,gecesini.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.