Diyanet İşleri Başkanlığı'na Farklı Bir Bakış

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

   Geçen günlerde elime oldukça ilginç bir yayın geçti. Yayını siz değerli okuyuculara tanıtacak olursam kısaca şu bilgileri verebilirim.

   Yayının adı: Sivil, Şeffaf ve Demokratik Bir Diyanet İşleri Başkanlığı Mümkün mü?

   Yayını Hazırlayanlar: Ruşen Çakır ve İrfan Bozan

   Yayını Yayınlayan: TESEV

   Bu kısa bilgileri verdikten sonra, yayında ortaya konan sonuçları değerlendirmenin oldukça değişik perspektifler kazandıracağı sonucuna vardım.

   Kendimizce bazı konuları değerlendirmeyi uygun gördüğümü söylemiştim. Alt başlıklarla ilerlemenin daha faydalı olacağı görüşündeyim.

Diyanet Nedir ve neden sadece Müslümanlık?

   Diyanet Türk Dil Kurumu sözlüğünde yer alan açıklamasına göre din işleri demektir. Nüfusunu %99 Müslüman kabul eden bir ülke olarak, Diyanet İşlerini Müslümanlıkla alakalı saymak doğru bir yaklaşım olabilir; fakat diyanet eğer din işleri demek ise, bu kurumun sadece Müslümanlıkla alakalı işler yapması, Başkanının Müslüman din adamlarına özgü kıyafetler giyinmesi büyük bir tezat oluşturabilir. Bu ilginç olan ilk noktadır.

   Bu doğrultuda sanırız ki kurumun adını Müslümanlık işleri olarak değiştirmek, zaten anayasaya (laiklik açısından) aykırı olduğu iddiaları gündemden düşmeyen bir kurum için, açıkça anayasaya aykırılık teşkil edecektir. Kısacası Müslümanlık işleri adındaki bir kurum, anayasanın değiştirilmez hükümlerine karşı değiştirilebilirliğin bir adımı olacaktır.

Camilerin Sayısı ve Cehalet

   TESEV Raporuna göre 2005 yılı itibariyle, Türkiye'deki camii sayısı 76.445. Bu camilerden 23.542'sinde herhangi bir görevli bulunmuyor. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Bardakoğlu'nun bu duruma yorumu ise oldukça ilginç: "Din görevlisi olmayan camileri halk açıyor ve yoldan din görevlisine benzer bir kişiyi alıp mihraba geçiriyor. Neler anlattığını bilmiyoruz. Bu sayede birçok farklı oluşum oluyor ve sorunlarla boğuşmak durumunda kalıyoruz."

   Yekta Güngör Özden'in bir araştırmasına göre de Türkiye'deki camii sayısı, Türkiye hariç tüm dünyadaki camii sayısından fazla.

   Bense şimdi soruyorum. Çok camii açmaktansa bu camileri işlevsel noktalara kurup, kadrolu bir şekilde hizmet vermesini sağlamak daha mantıklı değil midir? Peki, kadrolu olan diyanet işleri görevlilerinin laiklikle alakaları nedir, din görevlisine benzer kişinin verdiği bilgi ile kadrolu imamın verdiği bilgiler örtüşebilir mi? Aşağıdaki başlık bize bazı fikirler veriyor gibi.

Din Görevlilerinin Laiklik Konusundaki Görüşleri ve Genel Durum

   > Laiklik, din ve vicdan hürriyetinin teminatıdır, o olmadan dini yaşama imkanı yoktur (% 2.6)

   > Laiklik herkesin inancına saygı göstermektir, ancak ülkemizde yanlış uygulanmaktadır (%64.6)

   > Laiklik, hiçbir dini kabul etmemek, yani dinsizliktir. (% 22)

   > Laiklik din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. (% 9.3)

   > Cevap yok (% 4)

   > Diğer (% 1.3)

   Bu ankette adayların birden fazla şıkkı söylediğini de belirtmek yerinde olacaktır. Şimdi bu din görevlilerinin % 86.6'sı laikliğin ya dinsizlik ya da ülkemizde yanlış uygulanan bir uygulama olduğunu söylemesi oldukça ilgi çekici bir noktadır.

   Bir diğer ilgi çekici nokta ise, din görevlilerinin meslektaşlarının % 34.7'sini ahlak ve bilgi yönünden eksik görmesidir. Bu yönden yeterli olarak nitelenenlerin yüzdesi 30.7'dir. Diğer kısım ise ahlak ve bilgi yönlerinden sadece birinde yoksunluk göstermektedir.

   Çok dikkat çekici bir istatistiği daha paylaşmak istiyorum. Din ile siyaseti ayrı gören Diyanet İşleri çalışanı oranı sadece %20. Geri kalan kısım ise, din ile siyasetin ayrılmaması gerektiğini (%30) ve siyasetin din için yapıldığını savunmaktadır (%27.3).

