Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Yerel Seçimler ve İstanbul Açmazı
- İstanbul'da Zor Seçim
- Terörle Mücadele
- Makbul Türklerin Kemalizmine karşı Makbul Kürtlerin Yükselen Apoculuğu mu?
- Masada ki Muzaffer Türkiye!
- BM'nin Yapısı Değişmeli
- Meclis' tekiler - Kısa Bir Hatırlatma ve 30 Bin Şehit
- Adına seçim dedikleri aldatmaca
- PKK eşittir DTP
- Terör Sorunu Barışçı Yöntemlerle Çözülebilir mi?
- Başkanlık Sistemi ve İdam Cezası
- 22 Temmuz
- Dikey Hata, Paralel Zafiyet
- Apo'ya Ev Hapsi
- Sinop ve Samsun Olaylarını Nasıl Yorumlamalıyız?
DTP’nin çirkin planı
DTP’nin çirkin planı
Yıllardır Türkiye’nin her tarafından şehit cenazeleri kalkar. Tabutların arkasından sel gibi akan kalabalıklar teröre lanet sloganları atar.
Ama herkes elini vicdanına koysun ve cevap versin bu cenazelerde hiç “kahrolsun Kürtler” diye bir slogan duydunuz mu?
Ya da cenaze konvoyunun üzerindeki, Kürt kökenli bir vatandaşımıza ait iş yerinin taşlandığına, yağmalandığına tanık oldunuz mu?
Türkiye insanı teröristle terörizmi ayırmayı bu ülkeyi yönetenlerden daha iyi biliyor. Hiçbir Türk vatandaşı, terör olayları karşısında, yine Türk vatandaşı olan Güneydoğu kökenli kardeşlerini suçlamıyor.
Cenazelerde “Kahrolsun PKK” diye bağırıyor. Birkaç yerde birkaç kendini bilmezin Kürt kökenli vatandaşlarımıza ait siyasi parti binalarına taş atmasına bile tahammül edemiyor.
Çünkü Türkiye insanı biliyor ki, terörün sorumlusu Güneydoğu kökenli vatandaşlarımız değil. Sorumlusu olmadıkları gibi terörden asıl canı ve yüreği yananların da onlar olduğunu herkes biliyor.
Ancak ne yazık ki bu gerçeği DTP artık görmek istemiyor. DTP, terörün en acımasız yöntemlerle uygulanmasına rağmen Türkiye’de insanların birbirlerine olan güven ve sevgisinden sanki rahatsızlık duymaya başladı.
İmralı Cezaevi’nde cezasını çeken teröristbaşının “kötü muamele gördüğü” iddiasını ortaya atan DTP adeta ülkenin her yanının yangın yerine dönmesini amaçlıyor.
Küçücük çocukları öne sürüp polisle çatıştırıyor. Büyük kentlerde otomobil ve otobüsleri yaktırıyor, olur olmadık her yerde korsan eylem yaparak tedirginlik yaratıyor.
Bir taraftan demokrasi ve hukuk kavgası yapar görünüp öte taraftan şiddeti halka yayıp, terörle asla ilişkisi olmayan milyonlarca insanı terör batağının içine çekmek acaba hangi mantığa sığar?
Aklıma DTP’nin bir mesaj vermek istediği geliyor: Anayasa Mahkemesi’nde devam eden bir kapatma davası var. Ve DTP demek istiyor ki, “Bizi kapatırsanız ortalığı kan gölüne çeviririz.”
Bir heyet gidip baksın bir şey olmaz
Deniz Baykal çok haklı “Bu bir ayaklanma provasıdır” diyor. Başbakan’ın Diyarbakır’da olduğu saatlerde dükkânlar kapatılıyor, çöpler toplanmıyor, çoluk çocuk öne sürülüp polisle çatışma çıkarılıyor. Evet, bunun başka anlamı olamaz.
Bütün bunlar da teröristbaşının cezaevinde dövüldüğü iddiaları üzerine yapılıyor.
Adalet Bakanı ise sadece “Yok böyle bir şey” diyor ve bununla yetiniyor.
Oysa burada çok hızlı hareket etmek, herkesin güveneceği bir heyet oluşturup İmralı’ya göndermek ve iddiaları yerinde incelemek gerek.
“Her şikâyette böyle mi yapılacak, Öcalan’a ayrıcalık olmaz” diyecektir Adalet Bakanı. Öcalan’ı “özel hükümlü” statüsüne soktuğumuza göre ülkenin her tarafında çatışma çıkaranlara karşı en iyi yöntem bu.
