Dindar Nesil Masalı ve Emevi Kalıntıları…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Başbakanın dindar nesil iddiasını hep biliyoruz. Böyle bir iddia gerçekçimidir? Acaba Türkiye’de dindar nesil yetiştiriliyor mu? Bu günü bırakalım, 1950 den beri (kısa aralar hariç) iktidarda olan ve ağızlarından din, Allah lafını düşürmeyen zihniyetin hükümetleri böyle bir çaba içine girmişler midir?

Soruyu biraz daha genişletirsek, acaba Türkiye’de yaşayan insanların iddia edildiği gibi %99 u Müslüman mıdır? Elhamdülillah Müslüman’ım demek acaba Müslüman olmak için yeterli midir?

Müslüman’ım diyenlerin büyük çoğunluğu acaba sadece ortama uymak için mi bunu derler?

Başbakanın dindar nesil iddiası birçoğunun algılamasına göre Müslüman dinine bağlı bir nesildir. Dünyadaki Müslümanlara baktığımızda gördüğümüz tablo ise ürkütücüdür. Müslümanlar, çok değerli topraklarda yaşamalarına rağmen, en geri milletlerdir. Hemen hepsi açlık çekmektedir, Tamamına yakını sözde bağımsız gibi görünseler de emperyalizmin kölesi durumundadırlar. Emperyalizm, onları birer şamar oğlanı gibi görür, üzerlerinde her türlü oyunu oynar. Son örneklerde Irak, Afganistan Libya ve daha birçok Müslüman ülkenin emperyalistler tarafından ne hale getirildiği ortadadır. Müslüman dendiğinde adeta bir terörist gurubu akla gelir olmuştur. Yoksa insanların bu kadar geri kalmasına sebep İslam dini midir? Acaba başbakanın iddiası böyle nesiller mi yetiştirmektir?

Bütün bu sorulara cevap vermek için öncelikle bizlere öğretilen dinin İslam dini olup olmadığının iyi algılanması gerekmektedir. Yapılan uygulamalar maalesef insanın aklına bazı şüpheleri getirmektedir. Biraz düşünelim: Birileri bize bir şeyler anlatıyor. Şunu bunu yaparsanız Müslüman olursunuz diyor. Hatta kelimeyi şahadet getirmenin ve “elhamdülillah Müslüman’ım” demenin yeterli olduğunu savunanlar var. Hele birde ara sıra namaz kılar, ramazanda oruç tutulursa herkes kendini tam bir Müslüman sanıyor. Acaba öylemidir?

Daha Hz. Muhammet’in öldüğü anda entrikaların, saltanat kavgalarının başladığını İslam tarihini biraz inceleyenler bilirler. Hele dört halifeden sonra gelen Emevi saltanatının İslam dinini ve Kuranı kerimi saltanat aracı haline getirdiğini tarihi incelediğimizde görüyoruz. Kişisel inancım, o dönemde oluşan entrikalarla birlikte Kuranı kerimin bir kısmının da olsa değiştirilip Emevilerin ihyasına alet edildiğini düşünüyorum.

Bu kadarla kalsa yine iyi. Emevi zihniyet bu bir kısmı değiştirilmiş kuranı bile halkın okumasından korkmaktadır. Özellikle bu korku onikinci yüzyıldan sonra doruk yapmış ve Kuran adeta okunması yasak bir kitap haline getirilmiştir. Yok, Arapçadan başka dilde okunmaz, yok abdestsiz el sürülmez gibi bir yığın engellemelerle Kuran kat kat çaputlara sarılmış, el uzanamayacak yüksekliğe asılmış ve ondan insanlar uzaklaştırılmıştır. Tabii meydana gelen bu boşluğu bir kısım insanların yazdıkları kitaplarla oluşturdukları fıkıh doldurmaya kalkmıştır. Tabii dir ki oluşturulan o fıkıh da Emevi fıkhıdır. Buna birde aslı olmayan binlerce hadisi eklediğinizde ortaya perişan bir İslam toplumunun çıkması şaşırtıcı değildir. Günümüzde İslam ülkelerinin başındaki iktidarlar aynen Emevilerin yaptığı gibi dini iktidar aracı olarak kullanmaya ve halkı da köle olarak yönetmeye devam etmektedirler.

Hal böyle olunca Hıristiyanlık bütün Müslümanlığı yok edip tek dinli tek dilli bir yenidünya köle düzenini devreye almak için harekete geçmiştir. Bin yıldır Müslüman olan (bir kısmı öyle olduğunu sanan) toplumları birden bire Hıristiyanlaştırmanın zor olduğunu bilen emperyalistler ılımlı İslam diye bir ucube, bir geçiş planı ortaya koymuştur. BOP projesi diye karşımıza çıkan düzenlemenin baş amaçlarından biri de budur.

Türkiye laik yapısı, İslam ülkeleri içinde en fazla gelişmiş olması (Mustafa Kemal’in sayesinde) ile bu geçiş dönemi için İslam dünyasına model seçilmiş, dolayısı ile ilk düzenlemeler Türkiye üzerinde yapılmıştır.

Özellikle 1980 den sonra hız kazanan bu çalışmalar sonunda günümüzde dilinden din iman düşmeyen, ancak uygulamaları tamamen başka yönde olan hükümetlerin yönetimine alıştırılmış bir Türkiye oluşturulmuştur. Artık camilerin satışı, yıkılışı, sesiz sedasız yüzlerce kilisenin açılışı, yüz yıl evvelsinden ortadan kalkmış ibadethanelerin bile (günümüzde cemaati olmamasına rağmen) yeniden ihya edilmesi ılımlı İslam hükümet tarafından hızla tatbik edilirken halkın hiçbir itirazı olmamaktadır. En son olarak hükümet Büyük ada ruhban okulunun açılmasına bile izin verme aşamasındadır. O fitne ve ihanet yuvasının ilk cumhuriyet hükümeti tarafından neden kapatıldığı ise tarihimizi biraz karıştıranlarca malumdur. Bilindiği üzere Hıristiyanlık misyonerlik sistemi ile ikna yolu ile yayılan bir dindir. Ülkemizdeki, (özellikle 1980 sonrası) misyonerlik faaliyetleri ortadadır. Yeni açılan kiliseler ve oralarda oluşacak cemaat bu faaliyetleri doğal olarak hızlandıracaktır. İşin düşündürücü tarafı ise bu tür faaliyetlere karşı ciddi bir yaptırım da yoktur. İsterseniz Google a “İncil” yazın aratın. Karşınıza onlarca size bedava İncil gönderecek, hatta bilhassa gelip ilgilenecek site çıkacaktır.

Emperyalizmin günümüzdeki yaptırım gücü olan ABD yöneticileri hiç saklamadan sırf orta doğuda yirmi yeni devlet oluşturacaklarını söylemekte ve projelerinde açıklamaktadırlar. Bu projeye göre Türkiye dâhil bütün Ortadoğu ülkeleri parçalanacaktır. Bunun adı BOP projesidir. Bu projenin eşbaşkanlarından biri de ne acıdır ki başbakandır.

Bütün bu gerçekleşen olaylara baktığımızda hükümetin neye hizmet ettiği ortadadır. O zaman başbakanın “dindar nesil” söylemini nereye koyacağınız size kalmıştır.

İzmir 2013-01-22

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.