Diyanetin Alevilerin Taleplerine Bakışı

   Diyanet, rapora göre Aleviliği bugüne kadar (2005) hep yok saydı. Milli mücadeleye tam destek veren Aleviler, daha sonraları Diyanet tarafından unutuldu. Şu anki Başkan Sayın Ali Bardakoğlu ise, Alevilik ve Sünnilik arası ayrımın dini olmaktan ziyade siyasi olduğunu savunmaktadır.

   Diyanet çevresinin ayrıca Alevilerin Cem evlerini tanımanın tekke ve zaviyeleri tanımak olacağı ve bunun inkılaplara ters düşeceğini belirttiklerini de belirtmek isteriz. Laiklik konusunda dinsizlik olarak açıklamalar yapan belli kısım çevrelerin laikliği nasıl da savunduklarına bakın (!).

   Ayrıca Sayın Bardakoğlu, Aleviler temsil edilirse Aczimendiler de hak talep eder demekle Alevilerin, Sünniler hak talep ederse biz de ederiz söylemlerini başka yönlere taşımaktadır.

   Araştırmalar Alevilerin Diyanet'te temsil önerisinin, neredeyse Diyanet'in lağvı kadar büyük ve sert tepkiler topladığını gösteriyor.

Sonuç ve Öneriler

   Bu önemli çalışmadan, bazı kesitler sunmaya çalıştığımız yazımızda, yine bu kesitlerden bazı sonuçlar elde etmeye çalışırsak, şunlar söylenebilir:

Kadro Açığı Sorunu: Evet Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadro açığının kapatılması gerekir; fakat doldurulan kadrolarında, laik, ahlaklı ve bilgili kimselerden oluşturulmasına özenle dikkat edilmelidir. Yapılan camii sayısına Diyanet'in müdahale etmesi, halkın bu işle alakalı olmayan, din görevlisine benzer kişilere yönelmesini engellemek için faaliyetlere girişmesi gerekmektedir. Önemli olan çok camii ile dine yanlış yönelim değil, yeterli sayıda camii ile doğru yönelimdir.

Diyanet'in Sadece Müslümanlıkla İlgilenmesi Sorunu: Diyanet din işleri anlamına geliyorsa, Diyanet'in sadece Müslümanlara hizmet eder bir pozisyondan sıyrılması, tüm dinlere eşit mesafede durması gerekmektedir. Bu şekilde işleyiş gösteren bir kurum, işlevsel bir kurum niteliğine haiz olamaz.

Diyanet İşleri ve Alevilik: Diyanet'in Sünni-Hanefi anlayışını terk etmesi, dinlere olduğu kadar mezheplere de yakın durması gerekir. Aleviliği Aczimendilik, tekke ve zaviyelere yönelik bir mezhep kabul etmek gibi ön yargıların aşılması gerekmektedir. Aleviliğin Müslümanlığın bir yorumlanışı olduğu unutulmamalı, bu mezhep siyasi bir oluşum diye köşeye atılmamalıdır. Aleviliğin laiklikle olan bağı mutlaka hesaba katılmalıdır.

   Değerli okuyucular benim bu yazıda aktaracaklarım bunlardan ibaret; fakat size yararlandığım bu eseri okumanızı tavsiye ediyor, yararlı bir yazı yazdığımı umarak iyi günler diliyorum.

   Saygılarımla…

 

   Not: Ruşen Çakır ve İrfan Bozan’ın araştırmasını üstlendiği, “Sivil, Şeffaf ve Demokratik Bir Diyanet İşleri Başkanlığı Mümkün mü?” adlı esere ulaşmak istiyorsanız, eserin tam metnini, pdf formatında http://www.tesev.org.tr/projeler/proje_rcakir_ibozan_2005.php adresinde bulabilirsiniz.

 Gökhan DAĞ

gokhan.dag@politikadergisi.com


Yorumlar

Diyanetmi?,Hiyanetmi?

Diyanet=Dinler demektir.
Türkiyede %99 müslüman ise başka Din yok demektir.
Bir Çuval içinde Buğday varsa,Tek-Tük içinde arpa olsa ona yinede Buğday çuvalı denir.
Dürkiyede hakkıyla Demokrasi olmadığından ötürüdür ki.
Müslümanlık Başkanlığı yoktur.
Halkı Müslüman olupda Türkiyedeki kadar zulüm gören bir ülke varmı?.
Bu mahalle baskısını,bu muhalefet baskısını başka ülkede göremezsiniz.
Bunlar Medeni(!),Çağdaş,Sapıklar.
"http://www.vidomodo.com/play.video.php?id=393"

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.