Heyet gider, Öcalan’ı görür, dövülme olayının olmadığını açıklar. O zaman PKK’nın ve onunla artık paralel çalışmaya başlayan DTP’nin elindeki oyuncak alınmış olur.
“Ne fark eder, yenisini bulurlar” diyen çıkar. Hele siz şunu ellerinden bir alın, gerisine sonra bakarız.
CHP’ye İstanbul için ilginç isimler
Artık 6 aydan bile az zaman kalan yerel seçimlerde en büyük çekişme İstanbul’da yaşanacak. Daha önce de Bülent Tanla’nın bir değerlendirmesini sizlerle paylaşmıştım. Araştırmacı siyasetçi Tanla, yerel seçimlerde oy oranından daha çok partilerin hangi yerlerde kazanacağının önemli olacağını ileri sürmüştü.
Tanla’ya göre örneğin AKP’nin İstanbul’da kaybetmesi halinde ülke genelinde yüzde 50’yi geçmesinin bile önemi olmayacak. Aynı şekilde CHP yüzde 35 oy alsa bile İzmir’i veya Çankaya’yı kaybetmesi bu oy oranını gölgeleyecek.
Bu nedenle CHP özellikle İstanbul’a çok ağırlık vermeye çalışıyor. Ancak son seçimlerin sonuçlarına göre CHP’nin tek başına AKP’yi geçmesi kolay görünmüyor. O halde ya ittifak yapmak zorunda ya da herkesin destekleyebileceği bir aday bulmak durumunda.
İstanbul için bazı isimler konuşuluyor. Örneğin, Nurettin Sözen’in adını duydum. Sanıyorum CHP gecekondu kesimine tıpkı bugünkü gibi yardımlar başlatan ilk isim olması nedeniyle Sözen’i düşünüyor. Bana göre doğru isim olmaz. Beklenmedik eleştirilerle karşılaşacağını tahmin ediyorum.
Eski dostlarımdan Atilla Baydemir ise CHP’nin adayı olarak Hikmet Çetin’i öneriyor. Siyasetteki namusu ve dürüstlüğü herkes tarafından kabul görmüş, uluslararası alanda önemli siyasi başarıları olan Çetin, CHP’nin dışındaki partilerden de destek alabilir. İstanbul için umut olabilir.
Benim aklıma gelen isimlerin başında ise İlhan Kesici geliyor. Her ne kadar CHP çatısı altında olsa bile kimi AKP’lilerin bile saygı duyduğu, MHP, ANAP, DP gibi partilerin belki GP’nin bile itiraz etmeyeceği ve oy vereceği isim olabilir İlhan Kesici.
1994’te sadece 60 bin oyla seçimi kaybeden İlhan Kesici’nin kafasında böyle bir düşünce var mı bilmiyorum ama teklif gelirse şaşırtıcı olmaz.
BM Güvenlik Konseyi başarısı!
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyesi olması iyi bir şey mi? Evet. Bunun kazanılması başarı mı? Ona da evet. Peki bu kadar sevinilecek bir şey mi? Orası şüpheli.
İktidar ve yandaşları son birkaç gündür adeta zafer çığlıkları içinde kazanılan büyük zaferi kutluyor.
Bu kadar abartmamak gerek. Çünkü sonuçta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi olmak çok da büyük avantajlar sağlamıyor. Bir kere veto hakkınız yok. Sadece bazı konuların gündeme gelmesinde etkiniz oluyor.
Bunun dışında seçilmiş olmamız bütün dünyada uygulanan dış politikanın eseri de değil. Türkiye bilmem kaç ülke arasından büyük bir istekle seçilmiş değil. Avrupa bölgesinden zaten üç aday vardı. Biri İzlanda. Koca ülke batmanın eşiğinde, şansını kaybetmişti. Diğeri de Avusturya. Biz daha çok oy aldık. Üstelik kazanmak için de yaklaşık 100 milyon dolarlık harcama yaptık. Avrupa ülkelerinin zaten derdi değil, onlar bize oy verdi. Bizi yakından tanımayan birçok ülkeye ise tıpkı yoksullara yapılan gıda yardımı gibi hediyeler verdik.
Tamam, sonuç iyidir, ama gerçeği de bilelim.
FIRAT ÖZDEMİR
Yorumlar
Yeni yorum gönder